5 Temmuz 2012 Perşembe

Euro 2012'nin Ardından | Almanya

Bir turnuva daha geride kalırken Almanya yine hayal kırıklığı yarattı. Sıradan bir futbol ülkesi için son dört büyük turnuvada üç yarı final, bir final büyük başarı ancak kupalar kazanmaya alışmış Panzerler için tek başarı kriteri şampiyonluk.


İtalya karşısında rüyası sona eren Alman Milli Takımında oyuncuları birer birer değerlendirelim.


Manuel Neuer: Son yıllarda büyük çıkış yapan Neuer, başarılı grafiğini Euro 2012 boyunca da sürdürdü. Grup  maçlarında güçlü rakipler karşısında güzel kurtarışlarla takımının kalesini gole kapatarak iyi performanslar izlettirdi. Ancak Alman defansının neredeyse her maçta gol yeme alışkanlığına da tek başına çare olamadı. Löw'ün gelişi ile sağlam savunma takımından daha hücumcu düzene geçen Panzerler turnuva boyunca oynadığı maçlarda sadece Portekiz karşısında kalesinde gol görmeden maçı tamamladı. Her şeye rağmen Neuer iyi bir oyun çıkardı diyebiliriz.


Jerome Boateng:  Turnuva öncesinde sağ tarafta kim oynasın tartışmaları yapılırken kendine güven açıklamalar yapan Boateng sahaya çıktığı ilk maçta Ronaldo'yu yavaşlatarak sözünün arkasında durdu. Grup aşamasında sürpriz oyunculardan Krohn-Dehli ve yıldızlar Sneijder, Afellay ve Ronaldo karşısında iyi performanslar göstererek Almanya'nın sağ tarafını sağlama aldı. İstikrarlı oyununu İtalya karşısında sürdürememesi belkide Panzerlerin sonu oldu. Cassano, De Rossi ikilisi onun bulunduğu kanattan iki gol yaratırken daha fazla tehlikeyi de Neuer savuşturdu. Bu turnuva bize gösterdi ki Almanların bir tane daha Lahm bulması gerek...




Mats Hummels:  Şüphesiz Almanya adına en  çok öne çıkan isim oldu. Dortmund'da iki başarılı sezonun ardından devlerin transfer listesine giren Hummels'in turnuva öncesinde kulübede olması bekleniyordu ancak Löw Mertesacker'i yanına oturup onu sahaya sürdü ve karşılığını fazlasıyla aldı. İtalya maçına kadar takımın en iyileri arasındaydı ancak yarı finalde takımla beraber o da vasatı aşamadı. Büyük oyunculara geçit vermeyen Hummels şimdiden çok büyük takımların radarına girdi bile. Gelecekte milli takımın vazgeçilmezi olacaktır.
Holger Badstuber: Bayern Münih'te harika bir sezonu geride bırakan Badstuber, Euro 2012'de ortalama bir performans gösterdi. Ondan beklentiler belki daha bir oyundu ancak bazı maçlarda anlaşılmayacak hatalar yaptı. Hummels ile beraber fena bir ikili olmasalar da dikkatsiz oyunu daha fazla hasar verebilirdi. Belki de Bayern'de geçen zor sezonun ardından konsantre olmada sorun yaşadı ama böyle bir turnuvada odaklanamama bahane olmamalı.
Philipp Lahm: Mükemmel bir oyuncu... Turnuva sürerken sosyal medyada onun için herhangi bir maçta kötü oynadığını hatırlayan var mı diye sorduğumda cevapların hepsi aynıydı! Hatırlamıyorum.. Gerçekten vasatın altına kolay kolay inmiyor ancak artık bu soru için bir cevap var sanırım. İtalya maçında gerçekten kötüydü ve hatası ile takımın 2-0 geriye düşmesini sağladı. Lahm başlı başına bir blog yazısına konuk olabilir ancak bir kaç cümle ile toparlarsak; oyunun da eksik yön neredeyse yok gibi ancak Ballack'ın ayrılmasından sonra kaptanlık pazu bandı ona yaramadı. Kaptan olma konusunda çok istekli ve kimseye vermek istemiyor. Malesef liderlik özellikleri tartışmalı o yüzden artık bu takımın kaptanının o olmaması gerektiğini düşünüyorum. Schweinsteiger kaptan olsa belki de daha farklı oynar ve o İtalya maçı farklı olabilirdi. Kısacası olay şu: ''Lahm takımın kaptanı ancak lideri değil.''
Lars Bender: İkizlerden Lars orta sahada Khedira ve Schweinsteiger'in alternatifi olsun diye kadroya alınmıştı ancak Löw ondan bir sağ bek yarattı. Yunanistan karşısında hiç alışık olmadığı mevkide fena performans göstermedi. Bundan sonrada kadroda olacaktır ancak her zaman iyi bir alternatif olarak kalacak.
Sami Khedira: 2010 Dünya Kupasında ki performansı onu Real Madrid'e kadar taşımıştı. Bu turnuvada biraz daha üstüne koyup herkesin saygısını kazanır diye bekledik ama buna Schweinsteiger engel oldu. Bastian'ın kötü oyunu onun iyi oyununu gölgede bıraktı ve kötü olanı konuşmayı seçtik. Repertuarına savunma dışında hücumdan bir şeyler eklediğine dair bir kaç iz gösterdi bize Khedira ancak yeterli olmadı. İtalya karşısında nadir ayakta kalan isimlerden biriydi. Bu turnuvada Alman orta sahasının beyni Schweinsteiger değil Khedira'ydı desek yanlış olmaz herhalde.
Bastian Schweinsteiger: Onun için ne söyleyeyim bilmiyorum. Bayern Münih'te bu sezon 3 final kaybederek hayal kırıklığı yaşadı. Bu da yetmez gibi sezon boyunca sakatlıklarla mücadele etti. Tam sakatlıktan kurtuldu derken tekrar sakatlandı ve ucu ucuna turnuvaya yetişti. Löw, tam hazır olmamasına rağmen Kroos'u değil onu seçti çünkü o bir liderdi. Takımın beyni gerçek kaptanı gibi oynamalıydı sahada ama olmadı. Ha düzeldi ha düzelecek derken İtalya karşısında bitikleri oynayarak umutları boşa çıkardı. Tek iyi oyununu Yunanistan karşısında göstererek turnuvaya noktaladı Schweini! Onun için kötü demek elbette haksızlık olur ancak bu turnuvada gerçekten berbattı. Almanya'da aradığımız ''kazanıyorlar ama bir şey eksik'' dediğimiz şey sanırım onun liderliğiydi.
Toni Kroos: Schweinsteiger sakatken hazırlık maçlarında ona görev verdi Löw. Ancak onun yerini dolduramayacağını İsviçre'den beş yedikleri maçta gösterdi. Buradan hareketle hazır olmasa da Schweini'yi sahaya sürdü Löw. Grup aşamasında sonradan oyuna dahil olarak biraz da olsa katkı sağladı ama ondan asıl beklenen İtalya maçında Pirlo'yu durdurmasıydı. Olmadı, yapamadı... Pirlo sazı eline alıp gök mavi formalıları yönetirken Kroos bir sağa bir sola geçti ama hiç bir yerde takım adına olumlu bir şeyler gösteremedi. Evet yetenekli oyuncu ancak bazen yetenek tek başına yeterli olmuyor. Hele ki bu kadar üst seviyede oynuyorsanız.
Mesut Özil: Khedira gibi 2010 Dünya  Kupasının büyük sürprizlerinden birisiydi Mesut. Oradan sonra hiç durmadı ve sürekli yükseldi. Real Madrid'de, Kaka'yı Bernebau'nun mavi koltuklarına mahkum ederken dünya ile aynı anda onu alkışlıyor, gurur duyuyorduk. Bu turnuva onun için artık zirve noktası olacak diye gösteriliyordu ve öyle de başladı. İlk maçında takımını harika yöneterek maçın adamı oldu. Savunma yönünü de Mourinho sayesinde epey geliştirmiş, hücumuna bir şeyler katmıştı. Hepimiz hazırdık. Almanya şampiyon olacak ve Mesut MVP seçilecekti. Grup aşaması bittikten sonra Yunanistan'ı da rahat geçtiler ancak İtalya karşısında Mesut ile beraber hepimiz rüyadan uyandık. Takımı zor durumda iken sahada kayboldu Mesut ve finale götüremedi takımını. Evet bunlar Mesut'un büyüklüğünden bir şey götürmez ancak Zidane olacaksanız bunları yapmak zorundasınız.
Lukas Podolski: Kendi takımında ne oynuyorsa milli takımda iki katını oynadı her zaman Podolski ancak bu turnuvada işler biraz onun adına değişti. Aslında unutulmaz bir başlangıç olmuştu. Oyun olarak olmasa da milli takım ile 100. maçına çıkan en genç oyuncu olmuştu. Turnuva öncesinde Arsenal'e imza atmış olması onun performansını etkiledi desem yanlış olmaz herhalde. Kenarda bekleyen Schürrle ondan daha formdaydı ve daha faydalı olabilirdi ancak Löw onu tercih etti ve o da buna karşılık olarak saha  içinde seyirci olmayı seçti. Bundan sonra da milli takımda olacaktır ancak ilk 11'de olur mu onu Arsenal'de göstereceği performans belirleyecek.
Thomas Müller: Kendi standartlarının altında kaldı desem yanlış olmaz herhalde. Yunanistan karşısında forma ondan alındığında yerine oynayan isim Reus harikalar yaratmıştı ancak İtalya karşısında forma ikisine de verilmedi. Kroos, Pirlo'yu durdurmak için sahaya sürülmüştü. Formda değildi ve hak ettiğinden fazla forma aldı bile denilebilir. Bu turnuva bitti ancak onun için zorluklar bitmiyor. Bayern'de yeni sezonda Robben ve yeni transfer Shaqiri ile 11'e girebilme mücadelesi verecek. Kendini yeniden ispatlaması gerekiyor.
Andre Schürrle: Kısıtlı süre aldı ancak nasıl bir oyuncu olduğunu yine de gösterdi bizlere. Podolski'ye oranla çok daha farklı özellikleri var. Zaten bunları turnuva boyunca sosyal medyada blogda ve burada yazdım. Bundan sonra Almanya'nın sol kanadı ona ait olacak, olmalı.
Marco Reus: Bu sezon Bundesliga'da harikalar yaratarak herkesin dikkatini çekmeyi başardı ve Löw de onun bu başarısına kayıtsız kalmayarak Ukrayna-Polonya'ya getirdi. Yunanistan maçında neler yapabileceğini gördük ve hayranlıkla izledik. Bu performansından sonra İtalya karşısında oynasa, İspanya'nın yaptığı gibi İtalyanların sol kanadını felç edebilirdi ancak kulübede bekledi. Önü açık bundan sonra bol bol Rolls Royce'u konuşacağımıza eminim.
Mario Götze: Euro 2012'de şans bulamadı ancak ona da küçük bir pencere açmak şart. Bir çoğumuz onu Euro 2012'de adını duyuracaklar arasında sayıyorduk. Adını zaten duymayan kalmadı da artık yıldız adayından yıldız seviyesine fırlar diyorduk ancak olmadı. Ona forma sırası gelmedi. Özil ve Reus varken ona yer açmakta zorlandı Löw. Hazırlık maçlarında Özil-Götze ikilisini beraber deneme çalışmasının başarısız olmasının da bunda payı var elbette. Daha çok genç ve önümüzde ki yıllar onun konuşulduğu turnuvalara sahne olacak!
Mario Gomez: Löw, Klose mi Gomez mi diye kendine çok sordu turnuva başlamadan önce ve kararını Mario'dan yana kullandı. Mario gerçekten harika bir oyuncu ancak günümüz futbolunda onun gibisi pek kalmadı. Buldum mu atıyor, kafa vuruyor, iki ayağını da kullanıyor ve çok teknik ama siz izin verirseniz! Ne kadar kolay  marke edilebileceğini İtalya karşısında gördük ve yerinden kıpırdayamadı. Yine de iyi bir turnuva geçirdi. En azından bir turnuva daha Panzerler'in en ucunda yer alacaktır.
Miroslav Klose: Mario'nun aksine Klose biraz daha farklı bir oyuncu. Almanya'nın sistemine en uygun oyuncu o ama yaşlanması bir soru işaretiydi. Sağa sola pas dağıtabilen, atarken, attırabilen adam bu turnuvada da gol atmayı başardı. İtalya karşısında Gomez yerine Klose başlasa çok daha farklı olabilirdi. Zira Miroslav oyuna girdikten sonra Almanya'nın kıpırdadığını hepimiz çok iyi gördük. Klose 2014'de de yer almak istediğini açıkladı. O zaman geldiğinde biraz daha yaşlanmış olacak ve bakalım kadroda yer alabilecek mi.

Almanya iyi bir turnuva oynamasına ve maçları bir bir kazanmasına rağmen hep şunu dedik: ''Bir şey eksik.'' O eksiği bulamadan turnuva İtalya karşısında sona erdi. O maçta bütün oyuncular bir anda kendi performansından 2-3 kademe aşağıda oynadılar. Löw'ün oyuna erken müdahale etmemesi de bu sonucu getiren etkenlerden birisi oldu. Almanlar bu kadar uzun süre kupa kazanmamaya alışkın değil ve 2014'de işler biraz daha farklı olacak. Bu genç takım o zamana kadar biraz daha olgunlaşacak ve bize kendilerini gösterme fırsatı bulacaklar.
***
Turnuva boyunca Almanya'yı elden geldiğince değerlendirmeye çalıştım. Açıkçası kaybetmek aklımın ucundan geçmiyordu ve hiç mağlubiyet yazısı yazacağımı düşünmemiştim ama futbol bu. Okuduğunuz ve destek verdiğiniz için teşekkürler. Biraz ara verip blogda futbolun keyfini paylaşmayı sürdüreceğim. Sürç-i lisan ettiysek affola der giderim...














Hiç yorum yok: