14 Ocak 2012 Cumartesi

Lefter'in Transfer Hikayesi



Tarih 1942..
Fenerbahçe'nin efsane kalecisi Cihat Arman askerliğini yapmak üzere orduya katılır.
Bu sırada yedek kaleci Erdal'da sakattır. Bu yüzden Fenerbahçe İstanbul Ligi ekiplerinden Taksimspor'un kalecisi Şalabi'yi almak ister.
Yönetici Rüştü Dağlaroğlu, Taksimspor başkanının kapısını çalar ve başkandan bir ricada bulunur.
Şalabi'yi bize verin...
Taksimspor'un Rum başkanı ''Napacaksın Şalabi'yi ben size bir oyuncu vereceğim leblebi gibi gol atacak'' der...
''Bizim golcümüz var sen bize Şalabi'yi ver''
Taksimspor başkanı ısrar eder. Bir kaç ay kaldı askerliğinin bitmesine ve şu anda ordu takımında oynuyor git izle beğenmezsen yine alma!
Yönetici Dağlaroğlu Diyarbakır'a O'nu izlemeye gider ve stadyumda misafir edilir. O sırada tribünde Beşiktaş yöneticilerini de görür Profesör Dağlaroğlu.
Maç başlar ancak O çocuk sahada yoktur. Devre arasında teknik direktöre haber yollanır. ''Bu çocuğu izlemeye geldiler oynat!''
Son 25 dakika oyuna girer ve 4 gol birden atar. Sonradan oyuna giren bu çocuk karşı takımın yarısını çalımlayarak, kaleciyi de geçerek çok şık goller atar. Maç bittiği an zaten Beşiktaş'lı yöneticilerin de orda olduğunu bilen Prof. Dağlaroğlu hemen aşağı yanına gitmek ister. Ancak bir haber alır, çocuk gitmiştir.

''Olur mu nasıl gider, maç daha yeni bitti diğer çocuklar yeni giriyorlar soyunma odasına''
Daha sonra bölüğünde bulur genci. Karşısına alır der ki gence. ''Bak  yavrum ben Prof. Dağlaroğlu Fenerbahçe adına seninle konuşuyorum. Seni Fenerbahçe'ye almak istiyoruz, gelir misin bize?''
Genç kafasını öne eğer cevap vermez. ''Evladım cevap versene. Bak maçtan da kaçtın seni bulamadım zaten. Benden mi kaçıyorsun yoksa?'' Yok der genç içine çekerek nefesini.. Efendim şey ben biraz utandım. Karşı takımda oynayan herkes benden büyük, bir de kaleci Hüsnü Abi Milli Takım kalecisidir. O'na 4 gol birden atmaktan utandım, duramadım maçta..!

Yeteneği kadar kalbinin de güzel olduğunu anlar Dağlaroğlu ve der ki ''Evladım sen tam da Fenerbahçe'ye yakışan bir futbolcusun. Bak burda Beşiktaş'lı yöneticileri de gördüm. Acaba onlar seni kandırırlar mı diye de telaştayım. Fenerbahçe'ye gelmek ister misin ne dersin?''
Genç der ki: ''Merak etmeyin efendim, ben Beşiktaş'a gidemem'' Hayırdır? ''Orda Baba Hakkı var!!'' Onun heybetinden, onun görkeminden benim elim ayağıma dolaşır.. Gidemem Beşiktaş'a lakin Fenerbahçe'yi çok severim. Gelmek isterim lakin.. Söyle şartını der Profesör ne istersin?
''Ben İstanbul'luyum, bir balıkçının oğluyum. Babam gariban bir balıkçı, çok hasta ilaçları var alamıyorum ilaçlarını 200 lira tutuyor diyorlar.. Ben Fenerbahçe'ye geleceğimi söz verirsem babamın ilaçlarını alır mısınız?'' Gülümser Profesör.. ''Bak yavrum hem şahsım hem de Fenerbahçe kulübü adına söz veriyorum. Babanın bütün tedavisini biz üstleneceğiz. Bırak ilaçları her şeyi ben hallederim sen merak etme. Bize gelecek misin?'' Babasının tedavisinin üstlenileceğine emin olan genç gülümser ve elbette bundan sonra sadece Fenerbahçe için yaşayacağım.. İşte O genç o gün Fenerbahçe formasını giymeye söz verir ve Fenerbahçe efsanesi olur..

Sen çok yaşa Lefter.. Bu dünyada seni izlemek kısmet olmadı ama Cennette kombine alacam sana söz! Baba Hakkı'ya, Metin Oktay'a selam götür...




Kaynak: Ceyhun Yılmaz radio programı


3 yorum:

Adsız dedi ki...

Okurken tüylerim diken diken oldu yeminle

Sev'e Mektuplar dedi ki...

Neden efsane olduğu, neden 'Ordinaryüs' unvanını aldığının çok açık göstergesi.

Tüylerimin diken diken olduğu bir şekilde yazıyı okurken sadece futbolu ile değil, insanlığı ile de efsane bir isim.

Allah rahmet eylesin...

Ismail dedi ki...

Benimde gözlerim yasardi