16 Haziran 2012 Cumartesi

Nike: Still Doing It



Nike, büyük ilgi çeken Euro 2012 reklamının ardından yeni sloganı ile yeni reklam filmi çekmiş. Uzun süredir kullanılan ''Just Do It'' yerine artık yenisi ''Still Doing It''
Yeni reklam filminin adı Magic Soccer Night yani ''Büyülü Futbol Gecesi'' Reklam gece yarısı evinden kaçan yaşlı morukların futbolla gençleşmesini konu alıyor.  Keyifli bir iş çıkmış ortaya yine.


Kaynak: 101 Great Goals

15 Haziran 2012 Cuma

French Kiss!


Tribünde aşk başkadır  hele de yağmur varsa bunlar yetmiyormuş gibi maçta durduysa show sırası sende demektir. Ya da  aşk... Adını sen nasıl koyarsan artık.

Euro 2012'den...

Matts Hummels Almanya'nın grupta oynadığı iki maçta da oynadığı oyunla sahanın yıldızlarından biriydi. Turnuva öncesi beklenti onun değil Mertesacker'in 11'de oynaması yönündeydi ancak formayı hak eden kesinlikle oydu! Löw güvendi ve formayı verdi karşılığını da misli misli geri aldı.


Bu fotoğraf gerçekten enfes sizlere neyi anımsatıyor bilmiyorum ama bi' alttaki fotoğrafa bakınca evet aynen, işte bu diyeceksiniz sanırım.
İtalyan savunmasının ortasında ki İniesta fotoğrafını çeken arkadaş deklanşöre biraz daha önce basabilse ve top tam İniesta'nın ayağındayken ölümsüzleşse o an çok daha etkileyici olabilirdi ancak yine de çok güzel bir kare. Bu fotoğrafın insanlara anımsattığı an ise yıllar evvel Arjantin-Belçika maçından. 

Bu fotoğrafın hikayesini bilmek için yaşım yetmez ancak geçen sabah Spor Servisi programında Mehmet Demirkol şöyle anlattı. Maradona frikik için topun başına geçer ve barajda 6 Belçikalı oyuncu vardır. Top barajdan dönüp tekrar Diego'nun önüne düştüğünde karşısında 6 kişi onu beklemektedir ve onda bu kare ölümsüzleştirilir. Aslında Maradona'yı 6 kişi ile tutuyorlar vay anasını be diyecek bir durum yoktur.


RVP mi Huntelaar mı?

Euro 2012'de Hollanda tam bir hayal kırıklığı yaşatırken şu günlerde tartışılan konu Robin Van Persie mi yoksa Huntelaar mı oynasın konusu. İlk iki maçta da RVP 11'de başlarken sürekli eleştiri aldı ve Huntelaar oynasa 5 atardık demeye kadar getirdi bazı arkadaşlar. Sonra Huntelaar girdi oyuna ve golü atan isim  o değildi tabii ki! RVP attı golü Almanlara yine Huntelaar sahada geziyordu  o sıralar!


Bilen bilir ben Arsenal taraftarıyım ve bu konuda taraflıyım evet! Hatta Huntelaar'a da oldum olası gıcığım. Kariyerinde Real Madrid ve Milan ile büyük kulüplerde oynama şansı da yakalayan Klass(!) buralarda tutunamayıp Schalke'ye geçti. Bu sezon totalde 40dan fazla gol attı ve oldukça formdaydı. Gollerin bol olduğu Bundesliga'da bol bol atmasına eyvallah ancak Robin Van Persie Premier Lig'de 30 gol attı. En son 30 atan kimi görmüştünüz? Ben hatırlatayım sizlere. Manchester United yıllarında Ronaldo ve ondan önce de büyük efsane Thierry Henry.


Aslında benim derdim RVP iyi veya Huntelaar daha iyi meselesi değil. Her Hollanda maçında twitterda konuşulan konu bu. Eh be kardeşim Hollanda takır takır top oynuyor da sorun forvette mi yani? Danimarka ve Almanya karşısında orta alanda ezildiğini, kanat beklerinin yarardan çok zarar getirdiğini görmedin de forvette kaçan pozisyonları mı gördün? Güzel.. Demekki popüler kültür seyircisin ve hayatın boyunca forvetleri konuşacaksın. Futboldan aldığın zevkte bununla sınırlı kalacak...


Ha unutmadan benden naçizane tavsiye. RVP forvet değilde arkasında kullanılırsa çok daha etkili olur. Bu adam zaten sizin anladığınız tarzda bir forvet değil. Van Marwijk, Afellay takıntısından vazgeçerse belki son maçta böyle izleyebiliriz Portakalları.

14 Haziran 2012 Perşembe

adidas'ın Sahalardaki Yeni Savaşçısı: Predator Lethal Zones Oyun Kontrolü İçin En iyi Krampon


adidas, Xavi, Robin Van Persie, Nasri, Nani ve Di Maria gibi dünyanın en iyi futbolcularının tercih ettiği Predator kramponun son versiyonu Predator® Lethal Zones ile sahada mutlak kontrolü oyuncuya veriyor. adidas’ın yeşil sahalardaki yeni savaşçısı Predator® Lethal Zones, oyunun kontrolü için 5 yıkıcı bölgesi ile mükemmel top hakimiyeti sağlıyor.


adidas Predator Reklam filmine bu linkten ulaşabilirsiniz: http://youtu.be/ssTsQkvhHwc
adidas, dünyanın en iyi oyuncularının tercih ettiği ikonik krampon serisi Predator®’ın en son üyesi Predator® Lethal Zones ile futbolda oyun kontrolü için tanımlanan 5 yıkıcı bölgesi ile gücü oyuncuya veriyor. Yüksek hızda “Top Sürüş” ve mükemmel ‘’İlk Temas” için belirlenen bölgelerin yanı sıra, daha hızlı vuruşlar için kullanılan “Bitirici Nokta”, uzun mesafeli pasla oyunu açmak için “Orta” ve hassas çalımlar için “Pas” şeklinde adlandırılan diğer bölgeleri ile Predator® Lethal Zones eşsiz bir yapıya sahip. Beş yıkıcı bölge, bir kesin sonuç: Mükemmel top hakimiyeti.
Top Sürüş
Rakibi hızlı hareketleriyle büyüler, şaşırtır ve alt eder.
http://youtu.be/OwLR7s9QUsI-
İlk Temas
O, topu durdurduğu anda rakip için her şey biter. O, mıknatıs gibi topu kendine çeker ve tek hamle ile uzaklaşır.
http://youtu.be/TIXsyHKMrqg
Bitirici Nokta
Keskin şutlarla, her zaman hedefe ulaşır. Top ağlarla buluştuğunda, sırrını anlarsın.
http://youtu.be/nSBmNTey9vI
ORTA
O, yıkıp geçtikleriyle ünlü bir balyozdur. Gücü ve yeteneğiyle nokta atışı yapar. Antrenörünü çılgına çevirir, kalabalığı çoşturur.
http://youtu.be/HtvCRRHcAac
Pas
İşte her defansı çözen maymuncuk. Tek dokunuşla rakibini geçer. Top daima onu bulur.
http://youtu.be/I_THLMl5wXI
adidas Predator Lethal Zones’un yeni 5 yıkıcı bölgesi. Sonuç: Kusursuz top hakimiyeti. Gelmiş geçmiş en yıkıcı ataklara hazır ol. Kır zincirlerini!
Daha fazla bilgi için adidas Futbol sitesini ziyaret edebilirsiniz: adidas.com.tr/football/
Bir bumads advertorial içeriğidir.

Fizik Farkı! | Hollanda 1-2 Almanya



Gruplarda ikinci maçlar oynanırken ismi en büyük maç Almanya-Hollanda maçıydı ve futbol olarak da karşılığını verdi diyebiliriz. Panzerler kazanıp son maça daha rahat çıkmak, Portakallar ise Danimarka karşısında alınan sürpriz mağlubiyeti telefi etmek için çıktı sahaya.


Maç başlarken Hollanda'nın, Danimarka karşısında pekte iyi gözükmeyen 11 ve formatla çıkması beni şaşırttı açıkçası. Bu sezonun büyük kısmını sakat olarak geçiren ve ilk maçta da bir şey veremeyen Afellay yine sahadaydı. Danimarka karşısında orta sahayı kontrol edemeyen Van Bommel-De Jong ikilisi de bozulmadan duruyordu. Portakalların teknik patronu Bert Van Marvijk neyi düşündü de aynı şekilde sahaya çıktı kestiremiyorum ancak planının tutmayacağını anladığında artık çok geçti. Almanlar fiziksel olarak sahanın her yerinde ezdi turuncu formalıları. Sneijder bir pozisyonda Boateng'i harika geçti ancak topa gidemedi bile. Boateng yetişip topu aldı ve yürüdü. Robben neredeyse ikili mücadele kazanamdan bitirdi maçı diğer kanatta. Karşısında oynayan Lahm onunla beraber Bayern'de 3 kulvarda sonuna kadar gidip finalde kaybetti ancak yorgun olan Robben'di diri olan Lahm.


Almanya'da kadrosunda değişiklik yapmamıştı. Değişiklik yapmayı gerektirecek bir durumda yoktu ortada açıkcası. Podolski yerine Schürrle oynasa belki daha iyi olabilirdi ama alışılmış düzeni bozmakta bir riskti. Bu riski almadı ve ilk maçı bir şekilde kazanan takımı sürdü sahaya Löw. Panzerler'in, Hollanda'dan farkı sadece fizik gücü değildi. Ayrıca takım olma ve görev bölümü gibi avantajları vardı. Sahada beyaz formayla olan her oyuncunun görevi ve yapacağı şeylerin çizgisi bellidir. Müller'in hücumda özgürlüğü kısıtlıdır ancak Robben istediğini yapma konusunda özgürdür. Podolski solda bir pozsiyonda şut attıktan sonra bir sonrakinde pas verecek oyuncu arar. Takımın dişlileri kendi başına asla hareket etmez ve birbirine bağlıdır. Almanya'yı, Almanya yapanda zaten yıllardır bu özelliği değil mi?


İlk Yarı


Hollanda puana daha fazla ihtiyacı olan taraftı ve maça daha atak başladı. Robin Van Persie 6. dakikada savunmanın arkasına sarktı ancak Neuer gole izin vermedi. İlk 20 dakika geride kalırken turuncu formalılar oyunda daha üstün gözüken taraftı ancak Almanya ilk ciddi fırsatta Mario Gomez ile golü bularak kendini hatırlattı. Buldum mu kaçırmaz denilecek bir takım varsa o takım her zaman Almanya'dır ve yine öyle oldu. Mesut Özil boş koşusu ile De Jong'u sağa doğru götürünce Schweinsteiger  oradaki boşluğu hareketlenip öldürücü pası ile Gomez'i savunma arkasına sarkıttı ve Gomez'de kendine has gollerden birisini atıp tabelayı değiştirdi. Golden sonra kontrol tamamen Almanya'daydı. Oyunu fazla hızlandırmadan atakları orta sahada karşılayıp kazanılan toplarla hızlı çıktılar. Afellay sol çizgide etkili olamadı, solda ise Robben'i Lahm durdurunca Hollanda pozisyon üretmekte zorlandı.


Turnuva başlamadan önce Manuel Neuer'den bahsederken en iyi özelliklerinden birinin de topu alır almaz ileri uzun isabetli paslar attığından bahsetmiştim. Neuer yine ileri uzun bir top gönderip Hollanda'nın savunmada dengesiz yakalanmasını sağladı. Müller topu indirdikten sonra Gomez ve Schweinsteiger orada Almanya'ya has üçgenlerden birisini kurup Gomez'i bir kez daha kaleci ile karşı karşıya bıraktılar. Gomez'de enfes vuruşu ile skoru 2-0'a taşıyıp maçı kopardı.


İkinci Yarı


Hollanda ikinci yarıya iki değişiklikle başlayıp oyunun akışını değiştirmeye çalıştı. Afellay ve Van Bommel çıktı yerlerine Van Der Vaart ve Klaas Jan Huntelaar girdi. İlk yarıda etkisiz kalmakla suçlanan Van Persie forvetin arkasında oynarken daha etkili oldu. Bir iki kez şutları  Neuer'den dönerken bir kaç kezde son vuruşu yapmadan Alman defansı engelledi. Maç artık koptu derken Arsenal'li yıldız ceza sahası içinden yapamadığını dışından yapıp Portakalları umutlandırdı. Son çeyrekte Hollanda, Almanya üzerine geliyordu ancak fizik güçleri yetmedi bir türlü. Alman oyuncular lakaplarına uygun olarak Panzer gibi durdu turuncu formalıların karşısında. Robben sağda bir şey üretemeyince sola geldi, ortaya geçti ancak bir türlü olmadı, olduramadı. İlk çıkması gerekenlerden birisiydi ama Van Marvijk ona son anlara kadar sabretti. Son anlarda başka gol olmayınca kazanan yine Panzerler oldu.


Sonuç


Hollanda  ikinci maçından da mağlup ayrılırken kadrosunda maça göre değişiklik yapmaması en büyük hatasıydı. Almanya fizik gücü ile ezdi geçti Hollanda'yı. Girdikleri ikili mücadelelerin %64.9'unu kazanarak bu istatistiklerin tutulmaya başladığı 1980'den bu yana en iyisine ulaşmışlar. Löw maçtan sonra rakip için fizik olarak bitikler, mücadele edemediler dedi ki bu da durumu özetliyor sanırım. Hollanda kaybetmesine rağmen gruptan çıkma şansını sürdürüyor. Son maçta Portekiz'i yenmek istiyorlarsa eğer yapmaları gereken iş basit. Amerikayı yeniden keşfetmeden orta alanda fizik gücünü artırıp kanat beklerini daha etkili kullanmak zorundalar. Hücum hattında mücadeleyi artırmak adına da Kuyt'u kullanmak bir seçenek. Diğer bir alternatifse Sneijder'i kulübeye çekerek Huntelaar ve Van Persie'yi aynı anda sahaya sürmek. Kenara çekilen isim Sneijder yerine Robben'de olabilir elbette.


Almanya adına ise işler tıkırında. İki maçta da tam performansa ulaşmadan kazanmayı başardılar. Ancak ilk maça göre bu karşılaşmada Mesut, Müller, Gomez üçlüsü ilerde sürekli yer değiştirip üçgen hücumunu iyi kurdular. Bastian Schweinsteiger'de formunu bulmaya başladığını yaptığı iki asistle gösterdi. Podolski'de ise sorun biraz düzelmiş gibi gözükse de devam ediyor. Panzerler son maçta Danimarka karşısında grup aşamasını bitirecek. Halen gruptan çıkamama ihtimalleri var. Mucizelere bağlı olduğu için bunun konuşulmasını gereksiz görüyorum. Son maçı da kazanıp ölüm grubunu firesiz geçeceklerini düşünüyorum. Sıradaki gelsin!

13 Haziran 2012 Çarşamba

Rafael Nadal ve 7

Toprak kortun kralı Rafael Nadal bu yıl bir kez daha Roland Garros'u kazanan isim oldu. Son 8 yılda 7 kez bunu başaran ve rekor kıran Rafa 2009'da finalde Fed Ex'e kaybetmişti. Nadal'ın Fransa'da kazanmasının dışında istikrarlı olduğu bir konu daha var: ''Kupayı ısırmak''

Marioslav Klomez!


Alman Sport Bild Gazetesi Euro 2012'de Almanya'nın iki forveti Miroslav Klose ve Mario Gomez'i birleştirip ortaya Klomez'i çıkarmış. Joachim Löw Portekiz karşısında Gomez'e şans vermiş Klose'yi ise yedek soyundurmuştu. Bu akşam Hollanda karşısında sahada hangisi yer alacak belirsiz ancak hafta içinde sürekli olarak Gomez eleştirildi ve Klose'nin 11'de başlaması gerektiği yorumları yapıldı.

En ağır eleştiri ise Türk asıllı Alman Mehmet Scholl'dan geldi. Mario'nun eskisi kadar defansa yardım etmediğini, rakip savunma oyuncularını zorlayamadığını ve hücumda da arkadaşlarıyla uyumlu olmadığını söylemiş. Pekte haksız sayılmaz aslında. Gomez gerçekten büyük bir oyuncu ve onun tarzının son temsilcilerinden. Klose Almanya'nın oyun yapısına daha uygun çünkü Podolski ve Mesut Özil ile beraber küçük üçgenler kurma konusunda başarılı veya sağ tarafta Müller'i dahil edip gole daha çabuk gidebildiklerini söyleyebiliriz. Portekiz maçında Podolski'nin tek başına yapmaya çalıştıklarını ve Müller'in arkadan ve Gomez'den destek alamadığı için sağ kulvarda gezindiğini aklınıza getirirseniz demek istediğim daha kolay anlaşılacaktır.

Bu akşam sahada hangisi yer alacak belli değil ancak Gomez sanki yine bir adım önde. Hollanda'nın sahaya çıkacağı 11'de maçın kaderini etkileyecek elbette. Danimarka maçında Robin Van Persie ve Huntelaar arasındaki seçim tartışılmıştı. Bert Van Marwijk bu sefer ikisini de aynı anda sahaya sürmeyi planlıyor dedikoduları var. Eğer Van Persie sağa geçer bu durumda Robben'de solda yer alırsa hücumda oturmuş düzen bozulacaktır. İkisinden birini seçip Afellay'ın yerine Kuyt veya Van Der Vaart tercihi bence daha mantıklı.

Kadroları öğrenmemize biraz daha zaman var. Bugün iki teknik adamın sahaya çıkaracağı 11'ler maçında grubunda kaderini belirleyecek. Bakalım bu kaderi çizecek adamlar kimler olacak.

1 Maç 12 Kırmızı Kart



Breziya'da, Paulista 2. Liginde oynanan bir karşılaşmada hakemm tam 12 kırmızı kart çekmiş. Görüntüleri izledikten sonra siz karar verin 12 yeterli mi yoksa daha fazlası çıkar mıydı? Bazı futbolcular olayı ileri götürüp yerdeki adamı tekmelemişler. Cezaların çok ağır olacağından şüpheniz olmasın. Orada olaylar bizdeki gibi yürümüyor! Acaba tahkim var mı orda da?

12 Haziran 2012 Salı

Ön Direk Nasıl Tutulur?

Shevchenko'nun ön direk golünden sonra İsveçliler Lustig'e direk nasıl tutulur hatırlatmak istemiş. (via Ulaş Gürşat)

Beşiktaş Tarihi Fırsatı Kaçırıyor!

Sabah uyandım, kahvaltıdan sonra çayımı yudumlarken haberleri okuyorum. Her yerde denk geldiğim haber aynen şu: ''Eriksson Beşiktaş ile 3 yıllığına anlaştı!'' Şaşırmamak elde değil hatta hayret etmemek. Son bir ayda adı geçen teknik adamalara sırasıyla bakalım. Rıza Çalımbay, Samet Aybaba, Mustafa Denizli, Ralf Rangnick, Van Gaal, Van Hooijdonk ve son olarak Sven Gron Eriksson..


İbrahim Altınsay fahri olarak futbol komitesinin başına getirildiğinde bütün Beşiktaşlılar sevinmişti. Zor günler geçiren ve geleceğe umutlu bakabilmek için iyi bir plana ihtiyacı olan Kara Kartallar için en doğru isimdi Altınsay. Gel yardımına ihtiyacımız var ama tam gün çalışacaksın, kaç para istersin denildiğinde; ben Beşiktaş'tan para almam diyen bir adam! 


Altınsay iş başı yaptıktan sonra önce Bucaspor'dan iki genç oyuncuyu istedi sonra Sakaryaspor'dan Berat. En son Arsenal'de yeni sezonda A Takım kadrosunda olması beklenen Oğuzhan Özyakup kadroya katıldı onun akıl önderliğinde. Böylesine genç ve yetenekli oyuncular alınırken, hem bu oyuncuları geliştirecek hem de başarı getirecek bir teknik adam arayışı da sürüyordu. Yazının başında gündeme gelen teknik adamlardan bahsetmiştim. Bu isimlere bakılırsa teknik adam konusunda yönetim içinde büyük ihtilaf var. Eğer seçim Altınsay'a bırakılsaydı getireceği isim asla Sven Goran Eriksson olmazdı. Van Gaal, Hooijdonk hatta Rangnick gibi isimler onun yerleştirmeye çalıştığı felsefeyi gerçekleştirebilecek isimler. Bu adamlar genç oyuncuları hem yetiştirip hem de aynı anda takımı başarıya götürebilecek niteliklere sahip; Eriksson ise devraldığı kadroyu sıkıcı bir oyunla zirveye çıkarabilecek bir adam.


Bu görüş ayrılıkları sonucunda pes eden taraf İbrahim Altınsay oldu ve dün itibariyle görevini bıraktığı söyleniyor. O Beşiktaş'ın geleceğini kurtarma derdinde yönetim ise kısa vadede başarı ile koltuğunu koruma peşinde. Yönetimdekilerin anlamadığı, halen fark edemediği ise ellerine geçen büyük fırsat. Taraftar onlara bizi şampiyon yapın demiyor, bizi Demirören'in içine soktuğu durumdan kurtarın geleceğe umutla bakalım, varsın 3-5 sene şampiyon olmayalım diyor ama yönetim henüz taraftardaki bu samimiyeti fark edebilmiş değil. Bu kafa yapısını acil değiştirip futbol takımını Altınsay'ın ellerine bırakmazlar ve Eriksson gibi eldeki yetenekli gençleri harcayacak teknik adamlar peşinde koşarlarsa, Beşiktaş'ın önümüzdeki 10 yılı boşuna geçmiş olacak.


Türk futbolunda belkide bir ilk yaşanacak ve önce felsefe belirlenip sonra teknik adam seçilecekti. Ama Beşiktaş bu treni kaçırmış gibi gözüküyor.

11 Haziran 2012 Pazartesi

NBA'de Final Yolu

Miami 3 süper yıldızı bir araya getirdikten sonra geçen sezon finalde kaybetmiş ve eleştirilerin odağına yerleşmişti. Bu sezon bir kez daha konferans finalinde Boston'u geçerek finale yükseldiler. Chicago'nun ilk turda Rose ve diğerlerinin sakatlığının ardından veda etmesi de onların yolunu açmış oldu. Bakalım LeBron şampiyonluk yüzüğünü takıp eleştirilere bir son verebilecek mi? Yoksa genç kadrosu ve Durant'ın omuzlarında yükselen Thunder mı şampiyon olacak.

10 Haziran 2012 Pazar

Why Always Me 2


Almanya 1-0 Portekiz | Maçın Adamı: Mesut Özil

Dün Portekiz Almanya'ya 2 ve 3. bölgede alan bırakmayarak maçı kilitledi ancak Mesut Özil her şeye rağmen ayakta kalan isimdi. Boateng'den destek gelmediği için yalnız kalan Müller etkisiz kalırken Podolski'de ilerde yalnızları oynuyordu. Schweinsteiger'in henüz formunu bulamaması bütün yükü Özil'in omuzlarına bıraktı. Ben maçın adamının Hummels olmasını bekliyordum ancak organizatörler ilerde tek ayakta kalan ismi, Mesut Özil'i seçtiler. Şu grafik neden Mesut'un maçın adamı olduğunu açıklıyor gibi >>>
Mavi oklar isabetli verdiği pasları gösteriyor. Kırmızılar ise yerini bulmayan paslar. Kırmızı ok görmek oldukça zor değil mi?

Top 10 Gol | Haziran #2

Top 10 Gol | Haziran #1

Nostalji | Serhat Akın'ın Dükkan Açılışı

Öncelikle fotoğrafın üstün e tıklayarak büyütün ve öyle bakın.


Bir zamanlar modaydı futbolcuların cafe, kebebçı, restaurant açması. Yıl 2004 ve Serhat Akın'da o dönem modaya ayak uyduranlardan. Açılışta kimler yok ki!


Sol baştan sayalım. Tuncay Şanlı, Marco Aurelio, Smih Şentürk, Fabio Luciano, Selçuk Şahin, Kaleci Recep, Volkan Demirel, Serhat Akın, Gürhan Gürsoy, Kemal Aslan, Serkan Balcı, Murat Hacıoğlu, Önder Turacı, Pierre Van Hooijdonk, Ümit Özat, Volkan Ballı.. O dönemki Fenerbahçe A Takımı tam kadro oradaymış. 8 yıl önceki hallerini görünce sanki aradan onlarca yıl geçmiş gibi hissediyor insan.

Panzerler'den Tek Kurşun | Almanya 1-0 Portekiz

Maç başlarken Almanya ağır basan taraftı ve rahat olmasa da bir şekilde kazanacağı düşünülüyordu. Öyle de oldu ancak bu beklenmedik bir galibiyet şekliydi. Henüz 1. dakika yeni dolmuşken Boateng'in ortasına yükselen Gomez'in kafasını Patricio zorlukla engellemiş ve bu pozisyon  maçın Almanya'nın kontrolünde geçeceği fikrini güçlendirmişti. Dakikalar geçtikçe hiçte öyle olmadığını anladık ve iki takımın düşük tempoda orta alan mücadelesini izlemeye başladık.


Almanya maça her zamanki kadrosundan tek değişiklikle başladı. Savunmada son zamanlarda oynayan Mertesacker'in aksine Hummels formayı almıştı ve ilk dakikalarda maçın en kilit adamı olabileceği aklımızın ucundan geçmiyordu. Günlerdir tartışılan sağ bekte kimin oynayacağı konusunda Löw macera aramamış ve Boateng'i sahaya sürmüştü. ilk yarım saatte iki takımında cılız ataklarını kaleciler engellemekte pekte zorlanmadı. Panzerler tempoyu artırmaya çalıştı ancak Portekiz buna izin vermedi. Bento'nun öğrencileri dersini gerçekten iyi çalışmışlardı. Almanya'nın pas kanallarını çok iyi kapatıp üçgen hücumunu bozdular ve organize ataklar geliştirmesini engellediler. Oyunun hızını ayarlayan beklenenin aksine Portekiz'di ve maça hakim taraf olarak göründüler. Almanya kötü oynuyordu ancak bunun sebebi oyuncuların kötü performansından daha çok Portekizli oyuncuların oynayacak alan bırakmamasıydı. Orta sahayı geçtikten sonra Mesut-Podolski-Lahm veya Mesut-Müller-Schweini üçgenlerini bir türlü kuramadılar. Daha doğrusu Veloso ve Pepe buna hep engel oldu. Kısır geçen maçlarda en büyük silahlar her daim duran toplardır. İlk yarı biterken Pepe bir kornerde bomboş kaldı ve vuruşu direkten çizgiye vurarak dışarı çıktı. Belkide maçın dönem noktasıydı.
İkinci yarının başlaması ile değişen tek şey Ronaldo'nun saçlarıydı. Oyun yine aynı şekilde gitti ve tıkandı kaldı. Takımlardan birisi gol atsa açılacak oyun derken Gomez oyundan çıkmasına saniyeler kala Khedira'nın güzel ortasında köşeye koydu kafayı. Bu golde savunmanın hatası var demek bana göre yanlış olur. Gomez iyi takipçiliği ile hep yaptığı işi yapıp attı golü. Filelere giden bu top oyunun kilidini de açmış oldu. Golden sonra Portekiz akın akın Alman kalesine gelmeye başladı ancak biraz beceriksizlik biraz da Neuer'in çabasıyla skoru korudu Almanlar.
Maçı Almanya kazandı belki ama alkışlanması gereken isim kesinlikle Paulo Bento! Portekizli teknik adam hazırladığı müthiş taktikle Almanların bütün ritmini bozarak maçı istediği gibi götürdü ancak bir an Gomez'i unutmak bütün taktiği çöpe atmış oldu. Her şeye rağmen Portekiz tarafı turnuvanın geri kalanından ümitki. Bu maç onlar adına hedef maç değildi zaten.


Almanya cephesinde ise kötü oyunla da olsa galibiyet sevinci yaşanıyor. Teknik Direktör Joachim Löw maçtan sonra basın toplantısında oyundan memnun olduğunu ve önemli olanın kazanmak olduğunu söyledi. Danimarka'nın Hollanda'yı sürpriz şekilde yenmesiyle bu maçı kaybetmekten çok korktuklarını ve eğer kaybederlerse Hollanda maçının kader maçı olacağını bildiklerinden oyuncular üzerinde baskı olduğunu söyleyen Löw gelecek maçlar için daha iyi oyun sözü verdi. Her şeye rağmen Lineker yine haklı çıktı ve Almanlar bir şekilde kazanmayı başardı.

Siyah Giyinen Adamlar!




Fotograflar Borges Blog'dan alınmıştır.