Mevsim başında belki de yapılabilecek en doğru hamleyle, İbrahim Altınsay yönetim dışından transfer komitesine dahil edildi. Ülkedeki alışageldiğimiz futbol aktörlerinin çok dışında başka türlü bir yönetici profili çizen Altınsay’ın göreve getirilişi taraftar açısından ‘güvenin tesciliydi’ bir anlamda da. Ancak daha 1,5 ay dolmamışken, teknik direktör konusunda yaşanan anlaşmazlık sonucu Altınsay’ın komiteden istifa etmesi yönetimin yeni sezona dair vizyonu açısından ilk soru işaretini yarattı. Fikret Orman’ın “İlla da benim dediğim olacak yaklaşımını yadırgadım” açıklaması da bu tuhaf ayrılığın tuzu biberi oldu. Yönetim dışından bir futbol adamını göreve etmek, onu komiteye davet ederken yapılan projenin tam aksi icraatlara da imza atmasını beklemeyi de içerir mi sorusu orta yerde kaldı.
Haftalar süren teknik direktör krizi de takımın 2012-2013 sezonuna nasıl bir vizyonla hazırlanacağı konusunda kafaları karıştırdı. Ortaya atılan ve neredeyse her biri başka bir futbol anlayışını temsil eden Slaven Bilic, Ralf Rangrick, Luis van Gaal, Sven Goran Eriksson, Mustafa Denizli, Rıza Çalımbay isimlerinden sonra ‘mecburiyetten’ Samet Aybaba takımın başına getirildi. Böylelikle takımın, neredeyse 10. alternatife teslim edildiği futbolcusundan taraftarına tüm kamuoyuna adeta deklare edildi.
Sven Goran Eriksson olayına ayrı bir parantez açmalı. Eriksson’la anlaşıldıktan sonra Aybaba’ya dönüş sonrası, Eriksson’la 1.300.000 Euroluk bir sözleşme imzalandığının ve Eriksson’un tazminat talep ettiğinin ortaya çıkması yönetim zafiyetinin bir başka veçhesi olarak ortaya çıktı. Neyse ki ortaya çıkan zararı yöneticiler kendi ceplerinden karşıladı ancak kulübün ekonomik tablosunun bu derece baş aşağı gittiği bir süreçte Beşiktaş için harcanabilecek paranın Beşiktaş’ın kasası yerine, bir gün bile kulüpte görev yapmayan Eriksson’un cebine girmiş olması izah edilebilir gibi değil.
Daha ortada teknik direktör bile yokken “39 yaşında kaleci görmek istemiyorum” açıklamasıyla gündeme geldi başkan. Beşiktaş’ta futbol oynamaya devam etmek için her türlü fedakarlığa hazır olduğunu açıklayan Rüştü Reçber’den bahsediyordu. Rüştü’nün kariyerinin, karakterinin, fedakarlığının bir anlamı yoktu; 39 yaşındaydı ve Başkan onu takımda görmek istemiyordu. Ancak sonradan görüldü ki; 22 yaşındaki Ümit Milli Takım kalecisi de istenmedi (Umut Kaya, Denizlispor’a kiralandı). Elde Cenk ve Umut gibi iki kaleci daha varken yıllık 1.200.000 garanti ücretle 30 yaşındaki Allan McGregor transfer edildi.
Baştan söylemeli; Nihat konusunda yönetimin büsbütün haksız değil. Ancak bu konuda Fikret Orman’ın yaptığı çıkış konunun önüne geçti ve kamuoyunda Beşiktaş’ın futbolcularına parasını ödememek için bin dereden su getiren, isteyen futbolculara karşı da medyada açıktan itibarsızlaştırma çalışması yürüten bir kulüp olduğu imajı yaratıldı.
Galatasaray’la girilen stad polemiğinin yürütülüş şekli de, nasıl sona erdirildiği de ikna edici bir şekilde izah edilemedi. “O stada oynamak bizim de hakkımız, istiyoruz!” demedi yönetim, “Hayır kesinlikle böyle bir talebimiz yok.” da demedi. “İstiyoruz aslında ama siz bizi davet etseniz ne güzel olur” şeklinde özetleyebileceğim bir istemem, yan cebime koy tavrı konuyu da sürüncemede bıraktı. Neticede oklar yeniden İnönü Stadı’nı gösterdi ve Beşiktaş sezon öncesi bu polemikten de eli boş dönen taraf oldu.
Transferler
Yönetim tarafından da sıklıkla ifade edildiği üzere kulübün
mali bilançosunun içler acısı olduğu, camia tarafından da bu durumun
kabullenildiği bir ortamda kanımca yapılması gereken; geçen yılki kadronun
başta Simao ve Q7 olmak üzere yüklerinden kurtulup 0 transfer ve altyapı
takviyesiyle sezona başlamaktı. Bugün Beşiktaş tribünlerini dolduran on binleri
Beşiktaşlı yapan en önemli unsur –kendileri bu durumun farkında olsa da olmasa
da– özkaynak düzeniyle kulübün içinden yetişen genç futbolcuların diğer
büyüklere nazaran mütevazı imkanlara rağmen, hep zirvede yukarıya oynayan bir
kulüp kültürü geleneğidir. Tam da içinden geçilen süreç, böylesi bir imkanı
yeniden yaratabilir, Beşiktaş’ı Beşiktaş yapan kültüre vurgu yapılabilirdi. Bu
noktada da idari ve teknik yönetim kadroları ne kızı veren, ne dünürü küstüren
politikasıyla bir yandan takımı gençleştirme hamlelerine, bir yandan da
‘şimdilik’ 8 transferle para harcamayı sürdüren takviyelere soyundu.
Yapılan transferleri tek tek incelemek gerekirse:
Berat Çetinkaya : Geçtiğimiz sezon Bank Asya 1. Lig’te
dikkati en fazla çeken stoperlerden biriydi ancak Beşiktaş seviyesi için henüz
erken olduğunu görmek için müneccim olmaya gerek yoktu. Üstelik de mevkisinde
Egemen Korkmaz (transfer gerçekleştiğinde henüz ayrılmamıştı), Tomas Sivok,
İbrahim Toraman, Adem Ersan Gülüm, Atınç Nukan gibi isimler varken bu
birlikteliğin ancak gelecek için bir anlam taşıdığı ortadayken Berat, kulübe
geldikten bir ay sonra bonservisiyle birlikte gönderilmek istendi. Ancak
Sakaryaspor’a ödenmesi gereken ve hatta 120.000 TLlik ilk taksidi ödenen
480.000 TL yetiştirme bedeli de göz önüne alınarak kiralama seçeneği tercih
edildi. Berat, sezonu 1. Lig’te Adana Demirspor’da geçirecek.
Mehmet Akgün : Ben şu ana kadar bu transferin hangi
gerekçelerle yapıldığını anlayabilmiş değilim. Hani biri gelip
Gençlerbirliği’nden 5 futbolcu transfer et dese aklıma bile gelmeyecek olan,
Gençlerbirliği’nde pek çok maçta yedek beklemiş olan ve 26 yaşında olan –dolayısıyla oyun gelişimini tamamlamış kabul edebileceğimiz– bir futbolcudan
söz ediyoruz. ‘Ucuz’ ve bonservisi elinde olan bir transfer olması dışında
içimizi rahat tutmamız için bir nedenimiz yok. Ucuz!!
Oğuzhan Özyakup : İbrahim Altınsay’ın imzası bulunan bu
transfer, Beşiktaş’ın bu sezon yaptığı en akılcı transfer olarak görünüyor.
Geçen sezonki Simao'lu, Guti'li, Q7'li, Ernest'li orta saha kurgusunun sil baştan yapılacağı
düşünüldüğünde henüz 20 yaşında olan, Ajax ve Arsenal akademilerinde yetişmiş,
Hollanda genç milli takımlarında oynadığı futbolla dünya devlerinin merceği
altına giren Oğuzhan, bu sezon benim çok şey beklediklerimin başında geliyor.
Olcay Şahan : Transfer gerçekleştiğinde çok tartışıldı,
Bundesliga’dan düşen takımda bile direkt oynaması tartışılan bir oyuncuya
1.000.000 Euro verilir mi diye. Ancak sezon öncesi hazırlık maçlarında göz dolduran
oyuncuların başında geldi. Mücadeleci, koşan, takımı ileriye taşırken kilit
paslar atabilen bir profil ortaya koyduğu hazırlık maçlarındaki performansını
sezona da taşıyabilirse yabana atılmayacak derecede katkı sağlar.
Uğur Boral : İsmail
Köybaşı’nın uzun süreli sakatlığından doğan ihtiyacı yanıtlamak üzere yapılmış
bir transfer. Lig deneyimi olması, bonservis ücreti ödenmemesi ilk bakışta
akılcı bir hamle gibi gösteriyor. Ancak alacağı garanti ücretin (700.000 Euro)
kulübün dengeleri açısından lüks olacağını düşünüyorum. Üstelik de Beşiktaş’ın
altyapısı son bir iki yıldır tam bir sol bek cennetiyken… Emre Özkan, Ümit
Karaal, Caner Turp alternetiflerinin üstüne bir de Tanju Kayhan varken elde, bu
transfer elzem miydi; soru işareti.
Julien Escude : Her ne kadar yaşı (33) benim beklediğim
gençleştirme hamlelerine ters düşse de Egemen Korkmaz’ın takımdan ayrılması,
İbrahim Toraman’ın güven vermeyen halleri, Adem Ersan Gülüm’ün müzmin sakat
görüntüsü nedeniyle Escude kanımca iyi bir hamle. Fransa Milli Takım formasını
13 kez giymiş; Sevilla, Ajax gibi kalburüstü takımlarda oynamış; tecrübeli bir
stoper. Hazırlık maçlarında uyum sorunu yaşamayan, takıma çabuk ısınmış bir
görüntü çizdi.
Allan McGregor : Bu transferle ilgili düşüncelerimi kısmen
yukarıda açıkladım. Eğer elinizde bütçeniz çok ince hesaplara muhtaçsa ve
elinizde Cenk–Rüştü–Umut üçlüsü varsa, böylesi bir transferle risk almanın
hiç gereği yoktu diye düşünüyorum.
Batuhan Karadeniz : Beşiktaş, hücum hattına son transferini
saatli bir bombayı takıma monte ederek gerçekleştirdi. Batuhan’ı yeniden analiz
etmeye çok fazla gerek yok. Yalnızca şu söylenebilir, Samet Hoca büyük bir
kumar oynadı; tutarsa hem kendisi, hem Batuhan, hem de Beşiktaş kazanır.
Tutmazsa ki bu ihtimal malum nedenlerden daha yüksek görünüyor; takımdaki
olumlu hamlelere de sekte vurabilir.
Kadro
Kaleye transfer edilen Allan McGregor’un 3 hafta sahalardan
uzak kalacak olması İstanbul BB maçında Cenk’in arkasında kimin bekleyeceği
sorusunu ortaya çıkardı; zira takımda şu an 3. kalecinin kim olduğu belli
değil. Sezon içinde Cenk’le Allan arasında rekabetin süreceğini, Cenk’in kaleyi
devralmasının Allan’ın yabancı kontenjanına takılma ihtimali de düşünüldüğünde
yüksek ihtimal olduğunu düşünüyorum.
Savunmanın göbeğinde Escude, Sivok, Toraman, Ersan, Atınç
alternatifleri var. Tek tek bakıldığında uzun lig maratonunu kaldırabilecek seviyede
olduğu söylenebilir. Ancak geçtiğimiz sezonlarda yaşanan stoperler arası uyum
sorunu beklenmedik baş ağrıları yaratabilir. Yıllardır patlaması beklenen ancak
bir türlü potansiyelini yakalayamayan İsmail Köybaşı’nın yokluğunda Uğur Boral,
sol kanadın gerisinde değerlendirilecek gibi ancak yukarıda da belirttiğim genç
alternatifler değerlendirilirse sol kanatta Oğuzhan Özyakup’un alternatifi
olarak da kullanılabilir. Savunmanın sağında ise Hilbert banko gibi görünüyor. Burada denenen Mehmet Akgün ancak alternatif
olabilir.
Hazırlık maçlarında takımın en büyük sorunu; liderlik
görevini üstlenecek, oyunun kaderine etki edebilecek oyuncu eksikliğinin
hissedilmesiydi. Bu göreve en yakın aday Manuel Fernandes’in takımda tutulması
kazanç hanesine yazılmalı. Kanımca Samet Hoca’yı bekleyen en büyük sınav Necip
Uysal ve Veli Kavlak’ın performanslarını yukarıya taşıyıp taşıyamama meselesi.
Eğer Samet Hoca, geçtiğimiz sezon her iki oyuncu da zaman zaman parlayan
performanslar ortaya koysa da genelde vasatın üstüne çıkamayan bu iki oyuncuya
aşama kaydettirse çok önemli bir sorun halledilmiş olur. Muhammet Demirci de
monte edilebilirse topu gol yollarına taşıma konusunda önemli bir katkı
sağlanır. Ki daha elde Hasan Türk gibi çok kaliteli bir genç oyuncu daha var.
Olcay Şahan da gerek sağ kanatta, gerekse de orta sahanın ilerisinde
oynayabiliyor ve sağ kanat ona emanet edilecek gibi. Olcay’ın bu bölgedeki
rakibi muhtemelen Filip Holosko olacak. Hazırlık maçlarında daha çok sol
kanatta görüğümüz Oğuzhan Özyakup da teknik kalitesi ve oyun okuma yeteneğiyle
bu bölgeyi teslim alacak büyük ihtimal.
Hugo Almedia istekli ve mücadeleci bir oyun ortaya koyuyor. Mustafa
Pektemek de Batuhan’la birlikte bu mevkinin en yakın adayları. Bu rekabet
muhtemeldir ki Batuhan’ın belki de son bütünlemesi olan bu sezonki sınavdan
alacağı notla şekillenecek. Geçtiğimiz sezon neredeyse hiç kullanılmayan Mehmet
Akyüz’e de bu takımın bir parçası olduğunu hatırlatıyor Samet Hoca ancak yüksek
ihtimal alternatif olarak değerlendirilecek.
Son söz : Ortada çok
ağır bir mali tablo var, bu tabloyla tadı iyiden iyiye kaçmış bir
camia ve deneyimsiz, gaf yapma potansiyelinin yüksekliğini gösteren bir yönetim
var. Eldeyse geçen seneye göre daha genç ve mücadele azmi daha önplana çıkmış
oyunculardan kurulu bir takım ancak aynı takım potansiyel sorunları da içinde
barındırıyor. Eğer idari açıdan bugünkünden daha da vahim, sürprizler
yaşamazsak FM diliyle Samet Hoca’nın ‘Man Management’ performansı takımın da
performansını tayin edecek.
Serkan Öztürk
Twitter: @altligler
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder