Gençlerbirliği’ne gelene kadar neler yaptın?
Mamak’ta doğdum, büyüdüm. Çocukken okulların bahçelerinde futbol oynardım. Babam 2006 yılında vefat etti, annem ev hanımı. Beş kardeşiz. Futbola ağabeylerimin sayesinde başladım. İki ağabeyim Ankara’da amatör kulüplerde oynamışlardı. Onlara yalvara yalvara kendimi futbolcu yaptım. 2002 yılında Gençlerbirliği altyapısında oynamaya başladım. Altyapıdaki hocalarım bana çok emek verdi. Onların borcunu ne yapsam ödeyemem.
Gençlerbirliği’nden önce sen de amatör kümede futbol oynadın mı?
Hayır, oynamadım. Gençlerbirliği altyapısında Şükrü Arslan hocamız vardı. O lisanslı olmayan futbolcuları hafta sonlarında çalıştırır, iyi olanları Gençlerbirliği’ne yollardı. Beni de Gençlerbirliği’ne o yolladı. Futbola başladığımda sol bektim. Bir sene de stoper oynadım. Sonra kendi mevkimi buldum. Şimdi forvet arkasında ve orta sahada oynuyorum.
Ailenin geçimini kim sağlıyor?
Ailemin geçimini şu anda ben sağlıyorum. Kazandığım parayla onlara bakabiliyorum. Ağabeylerim de çalışıyor. Biri bankada memur, diğeri özel bir şirkette inşaat malzemeleri satıyor.
2012 yılından beklentilerin neler?
Gençlerbirliği bu sezon çok iyi bir takım kurdu. Bunu 2012’de de devam ettirmek, play-off oynamak istiyoruz. Bunu yaparken bir yandan da kendimi geliştirmek istiyorum. Her gün daha fazla gol atmak istiyorum. Beni Gençlerbirliği yetiştiriyor. Benim de onların hakkını vermem gerek. Fuat Çapa benim en büyük destekçim. Onun olduğu yerde huzur var. Gençlere çok değer veriyor. Ben de onun yüzünü kara çıkartmamak için elimden geleni yapıyorum. Takımda kimse fesatlık düşünmüyor. O yüzden mutluyuz. Labinot Harbuzi ve Hurşut takımın maskotuydu. Labinot ağabey gitti ama Hurşut onun yerini dolduruyor.
Gençlerbirliği’nden sonraki hedeflerin neler?
Tabii ki her futbolcu gibi ben de büyük takımlarda oynamak istiyorum. Hedefim her zaman Avrupa. İspanya’da oynamayı çok istiyorum.
Büyük takımlardan transfer teklifleri aldın mı?
Kulübümle görüşen kulüpler olmuş. Büyük takımlardan da teklif almak beni sevindiriyor ama 2013 yılına kadar Gençlerbirliği’nin futbolcusuyum.
Bir gününü nasıl geçirirsin?
Bu sezon çok sıkışık bir lig programı var. Çok fazla fırsat bulamasam da sinemaya gitmeyi çok seviyorum. Sürekli takip ettiğim diziler var. Gezmeyi çok seven biri değilim. Daha çok ailemle vakit geçiririm. Zaten ailemle yaşıyorum.
Hayatını etkileyen en önemli olay neydi?
17 yaşımda Samet Aybaba beni A takıma çıkartmıştı. 2008-09 sezonunda Süper Lig’de 13 maç oynadım. O sezondan sonra beni Hacettepe takımına yolladılar. Bir sene Bank Asya 1. Lig’de oynadım. Orada çok şey öğrendim, gördüm, geçirdim. Gerçek hayatı ben orada gördüm.
A takımda oynarken seni gönderdikleri zaman kızıp küsmedin mi?
Çok üzülmüştüm. Onları ikna etmek için çok şey söyledim. “Beni göndermeyin” diye ağladığım bile oldu. Biraz daha fazla oynamam, tecrübe kazanmam için gönderdiklerini söylediler. Ben de boynumu eğip kabul ettim. 1. Lig’de 20 maç oynadım ve beni yeniden almalarını sağladım.
Küçük yaşta Süper Lig’de oynamak nasıldı? Kendini daha da küçük hissetmedin mi?
İlk zamanlarımda takım arkadaşlarımdan çok çekiniyordum. İdmanlara çıkmaya utanıyordum. Televizyondan izlediğim ağabeylerimle aynı sahada oynamak beni çok heyecanlandırıyordu. İyi ki sahada aynı şeyi yapmadım. Sahada her zaman kendime güvendim.
O zamandan bu zamana neler öğrendin?
Aynı anda herkesi mutlu edemeyeceğimi öğrendim. Saha içinde bunu zaten kimse yapamaz. Birinden topu alıp diğerine atmayınca öbürü “Bana niye atmadın” diyerek kızıyor. Tersini yapsan yine biri kızıyor. İlk senelerimde sürekli birilerinin bana kızmasından korkuyordum. Zamanla o korkuyu üzerimden attım. Artık kısa da olsa üç yıllık tecrübem var. Alan savunmasını öğrendim, topu aldığımda neler yapabileceğimi öğrendim.
Şimdi ne öğrenmeye çalışıyorsun?
Şimdi topsuz oyunu öğrenmeye çalışıyorum. Hocalarım bana topsuz alanda rakibi baskı altında tutmayı öğretiyor. Sezon başından beri bu yönümü geliştirdim. Biraz da fiziki olarak güçlenmeye çalışıyorum.
Saf biri misin yoksa insan sarrafı mı?
Hacettepe’ye gidene kadar saf biriydim. O dönem beni insan sarrafı yaptı. Süper Lig’de oynarken etrafımda dönen insanlar bir anda kayboldu. Orada kimin ne olduğunu gördüm. Hâlâ saflık var ama herkese iyi niyetle yaklaşmamam gerektiğini biliyorum.
Takıntılı olduğun bir konu var mı?
Arkadaşlarım çok titiz ve düşünceli olduğumu söyler. Çok kararsız bir insanım. Mesela tek başıma alışveriş yapamam. Arkadaşlarımı da sürükleyerek alışverişe götürürüm. Bir mont alana kadar yanımdakileri delirtirim.
Saha içinde de kararsız kaldığın oluyor mu?
Saha içinde kararsız kalırsam oynayamam. O yüzden hızlı kararlar veriyorum.
Küçükken Ankaragücü ve Gençlerbirliği’nin maçlarına gider miydin?
Mahalledeki arkadaşlarımın hepsi Ankaragücü’nü tutuyordu. Ben de 10 yaşımdan sonra Ankaragücü’nün hiçbir maçını kaçırmadım. Gençlerbirliği altyapısına girdikten sonra maçlarda top toplayıcılık yapmaya başladım. Futbolcuları izledikçe “Neden ben de onların arasında olmayayım” derdim. Hep Alex gibi olmaya çalışırdım. Çıktığım ilk Fenerbahçe maçında onu görünce heyecandan ne yapacağımı şaşırmıştım.
Gençlerbirliği’nde oynamaya başladıktan sonra hayatında değişiklikler yaptın mı? Hâlâ Mamak’ta mı oturuyorsun?
Ben mahallemden ayrılamam. Büyüdüğüm mahallenin insanlarını başka yerde bulamam. Birlikte ayvaya daldığım arkadaşlarımı çok seviyorum. Anneme aynı mahalleden daha iyi bir ev almak istiyorum. Gelecekte Ankara’dan ayrılsam da oturduğum evi dağıtmayı düşünmüyorum.
Hiç futbolun riskli bir iş olduğunu düşünmedin mi?
Ailem bana bu konuda çok destek oldu. Babamdan kalan emekli maaşı vardı. Büyük ağabeyim de bize babalık yaptı. Ben futbol oynamaktan başka bir şey yapamazdım. Şimdi de bir taraftan beden eğitimi bölümünde okuyorum. Annem beni kızdırmak için “Ağabeylerin ne oldu ki senden futbolcu olsun” derdi. “Onlar kazma futbolcuydu, ben değilim” derdim. Çocukken nefes almadan futbol oynardım. Top görürsem dayanamam. Bir de meyve ağaçlarına dayanamıyorum. Küçükken meyve ağaçlarının sahiplerinden çok korkardım.
Şimdi en çok neden korkuyorsun?
Sevdiklerimi kaybetmekten.
Bu röportaj FourFourTwo’nun Şubat 2012 sayısında yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder