13 Ekim 2012 Cumartesi

Güle Güle Alex, Biz Gelemiyoruz!


12 Ekim 2012 tarihini en iyi özeleyecek başlık sanırım bu. Alex'in Türkiye'den kopuşunun gerçekleştiği ve Brezilya'ya döndüğü gün, Milli Takımın Romanya'ya kaybederek 2014'de Brezilya'da düzenlenecek Dünya Kupasına katılma şansını zora soktu. AMK gazetesininde dediği gibi ''Güle Güle Alex, Biz Gelemiyoruz!''

12 Ekim 2012 Cuma

Bu Gece Son..

Seninle aynı ülke sınırları içinde nefes aldığım son gece. Şimdi gidiyorsun ya ayrı saatlerde uyuyacağız, ayrı saatlerde yiyeceğiz yemeklerimizi. Gözlerimizi kapatıp uykuya dalmadan birbirimizi düşündüğümüzde saatler farklı olacak ama gönüller bir, rüyamız bir. Bu bir son değil Kaptan bu sadece kısa bir ara. Tekrar görüşeceğiz emin ol. Kendine iyi bak ve Daianne'e, Felipe'ye. Yanında götüreceğin formayı öptüğünde anlaki biz seninleyiz, seni unutmadık, unutmayacağız. Sende bizi unutma Kaptan! Hoşçakal futbol doktorum, hoşçakal kadife ayaklı güzel adam...

10 Ekim 2012 Çarşamba

Alex De Souza #5


Gökyüzü ağladı, Totti durmadı!

Fotoğraf 2008 yılına ait. Üstünde vişne çürüğü forma kolunda pazuband sanat eseri gibi ''Küçük Prens''. Çocukluğumda Roma formalarına bayılırdım. Özellikle  o beyaz forması faklı bir beyazdı sanki. Mazda reklamlı beyaz formayı hatırlayanlar hemen ardından ne kadar güzel kesimi olduğunu da hatırlar. İnsanın üstüne oturur, sahada manken gibi dururdu futbolcu. O dönem Fenerbahçe formaları ise futbolculara bir kaç beden büyük duruyordu. 

Sahi Alex gidiyor gözlerimiz nemli, şimdiden özlüyoruz da sen bırakınca nabacaz Reyiz?

9 Ekim 2012 Salı

Ronaldo, Raul'u Geçebilir mi?

Cristiano Ronaldo hafta sonunda El Clasico'da attığı 2 golle beraber Real kariyerindeki gol sayısını toplamda 161'e taşıdı. Portekizlinin bu performansı Madrid efsanesi ve en golcü ismi Raul'u geçebilir mi tartışmalarını başlattı. Ronaldo henüz Raul'un oynadığı maç sayısının sadece %20sine ulaşmasına karşın gollerde %50yi buldu bile. Eflatun beyazlı formayla totalde 323 gole imza koyan Raul, Mourinho'nun takımın başına geçmesiyle birlikte ömürlük sözleşme imzaladığı başkent ekibinden ayrılmış ve Schalke'nin yolunu tutmuştu. 


Ronaldo, Real Madrid'te ilk sezonunda maç başına 0.94 gol ortalaması tuttururken bunu ilerleyen sezonlarda 1.09'a taşıdı. Geride kalan Real Madrid kariyerinde 155 maça çıkıp 161 gibi inanılmaz bir istatistik yakaladı. Bu sezon onu çok daha ileri taşıyabilir zira kariyerinin gol manasında en parlak sezonuna start vermiş oldu. İlk 11 maça bakılarak tutulan istatistiklerde grafikte de gördüğünüz gibi şu an kariyer zirvesinde. Sezon başında mutsuz olduğunu açıkladığını ve bir kaç maç formsuz olduğunu da düşünürsek şu an ki durumu cidden kusursuz... Ha bu arada şunu da ekleyelim yazının sonunda. El Clasicolarda 6 maç üst üste gol atarak bunu başaran ilk oyuncu oldu. Bir dönem Barcelona maçlarında kayboluyor, kaybolmayan RONALDO istiyoruz diyenler için...

Not: İspanyol Marca Gazetesi Ronaldo, Raul'u geçebilir mi diye anker yapıyor. Şu anda 10bine yakın oy kullanıldı ve %52 ile geçemez deniyor. Oy vermek için şuna tıklayın http://www.marca.com/debate/2012/10/2764/prevotaciones2764.html

Rino Gattuso'nun Yolu

Milan'ın kabuk değiştirme politikasının kurbanlarından birisi oldu bu sezon Rino. Zaten son bir kaç sezonda hep ayrılacağı konuşuluyordu. 2008'de Bayern'in kapısından dönmüştü. İki yıl önce ise Leonardo gitmese Olympiakos'ta oynuyordum şu an demişti. Galliani ile hep tartıştılar, anlaşamadılar ama araları her şeye rağmen sağlamdı. Bir seferinde ''Ben yedek kalacak oyuncu  değilim. Oynamak için birisinin sakatlanmasını bekleyemem gidiyorum'' demişti. Galliani buna cevap olarak ''Burası otel değil, kafasına esen çıkışını yapıp gidemez. Kalacaksın.'' diye cevap vermişti. Bu yaz artık onun için Milan kariyeri bitmişti ve ayrıldı.

Fotoğraf 15 yıl öncesinden Glasgow Rangers günlerine ait Rino'nun. Bir gün mutlaka oraya dönecem demişti zira orada yarım kalan bir şeyler vardı onun adına. 19 yaşında Glasgow'a adım attığında Walter Smith ile çok iyi anlaşmış, onu ikinci babası olarak gördüğünü söylemişti ama bu beraberlikleri uzun sürmedi. Smith o sezon Everton'a geçince onun yerine gelen Dick Advocaat Gattuso'yu istemedi. Sıkıntılı bir adamdı zaten herkesle anlaşması kolay değildi.
Ertesi yıl İtalya'ya döndü bir yıl sonrada Milan'ın kapıları ona açıldı. Efsane diye anılabilecek kadronun en önemli parçalarından birisiydi. İtalyan futbolunun sokak dövüşü gibi geçtiği zamanlar tam da ona uygundu aslında.  Taraftar onu çok seviyordu özellikle de Curva Sud! Maldini veda ederken 901 maça çıkmış kaptanlarını yuhalarken tanımıştık onları. Büyük Kaptan onlar için paralı asker demişti ve bunu vedasında yuhalanarak ödedi. Onlar Maldini'yi pek sevmemişti belki ama Gattuso onlardan biriydi, belki de en önemlisiydi.

Milan'da oynarken bir gün mutlaka döneceğim dediği Rangers mali sebeplerden küme düşünce tekrar kavuşma hayali suya düştü. Rino 3. ligde oynamayı kabul edebilirdi belki ama Rangers'ın ona verecek parası yoktu. O da İsviçre'nin yolunu tuttu. Tüm Avrupayı şaşırtarak Sion'a imza attı. 34 yaşındaki Gattuso'nun yolu bir kez daha Glasgow'un mavi yakasıyla kesişir mi? Kim bilir belki de üzerinde forma ile değil takım elbise ile olur bir daha buluşma.

Alex De Souza #4

Alex'in Brezilya milli takımı zamanlarından bir kare. Ronaldo'nun dünya futbolunda kendini kabul ettirmeye başladığı zamanlar. Kaptan'ın başını okşayan ise 41 yaşına kadar döktüren Ze Roberto. Fotonun en solundaki de muhtemelen Emerson. Bugün oynasa kazma denirdi onun için ama o günlerde çok lazımdı öyle adamlar. 

Haftanın En Güzel Golleri | Ekim #1



Haftanın en güzel gollerinde konu başlığımız''Allah ne verdiyse vurdu!'' Eliseu'nun golünü hafta içinde izlemiştik. Terek'li Jiranek'de neredeyse orta sahadan vuruyor. Miccoli hala gol atıyor, Mertens Q7'ye trivela dersi veriyor. Fotoğraf çektiren Benzema'yı da unutmamak lazım. En güzeli mi? Ben karar veremedim siz seçin. Eliseu'yu unutmayın sona geldiğinizde ama;)

Nabıo Lan Bu?

Uçtu uçtu Ronaldo uçtu...

8 Ekim 2012 Pazartesi

El Clasico 2012-13 #3 | Klasiğin Tadı Kalmadı

Sıktı artık Clasicolar bizi. Eskisi gibi twitterda ortalığı yıkmıyoruz mesela ya da Fenerbahçe, Galatasaray maç yapmış gibi tuttuğumuz takım üzerinden diğerine sallamıyoruz. Koreografiler bile sıktı Camp Nou'da. Öyle ki onlar bu işi şov olmaktan çıkarıp tamamen siyasete alet etme derdine düştüler. Mourinho artık korkarak gitmiyor stada. Geçen yıl kazanılan şampiyonluk tadını tuzunu kaçırdı amaçsız bıraktı taraftarları.  Ya da biz buradan böyle görmeye başladık. Sıkmasının diğer bir tarafı da kahramanların hep aynı olması. Messi'ye şaşırmıyoruz bile artık, yok artık demiyoruz. Frikiği atınca değil Casillas kurtarınca şaşıracaz öyle bir duruma geldik. (Burada Messi'yi yüceltmedim, İker düşünsün!) Kısacası ekstra bir şey yoktu maçta.

Biz Fenerbahçe-Galatasaray maçını sadece sonuç için beklemiyoruz. Ya da River-Boca maçları falan. Atmosfer önemli, açılacak pankartlar, yapılacak tezahüratlar hatta çıkacak olaylar. Clasico'da taraftar yok ki artık! Turistik geziye döndü maçlar. Dünyanın dört bir tarafından gelen seyirciler oturup çok tutulan bir vizyon film serisinin 5. bölümünü izler gibi! Derbi bu değil ya da kelime manasına takılacaksanız büyük maç bu değil. Ruhunu kaybetti El Clascio artık zira kendileri için değil para kazandırmak için oynuyorlar. Arenada sahibini mutlu etmek isteyen gladyatörler gibi!..

Maç hakkında bir kaç kelam edecek olursak yarısından fazlası Messi ve Ronaldo için olur. Zira karşılaşma onların düellosu şeklinde geçti. Maçta sürpriz olan Tito'nun savunma tercihleri oldu. Puyol ve Pique'nin yokluğunda savunma ikilisini Adriano ve Mascherano kurdu. Song'un oynaması Barça adına büyük sorun yaratır diyordum ama Adriano çok daha uçuk bir tercih oldu. Bunun ceremesini de özellikle Ronaldo'nun ikinci golünde görmüş olduk. Mesut savunma arkasına Ronaldo'yu kaçırdı ve gol geldi. Maç hakkında çok şey söyleyesim yok zira harbiden sıkıldım bu maçlardan.

2-2 iki tarafında kabul edeceği bir skor oldu şu ortamda. İkinci yarıdaki maç çok daha heyecanlı olacaktır zira ligin başında pek ilgi çekmedi iki takım adına da.

El Clasico 2012-13 #1 | Barcelona 3-2 Real Madrid
El Clasico 2012-13 #2 | Real Madrid 3-1 Barcelona

Sen Giderken..

Şimdi sen gidiyorsun ya hani
Anlatamıyorum kimseye derdimi
Beni bir ben anlıyorum bir de seni sevenler
Öyle böyle bir sevgi değil bu ha aldanma!
Taparcasına sevmek, belki daha fazlası..

Sen geldiğinde büyük yıldızdın benim için
Real Madrid'in takip ettiği adam
Brezilya milli takımında oynayan adamdın
Ama efsane değildin henüz
Efsane Rıdvan'dı, Aykut'tu ve Lefter'di..
Sonra sen geldin ve o kutsal formayı giydin
Ve...
Sonrası film olsa gişe rekoru kırardı
Kitap olsa başucunda durardı
Efsane olsa sana ancak bu kadar uyardı
Ve sen efsane oldun!
Efsane olmak için goller yetmezdi,
Asistler, maç kazandırmalar yetmezdi
Sen hem attın hem attırdın hem de sevindirdin.
Üzdüğün adamlar bile sevdi seni.
Lan atacaksa bari Alex atsın dedirttin.
Bizim de bir aleximiz olsa keşke diyenler oldu
Sonra seni her gelenle karşılaştırdılar.
Önceleri seni başkalarıyla kıyaslarlardı
Sonra sen önce yazıldın sonra karşına birini koydular
Hepsi gitti sen kaldın!
Sezonlar değişti yanındakiler değişti hatta başındaki değişti
Sen değişmedin..
Zaten değişemezdin ki
Sen bizimdin ve hep orada kalmalıydın.
Ama şimdi gidiyorsun
Bunun hayalini bile kurmak zor gelirken bize
Sen şimdi gidiyorsun

Sen Fenerbahçeliydin
Sen Fenerbahçeydin
Ve sen efsaneydin
Sahi efsaneler ölünce hatırlanırmış
Ya da gidince efsane denirmiş.
Sen gitmeden efsane oldun
Yaşayan efsane dediklerinin lugat anlamıydın sen
Belki de bu koydu birilerine
Yediremediler kendilerine

Sana koşmuyor dediler
Çağ dışı oyuncu dediler
Küfür ettiler, saydılar, sövdüler
Ben mi?
Evet bende ettim.
Affet Kaptan beni ve benim gibileri
Sen zaten bize gerekli cevabı sahada verdin.
Sen zaten eleştirenleri g.t ettin

Sen hep yeni şeyler yarattın futbolumuzda
Mesela ''çıkaramazsın son dakikada bir hareket yapar, maçı alır'' lafı senin sayende piyasaya çıktı.
O gün kötü bile olsan son anlarda sihirli bir dokunuş ile sevince boğdun milyonları
Bazen kaçırdın, Bu da kaçar mı be Alex dedirttin
Ama dedim ya bazen.. 
Sen genellikle atardın be kaptan.
Seni izlemek keyif falan değildi bizim için
Seni izlemek ibadetti.
Öyle gösterişli de değildin hani.
Bilek hareketleri ile değil aklınla çalım atardın.
Kısa boyuna rağmen yıkılmaz, istediğinde bırakırdın kendini yere
Güçlüydün.
Tıpkı bizim seninle güçlü olduğumuz gibi.

Fenerbahçe'den kimse büyük değildir.
Bu cümle söylendi hep sen yokken.
Fenerbahçe'yi büyük yapan sen değildin belki
Ama büyük olarak kalmasını sağlayan adamdın!
Adamdın işte sen!
Hakkında söylenenler hep olumluydu.
''Alex'i tutan adam'' diye kavram yarattın.
Hürriyet'i futbolumuza armağan ettin.
Alex'i tut Fenerbahçe kazanamaz dedirttin.
Hiç bir şey yapmana gerek yoktu.
Zaten hiç bir şey yapmadan da çok şey yapıyordun.
Varlığın yetiyordu, varlığın güç veriyordu taraftara!

Ne zaman Alex gitmeli deseler
Bir hareketinle maçı alıyordun.
Sen isteyince en zor maç kolay oluveriyordu işte.
Sen sakatlanınca acını paylaşan milyonlar oluyordu.
Senin eşin milyonların yengesi,
Çocuğun hepimizin neşesiydi.
Sen bizimdin artık işte
Sadece Fenerbahçelilerin değil sen bu ülkenindin

Şimdi sen gidiyorsun
Senin için di'li geçmiş zaman kullanmak bile zoruma gidiyor.
Gidişin zoruma gidiyor
Yapılanlar, konuşulanlar zoruma gidiyor Kaptan
Sen haksız olsan ne yazar ki?
İnsan sevdiğine toz konduramaz
Hata yapsa bile olsun der geçer
Sen kötü insan olsan ne fark eder
Hem kötü olsan sever miydi bu kadar insan seni
Hem de üstündeki formaya bakmaksızın
Belki de büyük oyuncusun kandırdın hepimizi
Yok yok sen öyle olamazsın
Büyük oyuncusun elbet ama futbol arenasında
Sahnede değil be Kaptan

Daha bir kaç ay önce Alex giderse veda maçında orada olmalıyım diyordum kendi kendime
Lan bilet bulamazsam ne olacak?
Yok yahu buluruz gerekirse kapıda yatarız
Olmadı kamp kurarız diyordum.
Keşke bilet bulamasaydım da sen Saracoğlu'na bir kez daha çıksaydın.
Son kez 10 numaranı giyip taraftarı selamlasaydın
Bizde son kez hoparlörden gelen ''De Souuuuzzaaaa''ya, Aleeeeeexxxx diye cevap verebilseydik..

Şimdi gözlerim dolu dolu söyleyecek söz bulamıyorum.
Aklımda bin tane sana ait hatıra var.
İçinde sen geçen aşklarım hatta kavgalarım var
Sırf seni sevdim diye terkedilmişliğim var benim!
Senin önüne bir kadını koyamadım diye
Daha ne deyim ki sana ben.

Sana olan aşkımı anlamayan bir aşkım var.
Alex gitti deyince öylece sustu, konuşamadı
Anlamadı biliyorum ama teselli etmeye kalkmadı
Zaten kalkışsa ne olacaktı ki?
Ne çare olurdu bu yaraya, dermanı neydi?
Biliyordu seni ne kadar çok sevdiğimi.
Ona bir gün çocuğumuz olursa adını Lefter koyalım demiştim.
Merak etme Kaptan seni de unutmayacağım.
Lefter'e seni anlatacağım.
Gollerini, asistlerini, duruşunu, bakışını, gülüşünü
Herşeyini işte..
Sarı lacivert forma içinde yaptıklarını
Lefter seni çok sevecek Kaptan
Ve sana söz bir gün elini öpmeye gelecek
Eğer kabul edersen...

***
Ben bunları yazarken basın toplantın daha olmamıştı. İzlemedim, izleyince de bunlar değişmeyecek...

Kocaman'ın Koşan Takımı!

Aykut Kocaman katıldığı programda avrupa ile aramızdaki en büyük fark koşu mesafeleri demişti. İki maçtır kafasındaki plan işliyor zira M'Gladbach maçında takım totalde 120 km koştu bu maçtada ona yakın. Foto ilk yarının istatistiklerini yansıtıyor. (ikinci yarı bitse de gitsek olduğu için pek önemli değil.) Grafiğe bakılırsa ilk yarıda 5 kilometreyi geçen 5 oyuncuda orta saha ve hücum oyuncusu. Kocaman'ın istediği önde baskı ve önde karşılama isteğinin göstergesi bu. Takım böyle devam ederse Fenerbahçe adına çok şeyler değişecek. Çok şey yazmaya gerek yok grafik çok şey anlatıyor zaten..

Edit***
Maç sonu total koşu mesafelerinde ilk 5te de Fenerbahçe'li oyuncular yer almış. Meireles zaten geldiği günden beri EPL temposunda devam ediyor. Caner ise iki maçtır sadece kanat oyuncusu değil de ortaya da giren yapısı ile daha faydalı olmaya başladı. Maç ikinci yarı kıran kırana geçse bu mesafelerin daha da uzayacağına eminim..
Beşiktaş'da oyuncuların koştuğu mesafeler ise bu. Olcay takımın en çok koşan oyuncusu ama etkinliği tartışılır. Özellikle ilk yarı Uğur soldan sürekli zorlarken Olcay ortaya gömülü kaldı. Holosko ise ikinci yarının başında oyuna dahil olup 5523 metre koşmuş. Samed hoca daha cesur olsa ilk yarıda Beşiktaş'ın etkili olduğu o dakikalarda Holosko fark yaratabilirdi sanki..
Fenerbahçe'de 6 oyuncu 10 kmyi geçmiş. İki maçtır sahada fark yaratan Cristian biraz daha gayretli olsa maçlar Fenerbahçe adına çok daha kolay geçebilir..
Şu grafiğe bakarak söylemek istediğim şey topla oynama süreleri. Fenerbahçe toplamda 28 dakika topla oynamış. Geçenlerde ''Abi Stoch sadece 1 dakika topla oynamış. Yazık ya gönderin bu adamı'' tarzı bir soru gelmişti. Biz zannediyoruz ki 90 dakika top oyunda ve oyuncular 15er dakika falan oynuyor.. 28 dakikayı bölersen oyuncu başına 2,5 dakika falan düşüyor. Stoch için 1 dakika az değil. Önemli olan o bir dakikada ve top başkalarındayken yaptığı şeyler... Diğer bir konu pas meselesi. Fenerbahçe 480 pas yapmış. Bu anadolu maçlarında daha yükseğe çıkacaktır. Geride kalan iki maç Fenerbahçe'nin geleceği adına olumlu sinyaller veriyor ama sorun zaten içerde değil artık dışardaki etkenlerde! Bakalım bu hafta nelerle mücadele edecek takım bekleyip görelim.

Fenerbahçe Dirildi, Beşiktaş'ın Rüzgarı Söndü | FB 3-0 BJK

Alex krizinden çıkmak için en güçlü adımı atmak isteyen Fenerbahçe ile arkasındaki rüzgarı yavaş yavaş kaybetmeye başlayan Beşiktaş'ın maçı vardı bu akşam. İki takım içinde 3 puandan fazlasıydı galibiyetin bedeli. Kazanmaya daha çok ihtiyacı olan takım kazandı ve kazandıran da kalite oldu!

Fenerbahçe Borussia Park'ta kaldığı yerden devam etti bu maçta. Zaten o maçta sakat olduğu için oynamayan Yobo dışında aynı 11 sahada yer aldı. Maçın başında Fenerbahçe rakibi önde karşılamaya çalıştı ama orta sahada Necip ve Veli bunu engelledi. Çokta istediği gibi başlamamasına rağmen 13. dakikada Sow ile gelen gol hem takımı rahatlattı hem de tribünlerin ilerleyen dakikalarda gelecek tepkisini engelledi. Golden sonra etkili olan sahada  istediklerini daha çok yapabilen takım Beşiktaş'tı ama Fenerbahçe'de bunu istedi biraz. Gökhan Gönül'ün golü ile maç orada bitti aslında. Gelmek isteyen ama gücü ve kalitesi yetmeyen Beşiktaş bu golden sonra pes etti ve devre arasına girildi.

Samed Hoca, Holosko hamlesi ile takımı yeniden uyandırmak istedi ve takım biraz kıpırdandı derken mücadelesi ile belki en iyilerden olan Veli çift sarı karttan atılınca ve ardından gelen golle bitse de gitsek moduna büründü siyah beyaz formalılar adına. Fenerbahçe ise skoru buldu rakip eksik hadi hızlı hücum varyasyonları çalışalım dedi ve eline yüzüne bulaştırdı. Kanattan akın etmeye çalışırken -özellikle Krasic'ten sonra- 3 kişi aynı yerlere koşuyu  yaptı. Oyunu kendi kendilerine sıkıştırdılar ve beceriksiz bir görüntü çizildi. Takımın bunları yapamadığını biliyorduk ama sorun başlayamamaktı. Şimdi topla kaleye kadar geliyoruz ama bu seferde kimin nerede duracağı belli değil, kafalar karışık..

Fenerbahçe bir haftada iki kader maçı kazandı ve morallendi ancak ortada iyi oyun olmadığı halen bir gerçek. En azından takım Kocaman'ın istediklerini uygulamaya başladı ama henüz seviye düşük. Bu maçı kazanmalarının tek sebebi kaliteydi demek haksızlık olur ama  bugün kalite kazandı. Unutmadan son bir not olarak ekleyelim. Fenerbahçe artık önde basıyor ya da bunu yapmasa bile önde alan kapatıyor. Basmak için yeterli kondisyon yok bu bir gerçek ama en azından önde karşılamakta şimdilik yeterli... 

7 Ekim 2012 Pazar

El Clasico'nun Golcüleri

El Clasico'larda çift haneli gol sayısına ulaşan 9 oyuncunun 7si Real Madrid'ten ama içlerinden sadece bir tanesi halen mücadelenin içinde! O isim Lionel Messi ve şu anda efsane Di Stefano'nun gerisinde 2. sırayı büyük üstad Raul ile paylaşıyor. Yakın zamanda 1. sırayı alacaktır hatta açık ara yapması da şaşırtıcı olmaz..

Alex De Souza #3

Coritiba'nın U-14 takımının genç yıldız adayı Alex De Souza!..

Avrupa'da Derbi Haftası

Tarih 7 Ekim Pazar.. Avrupa'nın 4 bir yanında kalpten götürebilecek tam 7 maç var. Ezeli rekabetlerin hepsi bir güne sıkıştı neredeyse. Derbi demek yanlış olur hepsine zira Marsilya-PSG, Barça-Real maçları derbi kelimesinin manasına pek uygun değil. Maçlara geçelim totemimizi yapıp tahminlerimizi yazalım.

Marsilya-PSG rekabeti bu sezon çok başka bir boyutta yaşanacak. Yıllarca eski günlerini mumla aratan Paris ekibi belkide uzun zaman sonra rakibinden daha güçlü sahaya çıkacak. Rekabetin temelleri çok uzakta değil zira PSG 1970 yılında kurulmuş. Öte yandan rekabetin tam olarak başlaması doksanlara denk geliyor. Şehirler arasındaki rekabeti ''Taksi'' film serisinden hatırlıyoruz ama bunun suni olduğunu aslında arada özel bir durumun olmadığını söylemek lazım.  Maç için tahminim ve istediğim Saint German'in kazanması. Petrolcüler takımın direksiyonuna oturduğundan beri onlara olan ilgim azaldı belki ama yine de gönlümüz Başkentte!

El Clasico artık hepimizin hayatının bir parçası haline geldi. Son bir kaç yılda o kadar çok Barça-Real maçı izledik ki gerçekten sıkmaya başladı hani.Pep-Mou rekabetinden sonra Tito ile yeni bir dönem başladı. Ezeli rekabette kazananın Real Madrid olacağını düşünüyorum. Beni bilen Real Madrid hastalığımı bilir ama taraflıktan değil Barcelona'nın göbeğinden dolayı bu fikrim. Puyol'un dirseği çıktı ve yok. Pique zaten sakat. Eh bu durumda göbek orjini stoper olmayan iki isimden kurulacak: Mascherano-Song! Song'u stoper oynatmak delilik demekten dilimde tüy bitti. Bakalım neler olacak göreceğiz ama Song'un hatası ile Ronaldo'nun golü senaryosu inanın bana çok uzak değil!..

Spartak-CSKA rekabetine çok yakın değiliz ama bu sezon Spartak büyük yatırım yaptı. Onları Kadıköy'de izleme fırsatı bulduk. CSKA ise yıllardır bu ligin üst kalibre takımlarından. Burada tuttuğum bir taraf yok ama illa birisi kazanacaksa Emmanuel Emenike atar, Spartak çakar diyelim..

Adana derbisine çok yakın değilim ama kamuoyu baskısıyla Demirspor taraftarı olduğumu söyleyebilirim. Bir de hanım Adanalı olunca bizde bir yandan rekabetin ucundan kıyısından nemalanıyoruz. Birisi kazanacaksa işçinin emeğin takımı kazansın Demirspor tarih yazsın. Öte yandan birisi lige çıksın bizde oturup Fenerbahçe-Adana maçını izleyelim. Bizim aile için enteresan olabilir :)

Porto, Portekiz'in son döneminin en büyük ve en başarılı takımı ama tarihe bakınca Benfica ve Sporting daha köklü takımlar. Son dönemde en önemli maç Porto-Benfica maçları gibi gözükse de bu maçta bir hayli önemli. Hafta arasında bize Trabzon ile beraber yüzyılın zulmünü yaşatan Videoton'a 3-0 kaybeden Lisbon hocasını kovdu ve maça yeni hocası ile çıkacak. Benfica taraftarı olarak maçta kazanan olmasın berabere bitsin diyorum.

Milano'nun düşman kardeşleri İnter ve Milan sezona hayal kırıklığı ile başladı. İki takımda yeni bir yapılanmanın içinde ve şu sıralar Juventus'un gölgesinde. Derbide gönlüm İnter'den yana zira İtalya'da takımım Ronaldo'lu Vieri'li dönemden beri İnter. Alvaro Recoba'yı da unutmayalım. Derbiyi kazanan lacivert siyah formalılar olur!

Ve son olarak memleketin derbisi Fenerbahçe-Beşiktaş.. Fenerbahçe taraftarı olarak son yıllarda GS maçlarından daha çok BJK maçları benim için daha korkutucu olmuştur zira bize hep ters gelirlerdi. Son yıllarda bunu kırdık ama yine de yarın için ufak tefek korkularım var. Almedia bizi seviyor ve atıyor muhtemelen yarında bir kafa golü yazar! Sonuçta kazanan biz oluruz ve olmalıyız da.

   17:00    S.Moskova-CSKA Moskova 1
   19:00    Fenerbahçe-Beşiktaş 1
   19:00    Adana Demirspor-Adanaspor 1
   20:50    Barcelona-Real Madrid 2
   21:45    Milan-Inter 2
   22::00   Marsilya-Paris SG 2
   22:45    Porto-S.Lizbon 0

Bu maçlarla alakalı bir blogda kısa kısa bir yazı okudum size de tavsiye ederim http://lesleones.blogspot.com/