3 Mart 2012 Cumartesi

Diriliş | FB-GB



Kadıköy'de kırılma noktası olabilirdi Gençlerbirliği maçı. Aykut Kocaman'dan radikal olmasa da 11'de değişiklikler bekleniyordu ancak o sahaya aynı takımı sürdü, size güveniyorum çıkın oynayın mesajı verdi! Maçın başında oyuncuların gözünden maçı ne kadar istedikleri anlaşılıyordu. Hafta arası milli mesai olmasına rağmen Stoch ve Gökhan dışında milli takımlara gönderilen önemli isimlerin olmaması Aykut Kocaman'ın işini kolaylaştırmış oldu.

Fenerbahçe maçın başlaması ile beraber son zamanların en hareketli, en aktif oyununu sahaya koydu. Bu cümle hafif kalabilir o zaman şöyle anlatıyım. Fenerbahçeli olarak son bir kaç yıldır bu kadar rahat maç izlediğim nadiren görülmüştür. Fenerbahçe kazansa bile son on dakikada ölüp ölüp dirilirdik. Bu sefer öyle olmadı. Maçın başında Stoch'un jeneriklik erken golü ile öne geçmek herkesi sevindirmişti ancak bi acaba vardı herkesin kafasında. Zira erken gol her zaman sarı-lacivertli ekibin oyununu olumsuz etkiliyor otomatik olarak geri çekilme başlıyordu. Bu sefer öyle olmadı hatta tam tersi oldu. Fenerbahçe golle beraber iştahlandı ve saldırmaya devam etti. Stoch attığı golden sonra kaleyi bombalamaya devam etti. Sotuh'un bazı pozisyonlarda bencil davranması Alex ve Sow'u kızdırdı ancak attığı golden dolayı olsa gerek tepkilerin tonu yüksek değildi.

Hafta arası Aykut Kocaman'ın takımı hazırlama dışında yaptığı işlerden birisi de Mehmet Topuz'u hazırlamak olmuş bu çok belliydi. Aylardır ne hücumda ne de savunmada katkı vermeyen Topuz maça müthiş başladı. Hatta sağ taraftan ataklar geliştirdi. Topuz'un sağdan orta açtığını en son ne zaman gördüm hatırlamıyorum açıkçası. En sonunda hep yapması gerekeni aylardır yapması gerekeni yaptı ve Sow'a harika bir orta gönderdi. Sow topu ağlara yollarken beni bu yüzden aldınız der gibiydi. Harika bir dokunuşla fileleri buldu ve skor 2-0'a geldi. Bu pozisyonda golden çok Mehmet'in ortasına sevindim ben zira eminim bir çok kişide aynı duyguları yaşadı o an! Eğer şampiyonluk istiyorsak takımın iki kanadının da işlemesi şart ve bunun için Topuz'a çok ihtiyacımız var.

Stoch'un 2. golünde maçın adamı benim mesajı veriyordu daha ilk yarıdan. Fenerbahçe coştukça gol atıyor, gol attıkça daha da coşuyordu. Bunun karşılığında savunmada rakibe verilen tek tehlikeli atak ilk yarının uzatma dakikalarında Volkan'ın elinde eriyordu. Fenerbahçe sezonun en iyi ilk yarısını oynadı desem yanlış olmaz.

2 Mart 2012 Cuma

FM 2012 Güncesi Dortmund #2

FM Güncesi serisinin 2. yazısıdır ilkini buradan okuyabilirsiniz.


Sezon başında Süper Kupada Schalke'ye kaybettikten sonra lige iyi bir giriş yapmayı beklerken Almanya Kupasında 1. tur kuraları çekilde ve ilk maçta 4. lig ekibi Trier'i yedek kadroyla çıkıp 2-0 ile geçtim. 5 gün sonra transfer dönemi kapandı ve kafamdaki kadro netleşmişti. İleri üçlüde Kagawa, Götze ve Lewandowski yer alacaktı. Yeni transfer Wilfried takıma sakat olarak katıldı, Barrios'un sakatlığı ise sürüyor. Orta alan ise tam bi muamma. Bender ve 11 milyonluk transferim Kacar'ın yanına 3. isim henüz net değil. İlkay'ın performansı şu ana kadar hayal kırıklığı. Sanırım bu sezon Nuri'yi çok arayacağız...


Lige Leverkusen ile evimde oynayacağım maçla başlıyorum ve Cuma akşamı sezonun açılış maçında karşı karşıyayız. Maç beklediğim gibi başlıyor ama Lewandowski fırsatları cömertçe harcıyor. Kagawa ve Götze ikilisi kanatlarda etkisiz kalıyor. Sanırım 4-3-3 Dortmund için pek uygun değil diye düşünmeye başlıyorum. Sonra daha ilk maç deyip yuh çekiyorum kendime..
Schurrle'nin kontra-atak golüne 45de Subotic ile yanıt verip devreyi böyle kapatıyoruz. Maçın ikinci yarısında Leverkusen ezip geçiyor beni ama Barça'dan daha iyi olduğunu iddia ettiğim defansım direniyor ve maç bitiyor 1-1


Bir hafta sonra Bayern deplesmanındayım. Bu maç için bu takım henüz hazır değil ancak taktik dizilişi bozmuyorum ve GK/ DR-DC-DC-DL/DMF/MC-MC/AMR-AML/FC dizilişi ve Wiedenfeller/Piszczek-Subotic-Hummels-Schmelzer/Bender/Kacar-İlkay/Göze-Kagawa/Lewandowski 11'i ile sahadayım.  For the fans (taraftar için oynayın) talimatını verip Fatih Terim gazı ile sahaya sürüyorum çocukları. Maça Bayern baskılı başlıyor ancak kontra buluruz derken sahamdan çıkamıyorum. 27de Ribery kendine has gollerden birini atıyor. 1-0..  Devre arasında inanın çocuklar ayakları yapmama rağmen ruhsuz bir yarının ardından Gomez'in golü ile maç bitiyor 2-0


Bu yenilgi için pek üzülmüyoruz zira daha ligin başı ve yenildiğimiz takım Bayern! Sonraki hafta yeniden deplesmana gidiyorum ve Hannover'e konuk oluyorum. Hedef mutlak galibiyet ve 4-3-3'den vazgeçmiyoruz. Maçın başında daha 2. dakikada yeni transfer Kacar harika bir golle bizi öne taşıyor. Golden sonra oyunumuz yine berbat ve devre. İkinci yarı orta sahayı yeniliyorum ancak sonuç aynı. Korktuğum başıma geliyor ve 86'da yediğim golle ligin 3. maçından da galibiyet alamadan ayrılırken basın üstüme gelmeye başlıyor. Eleştirilere yanıt vermiyorum zira ardı arkası kesilmiyor ancak bu Manager özelliklerinden basınla ilişkiler kısmının puanını düşürüyor!


Taraftarla buluşma Wolsburg maçı ile ve artık galibiyetten eminiz. İlkay'ı artık yanıma alıyor ve yerine genç Leitner'i oynatıyorum. İlkay tam bir hayal kırıklığı. Fenerbahçeliler için, Josico, Maldonado Galatasaraylılar için İnamato durumunda tam olarak. Maç başlıyor ve Lewandowski, Kagawa, Götze 3lüsü formsuz olmasına rağmen sakatlıklardan yine sahadalar. 
Maç tam bir şokla başlıyor ve daha 23. dakikada Mandzukic'in iki golüyle yenik durumdayım. Takım olarak şoktayız!!! Maça erken müdahale etmek istememe rağmen istediğim transferlerin olmaması ve sakatlıklar belimi büküyor. İkinci yarıya başlamadan takımı fırçalıyorum hatta utandırdınız diyecek kadar ileri gidiyorum. Bu laflar takımı kızdırmış olacak ki fırtına gibi giriyoruz 2.  yarıya. Gol nihayet 58de Götze'nin ayağından geliyor. Artık komple saldır emri veriyorum ve Schmelzer bitime on dakka kala skoru eşitliyor.Baskı 3. golü getirmiyor ancak 1 puana seviniyorum. 4. hafta sona ererken 3 puanla 17. sıradayım ve arkamda son şampiyon ünvanı var!'


Bu taktiğin tutmayacağına karar verip sistemi değiştiriyorum. Radikal kararlar bununla sınırlı kalmıyor. İlkay artık 18e bile giremezken Wilfried'in sakatlığının geçmesi ile 11'e alıyorum. Kagawa'da kulübede yanımda olacak önümüzdeki hafta Hoffenheim maçında! Umarım işleri yoluna koyabilirim yoksa Dortmund kariyerim uzun sürmeyecek..


Pazar günü serinin devam yazısı gelecek  beklerim :)





FM Güncesi Dortmund #3

FM 2012 Güncesi yazı serisi sürüyor. FM Güncesi serisinin diğer yazılarına buradan ulaşabilirsiniz.


Dortmund'la FM maceramız sürüyor. Sezona istenildiği gibi bir başlangıç  yapamamıştık ve toparlanma çabalarımız hızla devam ediyor. Allah'tan Almanya'da teknik Direktörlere olan tavır daha yumuşak olduğu ve bu bir oyun olduğu için halen kovulmadım:) 


Bu hafta Hoffenheim maçını mutlak kazanmalıydım zira takımın durumu hiç de iç açıcı değildi ancak 3 gün sonra Şampiyonlar Liginde Partizan'la oynayacak olmamda kafamı karıştırıyordu. Maça çok iyi başlayıp devreye 2-0 önde girdim daha sonra Götze ve Lewandowski'yi yanıma alıp Partizan maçını düşünmeye başladım ancak hesaplar tutmadı! Maç 2-2 bitti.. 


Şampiyonlar Ligi'nin ilk maçında Partizan bu dönem için ideal rakipti ve maçı Kagawa'nın golüyle bir sıfır alıp 3 puanı cebe koydum. Chelsea de Marsilya'yı geçince ilk hafta tamamlandı. Kagawa nihayet form tuttu. Bremen veStuttgart maçlarını galibiyetle geçip Veledrom'da Marsilya karşısına çıktık. İlk yarı istediğimiz gibi ama ikinci yarıda dağılıp 3-0 ile boynumuz sahadan bükük ayrıldık..


Ligde oynanacak iki maçtan sonra Londra'da Chelsea karşısına çıkacağım ve takıma çeki düzen verme zamanı geldi. Öncelikle ne yapsam olmadı ve artık savunmayı tamamen arka planda bırakıp full hücuma konsantre olmaya karar verdim. Barrios'un sakatlıktan tamamen dönmesi ile beraberLewandowski'yi daha faydalı kullanabilmek için çift forvet oynayacaz artık. Taktik 4-4-2 gibi gözükse de aslında tam olarak öle değil. Kanatlarda oynayanlar 4-3-3'te olduğu gibi önde oynayacaklar. Bu isimler takımda tam manası ile kanat oyuncusu olmadığı için Götze ve Kagawa olacak. Orta alanda defansif isim Bender ama yanındaki isme daha karar vermedim. Transfer döneminde Nuri'nin yokluğunu gidermemiz gerekecek. Reelde ki gibi Nuri şans bulamasa geri getirmek için uğraşırdım ancak oyunda Nuri yardırdı gidiyor:)


Oyunun genel tarzını Fluid'ten balanced'e geçirdim. Takımın daha dengeli olmasını sağlamak istiyorum. Barcelona modunda Control'u seçerek defans güvenliğini de elden geldiğince sağlayacağım. Ayrıca passing style'i shorter diyerek iyiden iyiye Barcelona moduna bürünmeye çalışacağız. Defensive line'ı push up yaparak risk alıyoruz ama dar alanda oynamak hedefimiz. Ofsayt taktiğini de etkin hala getirip bir nebze bunu taktik olarak kullanacağız.


Ve yeni bir döneme Mainz maçıyla başlangıç yapıyoruz. Bu dönem kovulmama da sebep olabilir aksine güven kazanmama da..


Mainz maçına söylediğim kadrodan tek farklı isim adamım Wilfried'i, Lewandowski'nin yerine koyarak çıkıyorum. Orta alanda da Kacar,Bender'in partneri. Maç beklediğimden daha zor geçti ancak Subotic'in penaltısı ve Wilfried'in bu yüzden oynuyorum golüyle 2-0 kazandık ve moral depoladık! Bu maçtan sonra Hamburg maçında rakip ilk yarıda 10 kişi kalmasına rağmen çok zorlanıp son on dakikada Lewandowski'nin oyuna girip attığı golle kazandım derken son dakkada saçma bir gol yeyip, son saniyede oyuna aldığım İlkay Gündoğan'ın penaltısı ile mucize bir galibiyet çıkardık..


Sıra Chelsea maçına geldi ve gözümü karartıp aynı taktikle 4-2-4  olarak Stamford Bridge'e çıkıyoruz. Sahada Barrios-Wilfried-Kagawa-Götze ve İlkay gibi 5 hücumcu var!!! Barrios klasik gollerinden birini ilk yarıda atı ve öne geçtik ardından savunmaya çekilmiyoruz ama Lampard orta sahadan golü buluyor ve skor 1-1 devre arası.. İkinci yarının başında Wilfried enfes bir goller tekrar bizi öne taşıyor. Yorulan Barrios'la, İlkay'ı çıkarıp yerlerine Lewandowski ve Kacar'ı alıyorum. Duran toplarda tehlike yarattıp Suboticile 3-1'i buluyoruz. İşte bu! Maç bu skorla sona ererken Marsilya'da Partizan'ı geçince ilk 3 takım 6şar puanla sıralanıyor. Gruptan çıkma adına büyük bir adım attık ve Marsilya'yı Signal İduana Park'ta ağırlayacağız.


Bu maçtan sonra Köln'den son beş dakikada yediğim 2 golle 2-2 berabere bitirip German Cup'a yedek oyuncularla K'latuen'e 3-1 kaybederek elendik. ŞL ve Bundesliga ön planda olduğu için bu durum çok canımızı sıkmıyor. Ancak Ruhr derbisinde Schalke'ye bu sezon 2. kez kaybetmek taraftarın gözünde kredimi azaltıyor. Zira FB-GS derbisi kadar önemli bu maç! 


Sırada Chelsea ile rövanş var. Bu maçtan mutlak puan almak gerek zira Partizan bu gidişle sıfır çekecek ve her şeyi aramızda oynadığımız maçlar belirleyecek. Sakatlık sorunu yaşamazsak bu takım bu sezon büyük işler başaracak.


Yakında serinin devam yazılarını yazmaya çalışacağım. Galatasaray derbisi için Kadıköyde olduktan sonra sanal alemde Teknik Direktör olmayı sürdüreceğim.


Beklerim..

Fantastik



İngiltere U21 takımının Belçika ile oynadığı ve 4-0 kazandığı maçta Arsenal'in envai çeşit yeteneklerinden Lansbury'nin enfes golü.. Henry ile antremana çıkmış orası kesin!

Hafta Sonu Futbol Ekranı

3 Mart Cumartesi
13:00 MKE Ankaragücü - Eskişehirspor @Lig TV
13:30 Tavşanlı - Çaykur Rizespor @Trt 3
14:45 Liverpool - Arsenal @Lig TV 3
16:00 Samsunspor - Antalyaspor @Lig TV
16:00 Mersin İY - Orduspor @Lig TV 2
16:00 Konyaspor - Denizlispor @Trt 3
16:30 Hertha Berlin - Werder Bremen @Trt Haber
16:30 Leverkusen - Bayern Münih @Trt HD
17:00 Manchester City - Bolton @PL TV
19:00 Fenerbahçe - Gençlerbirliği @Lig TV
19:00 Kasımpaşa - Giresunspor @Trt 3
19:30 Dortmund - Mainz @Trt HD
20:00 Marsilya - Toulouse @Lig TV 2
21:00 Barcelona - S. Gijon @Ntv Spor
22:00 Bordeaux - Nice @Lig TV 2
23:00 Sevilla - A. Madrid @Ntv Spor

4 Mart Pazar
13:00 Real Zaragoza - Villarreal @Ntv Spor
13:30 Kartalspor - Sakaryaspor @Trt 3
13:30 Elazığspor - Boluspor @Trt 1
14:00 Newcastle United - Sunderland @PL TV
15:00 Bursaspor - Karabükspor @Lig TV
15:00 Kayserispor - Manisaspor @Lig TV 2
15:00 Gaziantepspor - İstanbul BB @Lig TV 3
16:00 Adanaspor - Gaziantep BŞB @Trt 3
16:00 Fulham - Wolves @PL TV
16:30 Nürnberg - M.Gladbach @Trt Haber
18:10 Tottenham - Man. United @Lig TV 2
19:00 Beşiktaş - Trabzonspor @Lig TV
19:00 Granada - Valencia @Ntv Spor
19:00 Bucaspor - Karşıyaka @Trt 3
21:00 Santos - Corinthians @Lig TV 2
22:00 Lorient - Rennes @Lig TV 3
22:30 Real Madrid - Espanyol @Ntv Spor

5 Mart Pazartesi
20:00 Sivasspor - Galatasaray @Lig TV
20:00 Göztepe - Akhisar Belediye @Trt 3
tribundergi.com

1 Mart 2012 Perşembe

FM 2012 Güncesi #1

Football Manager pek çoğunuzun bildiği, çok yaygın salgın hastalıklardan bir tanesi. Bir çoğumuz için oyundan daha bir şey, belki -abartmıyorum- günün yarısı! Bir seferinde hatırlıyorum 4 arkadaş aynı ağda oyun kurup Premier Lig kapışması yapmıştık. Ben tabii ki Arsenal'i yönetirken diğer takımlar Liverpool, Manchester United, Chelsea idi. Oyunu aralıksız 36 civarı oynamıştık. Tuvalet molalarını saymazsak tabi. Ha yemek mi? O kolay dürüm gelir bir yandan yer bir yandan oynarsın. Neyse konu dağılmasın -daha ne kadar dağılacaksa artık- geçenlerde hepinizin tanıdığı Kaan Kural, İsmail Şenol, Caner Eler'inde içlerinde bulunduğu ekip yazihaneden.com diye bir blog açmışlar. İsmail Şenol FM maceralarını kaleme almış. Bunu okuyunca gaza geldim hatta kıskandım hemen oyunu tekrar kurdum ve Borissa Dortmund'un direksiyonuna geçtim. Haftalık neler oldu neler bitti paylaşacağım burdan. Maksat eğlenmek, okuyanlara da tecrübeleri aktarmak. Fikir için İsmail Şenol'a teşekkür mü etsem yoksa hastalıktan tam kurtuldum derken tekrar saatlerce oyun oynayacağım için lanet mi etsem bilemedim. Neyse başlıyoruz..


Öncelikle neden Dortmund sorusunun cevabı sempati. Almanya'yı ilk izlemeye başladığım yıllarda ki başarıları ve Bayern'e olan nefret(sürekli kazananı sevmem Fenerbahçe olmadıkça) Dortmund'u hep benim için özel yapmıştır. En önemli faktörlerden birisi de taraftar faktörü. Almanya'nın yabancı sınırlaması var çoğunuzun bilmediği üzere! O sezon Avrupa dışından 6 oyuncu getirebiliyorsunuz -aslında kontrol etmedim umarım değişmemiştir:)- Bu büyük problem değil İngiltere'nin transfer zorlukları, İtalya'nın da yine Avrupa dışından 2 oyuncu getirebilme durumu var. Türkiye'de zaten Fenerbahçe ile 2020 yılına kadar gitmişken tekrar başlamak olmaz. Ayrıca ligin eylülde başladığını da belirtmek gerek.


Oyun açılınca Dortmund'ta oldukça genç bir kadro elimize geçiyor. Bu fm sevenler için mutluluk verici ancak bir sorun var takımda uzun süreli çok sayıda oyuncu var. Nuri Şahin ayrılmasından sonra İlkay Gündoğan sezon ortasında transferi bitirildiği için kadroda. Ancak yine de takımın en eksik bölgesi orta saha gibi gözüküyor. Taktik 4-3-3 olacak ancak tutmama ihtimaline karşı da 4-2-3-1'i yedekte tutuyorum. Alternatif planda 3'lük kısım kanatlar olmadan forvetin arkasında 3 AMF ile olacak. Götze ve Kagawa'nın yanına bir isimde daha ekleyip yaratıcı oyuncularla sonuca gitme planımız var. Ancak öncelikli hedef takımı Barça gibi oynatıp 4-3-3 ile sonuca gitmek. Bu durumda Götze  ve Kagawa'yı kanatlarda kullanacağız.


Kaleyi tecrübeli kaptan Weidenfeller'e emanet ettim. Onun arkasında çok yetenekli kaleciler yok ancak öncelikli eksikliğimiz kale değil şimdilik idare edeceğim. Savunmada Hummels ve Subotic ikilisi Barça'nın defansından bile daha iyisine sahip olmamızı sağlıyor. Sağ bek  Pizszcek takımı götürecek yetenekte, aynı şekilde sol bekimiz Schmelzer'de gelecek vadediyor. Defansa yedek olarak tecrübeli Owomeyala var onun dışında defansa takviyeler yapacağız.
Orta alanda İlkay'ın yanına çift yönlü oyuncu eksikliği var takımda şimdilik ofansif ortasahadan bozma 18'lik Leitner'i orada kullanacağım. Ayrıca yine AMF olan Perisic'i de antremanlarda o bölge için hazırlamaya başladım bile. Kanatlarda Kagawa ve Götze oynayacak. Yedek olarak çok alternatif yok. İsmini hem okumakta hem de yazmakta zorlandığım Grobkreutz sol kanat için seçenek olacak. Genç isimleri arayıştayım. Forvette ise iki yetenekli oyuncum var. Birinci forvetim Barrios Copa Amerika'dan sakat döndüğü için 3 ay yok. Lewandowski elde kalan tek adam gibi forvet. Mohammed Zidane var ama satılık listeme çoktan girdi bile. Bu bölgeye transfer kesin yapacağım.

Deneme 2


Başlık Milli Takımda yeni dönemin başlaması ile beraber 2 konu için. Öncelikle sahaya çıkan takımın sistemi 4-3-3, İkincisi Arda Turan'ın kaptanlığı. Abdullah Avcı son 5-6 yılını geçirdiği İstanbul Büyükşehir Belediye'de dünya futbolunun son döneminin moda dizilişi 4-3-3 taktiğini benimsemişti. Arda ise Galatasaray'da kaptanlık yapmış ancak eleştirilerin ardı arkası kesilmemişti.


İlk olarak Avcı'nın taktik dizilişine değinecek olursak; bu diziliş Avcı'nın selefi Hiddink tarafından denenmişti ancak başarısız olmuştu. Spor yazarları bu sistemin bizim takımımıza uygun olmadığı fikrinde birleşmişti. Bakalım yarın bunu savunan spor yazarlığı bunu içten mi söylemiş göreceğiz. Zira bizde yabancı alerjisi olduğu için yapılan yorumlar Avcı için yapılmayacaktır. ''Yeni takım, sabır lazım, iyi oyuncular, güzel ve genç kadro sahadaydı'' yorumları gelecektir eminim ve eminim ki spor yazarları Avcı'nın sistemini beğenecek, tükürdüklerini yalayarak... 


Abdullah Avcı bu oyun sisteminden vazgeçmeyecektir çünkü yıllardır bu sistemle oynadı. Bu sisem elbette tutabilir ancak bunun için çok fazla sabır ve çok çalışma gerekir. Kulüp takımı ile bunu başarmak elbette daha kolay zira bütün hafta boyu çalışma hatta sezon başında kamp imkanı var. Milli Takım için çok zor olacak çünkü oyuncuların bir arada bulundukları süreç çok kısıtlı. Daha kötüsü bugün sahaya çıkan 11'de kendi takımında bu sistemi oynayan oyuncu neredeyse yok. Her şeye rağmen Avcı bu oyuncuları bu sisteme adapte edebilir ancak biz o kadar sabırlı mıyız bekleyip göreceğiz.


İkinci olarak Arda'nın kaptanlığı meselesi. Arda daha önce yaşadığı kaptanlık deneyiminde fazlasıyla yıpranmıştı. Yeni dönemde A Milli Takımın kaptanı olarak çıktı sahaya. Açıkcası benim için sürpriz olmadı zira sahaya çıkan 11'de Gökhan Gönül ve Nuri Şahin dışında pazubandı taşıyabilecek çok da isim yoktu. Benim tercihim Nuri olurdu (Avcı'nın Genç Milli Takımının da kaptanıydı) ancak Arda'nın 11'de olması, Nuri'ninse takımında şans bulamaması bunun sebebi olabilir. Bu takıma ilerleyen dönemde Hamit, Emre ve Volkan gibi isimler katıldığında kaptan hala Arda mı olacak yoksa başka bir isme mi geçecek bekleyip göreceğiz.


Bu konuya neden takıldın bu kadar denilebilir. Başka ülkelerin milli takımlarında kaptanlar çok önemli. Hatta İngiltere milli takım teknik direktörünün değişmesinin sebebi olabilecek kadar önemli. Keşke Avcı kaptanlarını açıklasa ve sürekli aynı isimler kalsa, bu mevzu bu kadar basit görülmese, oyuncak yapılmasa sa se ...


Not: Abdullah Avcı göreve gelir gelmez Milli Takım seyircisi konusunu gündeme getirmiş ve beni mutlu etmişti. Bugün Bursa'da seyirci tam da tersini yaptı. Yine takım taraftarları sahadaydı, yine Fenerbahçe düşmanlığı, Beşiktaş antipatisi kullanıldı. Bu kısma şaşırmadım elbete beni şaşırtan Abdullah Avcı'nın Bursa seyircisine teşekkürü oldu. Hayal kırıklığına uğramadım desem yalan çünkü ilk kez bu işin olabileceğine inanmıştım..

29 Şubat 2012 Çarşamba

Deplasman Forması

Deplasman forması yeni diye tanıtıldı ama Milli Takımın son dönemde giydiği formada bundan çok farklı değildi. Farklılıklar formanın malzemesiyle alakalı daha çok. Nike'ın son döneminde yaptığı %100 geri dönüştürülmüş polyesterden yapılmış. Ne diyelim; yeni dönemde, yeni teknik direktör, yeni oyuncular ve yeni formayla nice başarılara.. Yine, yeni, yeniden umutluyuz..

28 Şubat 2012 Salı

Alex'le Çift Forvet Oynanır mı?

Fenerbahçe'nin son yıllarının en büyük klasiklerindendir bu soru: ''Alex'le çift forvet oynanır mı?'' Şu günlerde üst üste gelen seri deplasman mağlubiyetlerinin ardından spor yazarları ve sokağın birbirine sorduğu 1 numaralı soru oldu yine. Fenerbahçe Alex'in önüne çift forvet koyup sahaya çıkabilir elbette ancak bu maç kazandırmaya yeter mi asıl soru bu! Sarı-lacivertli ekibin sahaya Alex ve çift  forvetle çıktığı son maç bundan 3 yıl öncesine ait. Kasımpaşa ile Saracoğlu'nda oynanan maç 3-1 kaybedilmiş ondan sonra tekrar denenmemişti.

Fenerbahçe'nin bugünlerde pozisyon üretemeyen yapısında Kocaman değişiklik yapmaya kalksa elindeki malzemelerle nasıl dizilişler ortaya çıkarabilir? Kadroyu göz önünde bulundurarak Fenerbahçe'nin kısır oyununa çare olacak bir kaç diziliş:

4-2-3-1'e Rötuş

Şu anda Fenerbahçe'nin oynadığı sistem 4-2-3-1. Bunu sokaktaki herhangi bir vatandaşa sorsanız söyler. Hatta ilk 11'i bile sayar. İlk tercih takımın alıştığı düzeni bozmadan son derece formsuz ve faydasız oynayan Mehmet Topuz ve Ziegler çıkartılarak yerlerine sağ kanatı işletecek Dia ve Ziegler'den daha fazla faydalı olacak Özgür veya Caner'i sol beke monte etmek olabilir. Bu değişikliğin elbette getireleri ve götürüleri olacaktır. Bunlar; 

Avantajları:

  • Sağ kanada Dia'yı koymak Fenerbahçe'yi tek kollu olmaktan kurtaracaktır. Zira bütün hücum varyasyonları Stoch'un kanadından yapılırken son on maçta Topuz'un kanadından gelen orta sayısı bir elin parmakları kadar. Bu ortaları yapanda Topuz değil Gökhan Gönül dersem sorunu daha net ortaya koymuş olurum sanırım. 
  • Stoch ve Dia ile kanatları işletmek Alex'in üstündeki yükü azaltacağı gibi, geldiği günden beri yalnızları oynayan Sow'u daha fazla topla buluşturmak anlamına gelir. Bu da Sow'a yeteneklerini gösterme fırsatı sunmak demektir.
  • Defanstan daha fazla destek almak bu kadronun getireceği artılardan biri olacaktır. Sezon başından beri sadece Gökhan'la hücuma destek olan savunma, Özgür'le birlikte sol kanadı da işletecek takımın silahlarına bir yenisini ekleyecektir. 
Dezavantajları:

  • Dia, Stoch, Alex ile ön tarafı oluşturmak takımın savunma gücüne büyük darbe vuracaktır. Ancak önde baskı ve iştahlı oyunla bu sorunun üstesinden gelinebilir. Ligin zirvesini zorlayan Sivasspor'un aynı bölgede oynayan oyuncuları da bu oyunculardan çok daha fazla savunma özelliği olan oyuncular değil. Tek fark yediklerinden daha fazla gol atmaları.
  • Ters bir skorda kulübede silah kalmayacak olması bu 11'in önemli sorunlarından bir tanesi. Dia'nın da 11'e girmesi ile oyunu değiştirmesi için sahaya sürülebilecek oyuncu kalmıyor. Bienvenu, Özer, Topuz vs. hiç biri takımı hücumda öne atacak oyuncular değiller.
  • Fenerbahçe'nin öne geçtikten sonra skoru koruma çabası son bir iki yılın stratejisi haline geldi. Bu takım sahaya çıkarsa alışkanlık haline gelen bu strateji uygulanabilir değil ve kötü sonuçlar ortaya çıkarabilir.

Zico taktiği 4-3-2-1




Zico döneminde Alex ve Deived ile forvetin arkasında yaratıcı iki oyuncu ile oynayan takım Şampiyonlar Liginde yarı finalin kapısından dönmüştü. Bu sistemi şimdiki kadroya uygulamak aslında çok da zor değil. Stoch'un bu sezon Alex'in mevkinde başarı ile oynadığını gördük. Gökhan ve Caner'in hücum gücü kanatlarda ekstra oyuncu oynatma zorunluluğunu da ortadan kaldırabilir. Bu sistem ne getirir ne götürür diye bakarsak;


Avantajları:
  • Orta alanda mücadele gücünü artırması ilk önemli katkısı olacaktır. Orta alanın kazanılması ile beraber defansif olarak da rahatlayan takım oyunu daha kısa mesafede oynayacaktır. Zira takımın en büyük sorunlarından birisi Yobo ile Sow arasındaki mesafenin çok fazla olması.
  • Alex marke edildiğinde Stoch'la öne taşıma fırsatı doğacaktır veya tam tersine Stoch'un orta alan oyuncularını üstüne çekmesi ile beraber Alex daha rahat hareket edecektir.
  • Sow için daha fazla pozisyon hazırlanması bu dizilişin en büyük getirisi olabilir. Daha önemlisi Sow'un çapraz koşularla arkadan gelecek oyunculara alan açması da getireceği faydalardan.
Dezavantajları:
  • Fenerbahçe'nin 3'lü orta saha düzenini uzun zamandır uygulamaması görev karmaşasına sebep olabilir. Emre-Topuz-Cristian arasında hücuma çıkış zamanlaması ve defansa yardım konusunda karışıklık olabilir. Bu çalışmalarla düzeltilebilir ancak sezon ortasında bu yapılabilir mi soru işareti.
  • Sezon başında çalışılmadan bir anda bu sistemin ortaya koyulması oyunun kitlendiği anlarda kanatları kullanma ve oyunu açmak için gerekli hamleler yapılabilir mi sorusu da bu dizilişin akla getireceği sorulardan.
Özlenen Çift Forvet 4-3-1-2

Yıllardır Fenerbahçe taraftarının gönlünde yatan takımın Alex'in önünde 2 forvetle sahaya çıkması ancak bu bir türlü gerçekleşmedi. Bunun sebebi hep takımın Alex'le beraber çift forvetle çıkmasının takımın defansif gücünü zayıflatacağı yönündeydi. Bundan ziyade sebep takım yapısının buna uygun olmamasıydı. Çünkü transfer dönemlerinde hep kanatlara yönelik oyuncular alınırken  orta alanda iki yönlü oynayabilecek oyuncuların kadroya katılmaması bunu engelledi. Bu sistemde orta saha yapısı hücumu besleyemezse kanat oyuncuları da olmadığı için iki forvetin manası kalmaz.

Avantajları:
  • Sahada 2 forvetin olması rakip takım için çok büyük sorun oluşturacaktır. Savunma öne çıkmakta zorlanacak, çapraz koşularla da arkadan gelecek oyunculara alan açılacaktır.
  • İki forvetin arkasında Alex'in varlığı Süper Lig'de hiç bir takımda olmayan hücum gücüne sahip olmasını sağlayacaktır Fenerbahçe'nin. Alex'in pas seçeneklerini artırması ve defansif olarak daha az efor sarf etmesini sağlaması da hücuma daha fazla konsantre olmasının önünü açacaktır.
  • Oyuncuların birbirlerine daha yakın ve dar alanda oynaması pas oranını ve top rakipte iken pres gücünü artıracaktır.
  • Sistemin tutmaması halinde kenarda Stoch, Dia ve Semih gibi kozların Kocaman'ın yanında olması hamle seçeneğini artıracaktır.
Dezavantajları:
  • Oyuncuların mevkilerinin birbirine çok yakın olması mevki karmaşasının  yaşanmasına sebep olacaktır. 
  • Orta alan oyuncuların etkisiz kalması ve Alex'in marke edilmesi durumunda forvetlerin top alamaması sorunu baş gösterecektir.
  • Kanat varyasyonları iyi olan ekipler Fenerbahçe'nin beklerini zor duruma sokabilirler.
  • Topuz ve Cristian'ın hücumdaki formsuzluğu bütün yükü Emre'ye bırakabilir. Günü gününü tutmayan Emre'ye bu durumda güvenmekte pek mantıklı seçenek olarak durmuyor.
Bu dizilişler elbette Kocaman'ın kafasından geçiyordur ancak sezonun ortasında takımı bunlara hazırlamadan sahaya çıkarmak ne kadar mantıklı? Play-off'un varlığı gemileri yakıp farklı şeyleri denemeyi engelliyor çünkü halen bu takımın şampiyonluk şansı var. Önümüzdeki hafta Kadıköy'de oynanacak Gençlerbirliği maçı bu fikri değiştirebilir ve Aykut Kocaman'ın farklı kararlar almasını sağlayabilir veya bir şey deneyeceksem evimde, taraftarım önünde deneyim deyip Gençler maçına farklı dizilişle çıkabilir.

Bu takımın nerdeyse yarısını oluşturan Alex yıllardır tek forvetle oynamaktan şikayet ediyor. O da kendine göre haklı elbette ancak yıllardır teknik direktörler değişti ama sistem hep aynı kaldı. Birisi bu sistemi yıkıp yeni bir şey yaratacaksa bu isim elbette Aykut Kocaman'dır. İlk geldiği günlerde Alex'i yanına alıp çift forvetle sahaya çıkan Kocaman, herkesin istediği bu kararı aldı diye eleştirilmiş ve Alex'le karşı karşıya getirilmişti. Sonunda bu sinir harbinden Alex'i performansının zirvesine çıkararak galip çıkan Kocaman olmuştu. Basın her ne kadar Alex kazandı dese de takım şampiyon olurken kazanan Kocaman ve onun sürücü koltuğunda oturduğu Fenerbahçe olmuştu. Bu sefer bir farklılık yapıp Alex'i yanına almadan çift forvetle oynar mı bunu zamanla göreceğiz ancak şu gerçekte var ki Kocaman'ın eli bu kez geçen sezona göre güçsüz. Çünkü elinde Sow dışında hayal kırıklığı yaratan Bienvenu ve formsuz Semih var.

Son olarak kendi fikrimi söyleyerek bitireyim. Aykut Kocaman sistemi değiştirmeden sezonu bitirecektir. Takımın hücum gücünü artırmak için geçen sezon yaptığı gibi Alex'i daha fazla ve kaleye yakın topla buluşturarak, Emre'ye daha fazla sorumluluk yükleyip Dia'yı da rotasyona katacaktır. En radikal değişiklik Dia'yı 11'e koyup iki kanadı da işletme planı ile beraber formsuz Ziegler'in yerine Özgür Çek veya Caner denemesi yapabilir. Zira şu günlerde Ziegler Caner veya Özgür'den daha fazla savunmacı değil..

Elbette bunlar benim yorumum, benim fikirlerim. Herkesin farklı görüşü, yorumu vardır sizinde fikriniz varsa beklerim..

*****
Sunduğum bütün dizilişlerde Alex'e yer verdim ancak Aykut Kocaman Alex'i yanına oturtup 4-4-2 dizilişi ile sahaya çıkabilir. Son Eskişehir maçında maçı en çok isteyen isim olan Alex'i oturtur mu bilemem ama eğer bunu yaparsa sahaya çıkacağı takım büyük ihtimalle şöyle olacaktır. Bunu da göz önünde bulundurmak gerek..
Volkan
Gökhan-Serdar-Yobo-Özgür
Dia-Selçuk-Emre-Stoch
Bienvenu-Sow
Gençlerbirliği maçında formsuz olan takımda değişiklikler mutlaka olacaktır. Diğer yandan hafta arası milli mesainin olması da değişikliklere yol açabilir. Son haftaların formsuz iki ismi Ziegler ve Cristian'ın mutlaka kulübeye çekileceğini düşünüyorum. Diğer yandan Mehmet Topuz'da kesik yemesi muhtemel olan diğer bir isim. Bakalım haftasonu bize neler gösterecek..

27 Şubat 2012 Pazartesi

TV'de Futbol | Milli Mesai



28 Şubat Salı
21:00 Bosna Hersek - Brezilya (TRT 3)


29 Şubat Çarşamba
14:00 Türkiye U21 - Danimarka U21 (NTV Spor)
20:30 Türkiye - Slovakya (A Haber)
21:30 İsviçre - Arjantin (S Haber)
22:00 İngiltere - Hollanda (NTV Spor)
22:30 İspanya - Venezuela (TRT 3)

26 Şubat 2012 Pazar

Slam Dunk 2011


All-Star hafta sonunun belki de en merakla beklenen etkinliği olan Smaç Yarışması'na Paul George, Jeremy Evans, Chase Budinger ve Derrick Williams katıldı.
Taraftar oylaması, potaya eklenen yeni teknolojik araçla smaçların şiddetinin ölçülmesi, hareketler sırasında dışarıdan alınan fantastik yardımlar NBA süperstarlarının rağbet etmediği yarışmayı keyifli hâle getirmesini bildi.
Chase Budinger'ın basketbol çevrelerine yakınlığıyla bilinen rap yıldızı P. Diddy'nin, Paul George'un takım arkadaşlarının, Derrick Williams'ın bir motosikletin üzerinden uçtuğu ilk turda Jeremy Evans kafasında ufak bir kamerayla smaç vurdu. Yarışma öncesi herkesin ne yapacağını merak ettiği Evans ilk etapta hayâl kırıklığı yaratırken, Chase Budinger sempati puanlarını toplamıştı.
İkinci tur müthişti. Evans, takım arkadaşı Gordon Hayward'ın üzerinden iki top kullanarak nefis bir smaç vurdu. Paul George, neredeyse karanlık sayılabilecek bir atmosferde smacını gerçekleştirdi. Derrick Williams, Minnesota'nın İspanyol oyun kurucusu Ricky Rubio'nun pasında potanın yanından hareketini gerçekleştirdi. Budinger ise Cedric Ceballos'un ünlü gözü siyah bantla bağlı smacını yaptı. 1992'de bu şekilde yarışmayı kazanan ve hâlâ tam olarak o smaçta potayı görüp görmediği tartışılan Ceballos da bu denemede Budinger'ın gözlerini bağlayan isim oldu.
Son turda Evans, "Postacı" göndermesiyle Karl Malone'a, Paul George ise Larry Bird sticker'ını potaya yapıştırarak alkışı aldı. "Ustalara saygı kuşağı" şeklinde geçen bu iki hareketin ardından Derrick Williams'la Chase Budinger'ın smaçları ise bekleneni veremedi.
Yeni getirilen uygulama sonucu seyirci oylaması ile galibi belirlenen yarışmayı yüzde 29 oy alan Jeremy Evans kazandı. Yarışmaya Iman Shumpert'ın yerine dahil olan Evans, 2012 All-Star Smaç Yarışması Şampiyonu oldu.
Üç sayı Love'ın

NBA'in keskin şutörlerini karşı karşıya getiren Üç Sayı Yarışması'nda şampiyon Kevin Love oldu.
James Jones, Kevin Durant ve Kevin Love'ın finale kaldığı yarışmanın galibini tie-break belirledi. Durant'le Love'ın düellosunu Minnesota'nın yıldızı kazandı. Stili, uzun bir oyuncu olması nedeniyle otoriteler tarafından fazla şans tanınmayan Love, prestijli ödülü müzesine götürmeyi başardı.
Yarışmanın en anlamlı anlarından biri Anthony Morrow'un yarışmaya Drazen Petrovic formasıyla katılması oldu. Orlando Magic'in keskin nişancısı Ryan Anderson'ın kendi seyircisi önünde ilk turda elenmesi hayâl kırıklığı yarattı.
Şampiyon Parker

Deron Williams, Rajon Rondo, Tony Parker, John Wall, Russell Westbrook ve Kyrie Irving'in karşı karşıya geldiği Skills Challenge'da ilk turda nefis dereceler elde eden Deron Williams, Rajon Rondo ve John Wall finale kaldı.
NBA'in büyük oyun kurucularını kıyasıya bir rekabete sokan yarışmanın galibi Tony Parker oldu. San Antonio Spurs'ün yıldızı muhteşem sezonunu All-Star'daki bu güzel ödülle bir anlamda taçlandırmış oldu.
Kral New York

All-Star cumartesi etkinliklerinin açılışı Shooting Stars ile yapıldı.
Bir aktif, bir kadın, bir de "Orta sahadan belki şut sokar" ihtimaliyle yarışmaya sokulan efsane eski basketbolcuyu kadrosunda barındıran dört takımın çarpıştığı Shooting Stars, Texas ile New York'un düellosuna sahne oldu. Kariyerlerinde hep büyük şutörler olarak anılan Kenny Smith ve Allan Houston'un çekişmesini Houston'lu New York kazandı. 90'ların en büyük yıldızlarından olan Houston, kendisini özleyenlere hoş bir selam çaktı.

Kaynak: Eurosport 



ROUND 1


FİNAL ROUND

Juve'li Ziegler


Son zamanlarda Fenerbahçe'de performansı ile hayal kırıklığı yaratan Reto Ziegler eleştirilirken sürekli bu adam Juventus'ta nasıl oynamış yorumları yapılıyor. Bu adam Juventus'ta hiç oynamadı! Yukardaki fotoğrafı bulmak bile epeyce zor oldu çünkü Juventus forması ile resmi maçı yok. Bu konuda yanılıyor olabilirim diye düşünüp biraz araştırdım ama sonuç yine aynı. 

Ziegler Avrupa'da bir çok takım forması giymesine rağmen hala 26  yaşında. 18 yaşındayken Tottenham tarafından keşfedilmiş ve alındıktan sonra pişmesi için sırasıyla Hamburg, Wigan ve Sampdoria'ya kiralanmış. Tottenham ondan bişey elde edemeyeceğini anlamış olacak ki son kiralık sezonundan sonra bonservisi ile beraber Sampdoria'ya yollamışlar. Bu takımda kiralık sezonu ile beraber 4 yıl boyunca 127 maçta forma giyip sadece 4 gol atmış. Ki bu sezon onun hücum yönünün zayıf olduğunu gördük.


Madem bu kadar kötü bu adam neden Juventus aldı sorusu akıllara geliyor elbette. Ziegler'i takip etmeye başladığım dönem 2010-11 sezonuna denk geliyor. O sezon küme düşen Sampdoria'nın Pazzini ile beraber en çok dikkat çeken ismiydi Ziegler. O sezon iyi hücuma çıkıyor savunmada sağlam durup sert ve düzgün frikiklerde atabiliyordu. Kontratı o sezon son buldu ve serbest kaldı. Küme düşüp tekrar üst lige geldikten sonra maddi olarak zorlanan Juventus ucuz transfer peşindeydi o sıralar. O sezon 6 oyunucuyu kadrosuna kiralık olarak katmaları bunun yeterince açık kanıtı sanırım. Backround'unda Tottenham, Hamburg gibi takımlar bulunun Ziegler'in bonservis ücreti de olmayınca Juve kadrosuna kattı. Kattı  katmasına ama o sıralar Juventus teknik direkör değişikliğine gidip Antonio Conte ile anlaşılınca Ziegler'i istemedi. Ziegler oynamak için çabaladı ancak yeterli görülmeyince transfer dönemi bitmeye yakın Fenerbahçe'ye geldi.


Yani işin özü Ziegler'in Juventus kariyeri sadece iki aylık antremandan ibaret. Bu adam Juventus'ta nasıl oynadı sözleri yersiz. Diğer yandan Calciopoli skandalı sonrası küme düşen Juventus o sıralarda öyle oyuncuları kadrosuna kattı ki Ziegler o oyuncular arasında Roberto Carlos diye çağrılabilir. Son söz olarak gelecceği hakkında kendi fikrimi söyleyim. İsviçreli çok beğendim oyuncu olarak geldi Fenerbahçe'ye ancak giderken sıradan oyuncu olarak gidecek gözümde. Gelecek sezon satın alma opsiyonu Fenerbahçe'de olmasına karşın Aykut Kocaman'ın bunu kullanacağını sanmıyorum. Muhtemelen başka oyuncu bakmaya başlamıştır bile scoutları.