31 Ağustos 2012 Cuma

Şampiyonlar Ligi Grupları


El Clasico 2012-13 #2 | Kupa Real'in

Sezona El Clasico ile başlamaya yavaş yavaş alışıyoruz. Geçen sezon Barcelona'nın kazanmasının ardından bu yılda Katalanlar ilk maç sonucunda avantajlı konumdaydı. İlk maçta Madrid'e umut aşılayan ise Valdes'in hatası olmuştu. 

El Clasico bu sefer diğerlerine oranla çok farklı başladı. Real Madrid uzun süre sonra (yeni Bacelona'cı neslin hatırlamayacağı kadar uzun) sürklase etti Barça'yı. 1-0'a çok şaşırmadık ama hemen ardından gelen Ronaldo golü n'oluyor dedirtti. Skor duran topta 3-0'a da geldi ancak faul gerekçesiyle sayılmadı. O gol verilse Barcelona son 5-6 yıldaki en kötü duruma düşebilirdi. Benim hatırladığım bir Zaragoza maçı var Kral Kupasında.  O maç Barcelona 4 veya 5 yemişti tam çıkaramadım şimdi ama ondan daha kötü bir durum oluşabilirdi. Gol verilmedi ancak işler mor-menekşeler adına iyi gitmeye devam ediyordu. Futbol tanrıları o akşam artık tarihin akışını değiştirmek istiyordu ve Adriano'da kırmızı kartla devre dışı kalınca herkes fark beklemeye başladı. Devre biterken Messi eksik olan en önemli özelliklerinden birini, frikik kullanmayı ne kadar geliştirdiğini gösterdi ve maç bir anda değişti. Casillas'ın her frikiği yemesi de can sıkıcı olmaya başladı bunu da ekleyim kendi adıma...

İkinci yarı Barcelona zayıf pozisyonlar bulsa da maçı hak eden taraf kazandı ve Real Madrid büyük moral kazandı. Zira buna fazlasıyla ihtiyaçları vardı. Lige 1 beraberlik bir de mağlubiyetle başlamanın moral bozukluğunu üstünden atmış oldu. Maç sonu enteresan notlardan birisi Barcelona'nın yeni teknik direktörü Tito Vilanova'nın Real karşısında ilk kez yenilmesiydi. Yardımcı olduğu dönemde tek mağlubiyet aldılar ancak o maçta da hastalığı sebebiyle saha kenarında yer almamıştı. Diğer bir not ise yeni transfer Modric adına. Tottenham'da tek bir kupa dahi kazanmayan Hırvat oyuncu 10 dakika süre aldığı maçın ardından kupa kazanma sevindi yaşadı. Diğer tarafta Arsenal'den Kupa için ayrılan Song yine hüsrana uğradı. 

La Liga'da sezon artık biraz daha farklı bir alacak. Real Madrid geçen sezonun ardından bu sezonda Barcelona'yı devirebileceğini bir kez daha gösterdi. Belki de Pep tam zamanında ayrılmıştır...

Hafta Sonu Futbol Ekranı

31 Agustos 2012 Cuma
19:00 Gençlerbirliği - Orduspor [Lig Tv]
21:15 Mersin İdman Yurdu - Eskişehirspor [Lig Tv]
21:30 Mainz - Fürth [Trt Haber - Trt HD]
21:45 Chelsea - Atletico Madrid [Star]

1 Eylül Cumartesi
09:30 Gws Giantis- North Melbourne [Eurosport 2]
13:00 Kashima Antlers - Vissel Kobe [Eurosport 2]
13:00 Rubin Kazan - Terek [LigTv 2]
14:45 West Ham - Fulham [LigTv 3]
16:00 Tavşanlı Linyitspor - Boluspor [Trt Spor] 
16:30 Nürnberg - B.Dortmund [Trt Haber , Trt HD] 
17:00 Swansea City - Sunderland [Premeier League Tv]
17:00 Tottenham - Norwich City [LigTv 3]
17:00 West Bromwich - Everton [LigTv 2]
18:00 İstanbul BB - Antalyaspor [LigTv]
19:00 Kayserispor - Akhisar Belediye [LigTv 2]
19:30 Fortuna Düsseldorf - M'Gladbach [Trt Haber , Trt HD]
19:30 Manchester City - QPR [LigTv 3]
20:00 Ankaragücü - Adanaspor [Trt Spor]
20:30 Karabük - Beşiktaş [LigTv] 
21:15 Elazığspor - Kasımpaşa [LigTv 2] 
23:00 Mallorca - Real Sociedad [NtvSpor] 
00:30 Palmeiras - Gremio [LigTv 3] 


2 Eylül Pazar
15:30 Liverpool - Arsenal [LigTv 3] 
16:00 Şanlıurfaspor - Karşıyaka [Trt 1] 
16:30 Wolfsburg - Hannover 96 [Trt Haber , Trt HD]
18:00 Newcastle - Aston Villa [LigTv 2 ] 
18:00 Sivasspor - Fenerbahçe [LigTv]
18:00 Southampton - Manchester United [LigTv 3]
18:30 Bayern Munih - Stuttgart [Trt HD] 
19:30 Lokomotiv Moskova - Spartak Moskova [LigTv 3] 
20:00 1461 Trabzonspor - Konyaspor [TrtSpor] 
20:30 Galatasaray - Bursaspor [LigTv , Kanal 399(3D) ] 
20:50 Real Madrid - Granada [NtvSpor] 
21:00 Gaziantepspor - Trabzonspor [LigTv 2] 
22:00 Internacional - Flamengo [LigTv 3] 
22:30 Barcelona - Valencia [NtvSpor]

3 Eylül Pazartesi
20:00 Gaziantep BB - Denizlispor [Trt HD] 
22:30 Real Betis - Atletico Madrid [NtvSpor]


Kaynak: Tribün Dergi

30 Ağustos 2012 Perşembe

Geçen yıl UEFA Bu Yıl 'Dikan' Engelledi! | FB 1-1 S. Moskova

''3 Temmuz sürecinden beri hayalimiz, hedefimiz Şampiyonlar Ligi Arenası...'' gibi cümleler kurardı Aykut Kocaman. Dün tur geçilse belki de son kez kuracaktı bu cümleyi ama olmadı. Bu cümleye her ne kadar alerjimiz olsa da aslında tamamen haklıydı. Geçen yıl ellerimizden kayıp giden ŞL mücadelesinin ardından yeniden kapısına kadar gelmiştik ancak bu sefer kapıdan içeri almayan UEFA değil Spartak kalecisi Dikan'dı!

İlk maçta alınan 2-1lik sonuç böyle eleme mücadeleleri için aslında iyi bir skordu çünkü taraftar önünde kazanmak yetiyordu ve  sizi gruplara götürüyordu. Maçtan önce bir hafta boyunca yorum buydu ama hep bir şeyleri atladık! Fenerbahçe taraftarı bu tür  maçlarda son birkaç yılda hep olumsuz görüntü sergiledi. Yani taraftar desteği dediğin aslında o kadar da büyük bir etken değildi. Dün Hakeme pek etkisi olmadı gördüğünüz üzere. Üstelik son yarım saat ''hep yanındayız'' tezahüratı vardı, rakibi ve hakemi baskı altına almak yerine. Islıklar vardı evet ama PSV maçını hatırlar mısınız kulakların sağır olduğu ya da Chelsea maçlarını? Öyle bir durum yoktu ortada.. İkinci olarak kazanmak gerekiyordu, gol atmak! Fenerbahçe bu tür maçlarda, yani gol atması gereken maçlarda hep gol yiyerek başladı. Dün yine öyle oldu...

Maç başladığında Alex'siz Alexli sistemle oyunu önde oynamaya çalıştı Fenerbahçe ama rakibin ilk atağında yenen gol maçın tüm seyrini değiştirdi. Kaleci Mert'in yatarak topu beklemesi turun biraz daha uzaklaşmasını sağladı.  Süper  Kupa maçında da Umut'tan yediği gol yine aynı hatadandı: ''topu beklemek'' Mahalle maçlarında bile biz  bunu hep kullanırız. ''Abi topu kendine bekleme topa git!'' Mert'in yetenekleri tartışılamaz ancak bunları düzeltmesi mutlaka lazım. Ve bunlar malesef oynayarak düzelir. Yenilen golden sonra Fenerbahçe bir anda stop etti. İlk  yarı bitene kadar takım kendine gelemedi.

İkinci yarının başında devre arasında alınan gazla beraber takım yeniden önde oynamaya başladı. Hakemin aptal saptal hatalarına rağmen golle bir çok pozisyonda burun buruna geldi takım. Sow'un golünden sonra olmayınca olmuyor dedirtti işte. Alex'in oyuna girmesi takıma artı olarak sadece duran top atacak bir isim kazandırdı. Son yarım saatte takımın rakip ceza sahasında oynaması çok iyi oynuyoruz izlenimi sunsa da bu rakibin on kişi kalması ve rakip sağ bekin berbat oyunu sayesinde oldu. Takım bunlara rağmen Spartak'ı ezip geçemedi. Alex, Stoch, Cristian rahatlıkla şut atabilecekleri pozisyonları korktukları için basit paslara çevirdiler. Ever korktular zira kimse sorumluluk almak istemedi. Şutu dışarı atarsam mantığı buna sebep oldu.

Fenerbahçe Neden Kazanamadı?
Bu sorunun cevabı aslında aleni olarak ortada. Selçuk-Topal-Topuz orta sahası takım adına rezaletti. Sorun ne Alex'te değil Alex'in mevkisindeydi aslında. Alex'ten sonra orada oynayan Cristian'da fazlasıyla eleştirildi. Dün Topuz ise son gücüyle  mücadele etmesine rağmen yetmedi, yetemedi... Bu orta saha düzeni iki sezon önce rezil durumda olan Galatasaray'ın orta sahasından ne farkı var? Barış-Ayhan-Sarp orta sahasından daha mı yetenekli? Aslında pekte değil. İşte filmde burada kopuyor...

Hasan Ali hakkkında söylenecekler hep arkada boşluklar bıraktığı yönünde. Evet bunları yapıyor çünkü hücuma destek vermeye çalışıyor. Bunların üzerine bir de son haftalarda önünde oynayan adamlara bakınca açık vermemesinin imkansız olduğunu söylemek lazım. Stoch, Krasic ve Sow... Dünyada üst düzey takımların neredeyse hepsi savunma beklerinin sadece tek tarafıyla hücum ediyor. Hasan Ali'nin gelişinden itibaren Fenerbahçe hem Gökhan hem de Hasan Ali ile çıkmaya başladı. Aslında bunlar plan dahilinde oldu zira beklerin çıkması ile Topal'ın savunmanın ortasına kayıp orayı üçleyecekti ama plan tutmadı...

Takım için söylenecek o kadar çok söz var ki satırlarca yazmak yetmez, değiştirmez. Son olarak şunu da ekleyim. Son on dakikada hava topları için Egemen'in ileri gitmesi gerekirken neden gönderilmedi hala anlayamadım. Twitterda bunu sorunca Egemen çıkmak  istedi, Hoca izin vermedi denildi. Bunun ne kadar doğru olduğunu biliyorum ama gitmemesi çok büyük hataydı. 

Fenerbahçe yine hüsrana uğradı yine ''Kapıdan döndü''. Fenerbahçe'nin ortası sorunlu ve sol yanı ağrıyor. Takımın geçen seneye göre tamamen değişen sol yanı. Egemen-Hasan ikilisi bire bir iyi gözükseler de kombine olarak Fenerbahçe'nin solunu savunamıyorlar. Fenerbahçe'nin merkezinde ve sol yanında sıkıntılar giderilmezse hüsran çok daha büyük olacak. Yine yarınlara kaldık. Yazıyı Kaptan'ın lafı ile bitirelim. ''Yönetimin Vizyonu yok!'' Bir cümlede benden ''Ama projesi var!''...

FENERBAHÇE: 1 - SPARTAK MOSKOVA: 1
Stat: Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu
Hakemler: Felix Brych, Mark Borsch, Stefan Lupp (Almanya)
Fenerbahçe: Mert Günok, Gökhan Gönül, Yobo, Egemen Korkmaz, Hasan Ali Kaldırım, Kuyt, Mehmet Topal, Selçuk Şahin (Dk. 59 Alex), Krasic (Dk. 16 Stoch), Mehmet Topuz (Dk. 79 Cristian), Sow
Spartak Moskova: Dykan, Kirill Kombarov (Dk. 66 Bilyaletdinov), Suchy, Insaurralde, Makeev, McGeady, De Zeeuw, Romulo, Dmitri Kombarov, Ari (Dk. 51 Carioca), Emenike (Dk. 74 Dzyuba)
Goller: Dk. 6 Ari (Spartak Moskova), Dk. 69 Sow (Fenerbahçe)
Kırmızı Kart: Dk. 80 De Zeeuw (Spartak Moskova)
Sarı Kartlar: Dk. 36 Kirill Kombarov, Dk. 85 Dzyuba (Spartak Moskova), Dk. 29 Mehmet Topuz, Dk. 33 Kuyt, Dk. 85 Egemen(Fenerbahçe)

29 Ağustos 2012 Çarşamba

Alex De Souza'nın N'leri!

Lig TV'nin eğlenceli programı ''Quiz''e geçtiğimiz günlerde Kaptan Alex konuk oldu. Verdiği cevapları gördükten sonra hayranlık derecemiz bir kat daha arttı. Arşivde yer alsın diye bloga koyuyorum. Belli  olmaz ilerde lazım olur.

UNUTAMADIĞIN GOL

En unutamadığım gol, Galatasaray’a attığım kafa golüydü. Arena’daki ilk derbiydi. Ligde de derbiler arasında en unutamadığım golüm bu oldu.

Avrupa: Kadıköy’de CSKA'ya attığım gol benim için Avrupa’da attığım en unutulmaz goldü. Fenerbahçe’nin gruptan çıkmak için bu maçı almaya ihtiyacı vardı ve bu bize kazanma gücü verdi.

Frikik: Galatasaray’a karşı oynadığımız kupa maçında son dakikalarda güzel ve önemli bir frikik golü atmıştım.

EN GÜZEL ASİST

Aynı CSKA maçında, Uğur Boral’ın attığı golde bana göre en unutulmaz asistimi yapmıştım.

UNUTAMADIĞIN MAÇ

Unutamadığım çok maç var ama birini seçmek gerekirse sanırım yine CSKA maçını seçerim. Fenerbahçe için de çok önemli ve çok büyük bir maçtı.

EN SEVİNDİĞİN MAÇ

Beni en çok mutlu eden maç, Galatasaray ile TT Arena’da oynadığımız ilk maçtı. Bu maç benim için çok şey ifade ediyor. Oradaki ilk derbiydi. Önce yenik duruma düştük ama sonra bu maçı kazanmayı başardık.

EN KÖTÜ OYNADIĞIN MAÇ

Kötü oynadığımı düşündüğüm bir sürü maç var. Ama benim için en zor maç, Kadıköy’de oynadığımız Beşiktaş derbisiydi. Eşim hastahanedeydi, ameliyat oluyordu. Bu yüzden oyuna konsantrasyonumu sağlamakta zorluk çekiyordum.

EN İYİ OYNADIĞIN MAÇ

Tabi iyi oynadığım maçlar da oldu. Hatırladığım kadarıyla İnönü’de oynadığımız, benim 3 gole imza attığım Beşiktaş derbisi, benim için en iyi geçen maçtı.

Alternatif Formaya, Alternatif Tanıtım



Futbol takımlarının formalarını futbolcuların katıldığı defilelerle tanıtmasına alışkınız ancak böylesi ilk defa oluyor. Tottenham bu sezon giyeceği alternatif formayı, alternatif bir şekilde tanıtmış. Fifa 13'ün içinde! Fikir güzel ama forma berbat. Tottenham'ın formalarını genel olarak beğendiğimi söyleyemem. Bunda Arsenal taraftarı olmamın etkisi olabilir ancak forma sponsorlarının forma üzerinde güzel durmadığını düşünüyorum. Ayrıca beyaz formada ki o güzellik nedense Tottenham formasında yok. Ya da sadece ben öyle düşünüyorum...

80 yıl sonra üstünlüğü getirecek adam!

Bu akşam Süper Kupa rövanş maçında Barcelona, Real Madrid karşısında galibiyet alabilirse tam 80 yıl sonra galibiyet sayısında Real'i geçecek.  Aradaki galibiyet farkının kapanmasını sağlayan adam Lionel Messi önderliğindeki bu jenerasyon şüphesiz. Bu durumu anlatmak adına üstteki kare enfes. Real Madrid logosundaki krallığı simgeleyen taç Messi'nin ayağından Barcelona logosunun üzerine geçiyor.

28 Ağustos 2012 Salı

Mancini'nin Man City için Yeni Taktik Planı

Geçen sezon yapılan yatırımların karşılığı olarak EPL'de şampiyonluğu kazanan Manchester City yeni sezona daha büyük hedeflerle başlıyor. Mancini ligin yanı sıra Şampiyonlar Ligi'nde de başarı için taktik planlarında değişikliğe gitti. Premier Ligi Premier Lig yapan en önemli unsurlardan birisi 4-4-2 taktiğinin neredeyse bir çok takım tarafından benimsenmesidir. Tam oalrak bu taktik sahaya yansımasa bile varyasyonları mutlaka kullanılır. Mancini onu şampiyonluğa taşıyan sistemi terk edip 3lü savunma ile başarıya gitmeyi planlıyor bu sezon!

Taktik sahaya diziliş olarak üste gördüğünüz gibi. Eğer bunu matematiğe dökmeye kalkarsak sistemin adı 3-4-1-2 gibi bir şey oluyor. Bundan 20 yıl öncesinde hep bahsedilen sarkık libero kavramı Mancini'nin sisteminde Kaptan Kompany ile tekrar hayat buluyor. Onun hemen sol tarafında Arjantinli joker Zabeleta bulunuyor. Sağında ise belirsizlik hakim. Chelsea ile oynanan Community Shield maçında genç Karadağlı Savic formayı almıştı. Geçen yıl doping nedeniyle cezalı olan ve bu sezon gönderilmek istenen Kolo Toure yedekti. O maçın kazanılmasının ardından Kolo oynatılmamasına tepki olarak madalyasını tribünlere fırlatarak hediye etti.

Kolo'nun bu tepkisi sonuç mu verdi yoksa Savic'in Fiorentinalı Nastasic'i alırken takasta kullanılmak istemesi mi engel oldu bilinmez Liverpool maçına Kolo Toure  formayı aldı.

Man City ne oynuyordu, ne oynayacak?
Manchester'ın mavi yakalı takımının taktik değişikliğine Liverpool maçları üzeriden bakalım! 
Yanda gördüğünüz kadro ve taktik düzeni City'nin geçen sezon Liverpool'u 3-0 mağlup ettiği maça ait. Manchester şehrinde şampiyonluk kutlamalarının adresini değiştiren taktik geçen sezon Süper Lig'de Galatasaray'ı şampiyon taktiğin biraz daha pahalısı ve Arap sermayesi desteklisi. Kanatlarda Silva ve Nasri(Milner) gibi daha çok içe katederek oynayan, yetenekli ve yaratıcı oyuncuları kullandı Mancini. Galatasaray örneği de tam bu noktada devrede. Geçen sezon Engin ve Emre ile neredeyse aynı sistemle oynamıştı Terim'in takımı. Orta sahada Barry ve De Jong, Melo'nun görevini, Yaya Toure ise Selçuk İnan'ın box to box modelini uygulamıştı. Yetenekli ayaklar hücumdaki oyuncuları beslerken, sıkıştıkları anlarda Tevez geriye gelerek play maker görevi gördü. Tevez'in Arjantin tatilinde olduğu dönemde ise Agüero bu rolü devraldı.


Bu taktik ve diziliş ise geçen hafta sonu oynanan ve 2-2'lik sonuçta biten Liverpool maçından. Mancini'nin taktik planında ki değişikliği görmek zor değil. Yeni taktikte dikkat çeken ilk şey Silva-Nasri ikilisinin aynı anda sahada olmaması. Orta sahada topu alan oyuncular geçen yıl olduğu gibi kanatlara topu aktarıp hücumu sonuçlandırmaya çalıştılar ancak bu sefer kanatlarda Nasri ile Silva değil Milner ile Kolarov vardı. Onların yetenekleri atakları yönlendirmeye yetmeyince hücumdaki Tevez ve Balotelli kanatlara açılmak zorunda kaldı. Böyle olunca City orta sahasında kim nerde oynuyor karıştı.

Diğer yandan hücumda etkinlik yaratamayan takımda Milner'ın savunmaya yardım edememesi genç Sterling'e kendini gösterme şansı verdi. Kolarov sol açık gibi kalınca da Zabeleta sol beke, Kolo Toure sağ beke kaydı. Maçı izlerken ''Man City savunmasına ne olmuş.'' dedirten de buydu tam olarak. Kaptan Kompany tek başına atakları gögüslemek zorunda kaldı.

Mancini bu sistemde devam edecek mi bilinmez ancak ligin başından beri bunu uygulamaya çalışması  bize bazı ipuçları veriyor. Eğer mavi formalılar bu sistemde devam edecekse Mancini'nin Arap patronlarından yeni isimler istemesi gerekir. Ancak bu seferde sorun şu ki bir kaç gün var tahtanın kapanmasına. Benim şahsi fikrim İtalyan teknik adam bu fikrinden kısa sürede vazgeçecektir. Eğer bunu uygulamaya  devam ederse şampiyonluk kupasını tekrar şehrin kırmızı yakasına altın tepside sunmuş olacak. Bakalım ilerleyen haftalar bizlere neler gösterecek.

Stefan Kießling


Hafta İçi Futbol Ekranı

28 Agustos 2012 Salı
21:45 Anderlecth - AEL Limassol (Smart Spor 2)
21.45 Panathinaikos - Malaga (Smart Spor)

29 Agustos 2012 Carsamba
21:45 Fenerbahce - Spartak Moskova (Smart Spor)
21:45 Dinamo Kiev - Monchengladbach (Smart Spor 2)
23:30 Real Madrid - Barcelona / Ispanya Super Kupasi Final Rovansi (Star)

Denizlispor Değerlendirmesi



TFF 1.Ligi'nde 2011-2012 sezonunu 10. sırada bitiren Denizlispor, yeni sezon hazırlıklarına gecikmeli olarak başladı. Büyük bir mali kriz yaşayan takımda, uzun süren uğraşlar sonucunda Vali, Belediye Başkanı ve Milletvekillerinin destek sözüyle, yeni başkan Süleyman Urkay oldu. Bu sürecin uzaması transferlerin ve teknik ekibin de oluşmasına engel oldu. Teknik direktörlük için Yusuf Şimşek,Timuçin Beyazıt ve Arif Erdem gibi isimler uzun süre konuşulsa da teknik direktörlüğe, eski milli kaleci ve Türk Milli Takımı eski kaleci antrenörü Engin İpekoğlu getirildi.

Yeni yönetimin yetkiyi almasının ardından ilk iş biriken borçların bir kısmını da olsa kapatmak oldu. Geçtiğimiz sezon gerek teknik ekip gerekse futbolcular ödemelerin yapılmaması nedeniyle sık sık şikayetlerini dile getirmişlerdi. Nitekim sezon sonunda takımın birçok oyuncusu farklı takımlara transfer oldular.

Yeni sezona gecikmeli başlayan, diğer takımlara nazaran yaklaşık 1 ay sonra sezonu açan Denizlispor'da öncelikli hedef; Engin İpekoğlu'nun istekleri doğrultusunda, bonservisi elinde olan ya da uygun fiyata anlaşılabilecek kaliteli ismlerle kadro derinliğini sağlamak. Diğer yandan yöneticilerin mali yapılanma için çalışmaları son hızıyla devam ediyor.Başkan Süleyman Urkay: "Borçlarımızın hepsini ödeyeceğiz.Takımımıza hedef belirlemek için henüz erken.Sezonu gecikmeli açtığımız için şimdiden yorum yapmak çok zor olacak.İsteğimiz Denizlispor'u en güzel yerlerde görmek" dedi.
Transfer çalışmaları son hızıyla devam ediyor. Birçok gurbetçi isim deneniyor.Alt yapıdan da A takıma takviyeler oldu. Transfer döneminin son gününe kadar Denizlispor'da yeni isimler için çalışmalar devam edecek.Yeni sezonda öncelikli hedef ligi en iyi yerde bitirmek olacak. Geç toplanan bir ekibin olması büyük dezavantaj. Denizlispor'un öncelikli mücadelesi ligde kalıcı olmak olacaktır. Sonrasında köklü bir kulüp olması ve takımın ritim bulmasıyla ilk 10 sıra içinde kendine yer arayacaktır.Ancak şöyle bir gerçek var ki, gelen oyuncuların gidenlerin yerini doldurması çok zor olacak. Geçen sezon ki kadro kalitesi bu sezon henüz sağlanamadı. Kadronun birçoğu genç isimlerden oluşurken, yeni gelen tecrübeli isimlerle (birçoğu geçen sezon forma şansı bulamamış isimler) karma bir ekip oluşturulmaya çalışılıyor. Kısacası Denizlispor her yönüyle soru işaretleri barındırıyor.

Gelenler:
Engin İpekoğlu (TD), Burak Özsaraç (Gençlerbirliği), Berkay Can Değirmencioğlu(Fenerbahçe), Özgür Bayer(Karşıyaka), Sakıp Aytaç(Gençlerbirliği), Ömer Ateş(Göztepe), Hüseyin Atalay(MedicalPark Antalyaspor), İlhan Özbay(Mersin İdman Yurdu), Yasin Görkem Arslan(Sakaryaspor), Bilal Niyaz(Fenerbahçe), Özgür Can Özcan(Karşıyaka), Bajram Fetai(Lyngby), Umut Kaya(Beşiktaş), Erhan Yılmaz(Güngören Bld), Osman Bozkurt(Akhisar Bldspor), Taner Arı(Tavşanlı Linyitspor), Yusuf Emre Kasal(Regensburg),Erdem Koçal(Pendikspor), Rail Melikov(Neftçi Bakü)
Gidenler:
Osman Özköylü (Erciyesspor), Evren Özyiğit (Akhisar Bldspor), Emin Aladağ (Akhisar Bldspor), Gerrard Bi Gohou (Erciyesspor), Fatih Yiğen (Göztepe), Dilaver Güçlü (Göztepe), Ragıp Başdağ (Erciyesspor), Güray Vural (Akhisar Bldspor), Caner Osmanpaşa (Orduspor>1461 Trabzonspor)(Kiralıktı), Furkan Şeker(Beşiktaş>Göztepe)(Kiralıktı), Eser Yağmur(Tavşanlı Linyitspor), Hüzeyfe Doğan(Yeni Malatyaspor), Koray Çölgeçen(Adanaspor), Kenan Şahin(Erciyesspor), Ali Helvacı(Denizli Bld), İsmail Baydil(Denizli Bld), Murat Önür, Yakup Bugün

AHMET MERT CAN
Twitter: @amertcan10


27 Ağustos 2012 Pazartesi

Bundesliga'da İlk Haftanın Ardından

Bu sezon 50. kez start alan Bundesliga'da açılışı son şampiyon Borussia Dortmund ile sezonun iddialı ekiplerinden Werder Bremen yaptı.

Son şampiyonun teknik direktörü Jurgen Klopp maç öncesinde ''Bu maçta 3 puan için değil, sarıların ne kadar güçlü olduğunu göstermek için sahaya çıkacağız.'' demişti. Geçen sezonun sonunda uzak doğulu yıldızı Kagawa'yı ManU'ya, golcüsü Barrios'u Çin'e kaptıran Dortmund sezona bir kaç takviye ile başladı. Bunlardan en dikkat çekicisi alt yapısından yetişen ve geçen sezon M'Gladbach'ta harikalar yaratan Marco Reus'du. Kagawa'nın yokluğunu kapatması beklenen genç yıldız sezonun ilk golünü atarak taraftara ben geldim dedi! Geçen sezon takım şampiyon olurken sürekli sakatlıklarla mücadele edip fazla katkı sağlayamayan bir diğer yıldız adayı Mario Götze ise sonradan oyuna girerek takımı galibiyete taşıyan adam oldu. Bu sezon onun da yeni transfer olduğunu söylemek yanlış olmaz sanırım. Kısacası Dortmund bu sene de en büyük şampiyonluk adaylarından biriyim mesajı verdi. Transfer döneminde Lewandowski ve Hummels için Manchester United'tan gelen teklifleri reddedip iki yıldızı da takımda tutmaları onları adına sevindirici bir gelişme. Zira Hummels bu maçta ki performansı ile yine parmak ısırttı. Bu sezon sona erdiğinde 40-45 milyon gibi rakamlar onun için telaffuz edilebilir. Bana göre dünyanın en iyisi olma yolunda ilerliyor. Ayakları bir çok orta saha oyuncusundan bile daha iyi hatta mevkidaşı Pique'den bile!

Werder Bremen için bu mağlubiyet yanıltıcı olmasın harika bir takım kurdurlar. Thomas Schaff bir kaç yıldır zirveden uzak kalan takımı bu yıl neredeyse komple değiştirdi  ve yeni bir takım kurdu. Takımın 30 yaş üzeri tek oyuncusu Kaptan Fritz ve o da 31  yaşında. Savunmanın sağında Euro 2012'de yıldızını parlatan Gebre Selassie iyi bir takviye oldu. Orta sahanın kanatları için Juve'de tıpkı Krasic gibi forma bulamayan Elia alındı. Sezon başında hazır gözükmedi ancak bu ligde iş yapacağını geçmişinden biliyoruz. Forvet için Bayern'de aradığı şansı bulamayan Petersen kiralandı. Son  olarakta Chelsea'nin genç orta sahası Kevin de Bruyne kiralık olarak takıma katıldı. Önümüzde ki günlerde Bremen2i detaylı olarak analiz edecek bir yazı yazma planım var orda daha geniş bahsederim ancak şunu söylemeden geçmeyeyim. Bremen bu sene lige renk katan farklı bir takım olacak. Onları bu yıl farklı bir gözle takip edeceğim. Mehmet Ekici için de bir kaç şey söylemek gerekirse. Geçen yıl iyi bir sezon geçirdi diyemeyiz, bu yılda Bruyne'nin gelmesi ile işi zor. Hem Bremen'de hem de Milli Takım'da forma bulmak için çok fazla çalışması gerekecek. Ben pek ümitli değilim açıkcası..


Bayern Münih yeni sezonu ligin yeni ekiplerinden Greuther Fürth deplasmanında açtı. Sezona Mandzukic, Shaqiri, Dante, Pizzaro gibi takviyelerle giren Bavyera ekibi ilk yarım saatte kapalı Fürth defansı karşısında zorlansa da usta ayakları ile 3-0 gibi net bir skor aldılar. Savunmanın solunda sezona sancılı başladılar. Bu mevkiye geçen sezon orta sahadan kaydırılan ve harikalar yaratan David Alaba bir süre daha sakat. Onun alternatifi olan Contento'da aynı şekilde pek sağlıklı değil. Hazırlık maçlarında o mevkide bu sezon A takıma alınan ve forma bulması beklenen Türk asıllı yıldız Emre Can kullanıldı. Emre aslında orta saha menşeeli bir oyuncu olmasına karşın savunmanın her bölgesinde forma giyebiliyor. Bu maçta Emre yedekler arasında yer alırken orada 2010 Dünya Kupasında Almanya'nın sol beki olarak oynatılan Baadstuber kullanıldı. Badstuber geçici bir çözüm zira orda sürekli oynayamaz. Oynadığında sorunlar gün ışığına çıkacaktır ama Fürth maçı için pek sorun olmadı. Bayern'in sol bek dışında sıkıntılarından birisi de orta saha. Bu mevki için Bilbao'lu Javi Martinez düşünülüyor ancak 40 milyon €'luk bonservisi sıkıntı yaratmış durumda. Forvette Mario Gomez'in sakatlığında yeni transfer Mandzukic formayı aldı. Hazırlık maçlarında performanslarına bakarsak Gomez sakat olmasa da bence Mandzukic 11de çıkardı. Bayern'in yeni sezon öncesi sıkıntıları var ama zamanla çözülecektir. Geçen sezona oranla çözdükleri en büyük sıkıntı Robben ve Ribery'nin yokluğunda Shaqiri gibi bir adamın takıma katılması oldu. Zira Ribery'nin yokluğunda forma ona verildi ve oldukça başarılıydı. Sezon içinde Ribery'den değil ama Robben'den formayı kapabileceğini düşünüyorum.

26 Ağustos 2012 Pazar

Mağluptur Bu Yolda Galip! | FB 3-0 Gaziantep

Dün gece Kadıköy'de yaşanılan, yaşatılan utanç gecesinden başka bir şey değildi. Maçtan sonra sosyal medyada konuşulanlar, edilen laflar durumu özetler nitelikteydi. Fenerbahçe'nin son bir buçuk yıllık dönemde yaşadıkları ve bunlar karşısında birleşmesi, dış güçlerin gazeteci müsfettelerinin bölme çabası sonuç vermemiş; taraftar takımının arkasında durmuştu. Onların başaramadıklarını dün taraftar ve Aziz Yıldırım başardı ve Fenerbahçe taraftarını deyim yerindeyse iç savaşa sürükledi.

Alex'e destek olacam derken hocanı ve sahadaki futbolcuları aşağılamak neyin kafasıydı bir türlü anlamadım. ''Yok kardeşim sahadaki futbolcular neden etkilensin!'' söylemleri de komik. Futbolcunun etkilenmediğini nerden biliyorsun abi? Alex twitter'dan bunları yazdı tamam hatalı ama onun neler yaşadığını bilemezsin diyende sensin? E o zaman o futbolcunun aklından geçenleri nerden biliyorsun? Aykut Kocaman'a ''Sen bizim Kocaman gururumuzsun'' derken nasıl bir anda Aykut demeye başladınız? Kim söyletti size bunları? Organizasyonunuzu yapan kim? Fenerbahçe'yi rakiplerinin ağzına sakız yapmaya ne hakkınız var? Eğer Alex'e destek çıkmak istiyorsan çık bu senin en doğal hakkın ama bunu yaparken başkasını kırma dökme. Bu konuda söylenecek çok söz var ancak bazılarının gözü o karar kararmış ki Alex'i savunacam derken ne kadar değer varsa hepsini yıkıp geçtiler. Dün gece Saraçoğlu'nda yaşanan saygısızlık yenilir yutulur cinsten değildi. Aziz Yıldırım'ın yaptığı da pastanın üstüne çilek oldu...

Maçın ne kadar önemi  var bunlar  yaşanırken bilmiyorum ama takımla ilgili bir kaç kelam edelim. Maça hem Alex'siz hem de Alex sistemi olmadan başladı Fenerbahçe uzun zaman sonra. Mehmet Topuz'un harika mücadelesi nedeniyle kesilmek istenmemesi Krasic'i sola çekmeye itti Kocaman'ı. Sahaya 4-4-2 gibi dizilip gole kadar bu düzende oynadı takım.  Topal'ın golünden sonra sahada karmaşa yaşanmaya başladı. Krasic hocanın yanına gelip solda olmaktan memnun olmadığını dile getirince önde Alex'in mevkisine ardından asıl mevki sağ tarafa geçti. 4-2-3-1 veya 4-3-3 derken oyunun boyu uzadı. Orta sahalar çabuk geçilmeye başladı.

İkinci yarı ile birlikte Cristian hamlesi takımı toparlamak için yeterli olmadı. Tam bir karmaşa havasındaydı takım. Tribünlerin tezahüratı ile birlikte takım etkilenmedi denilse de Antep akın akın gelmeye başladı.  Mert olmasa 2-3 gol birden görebilirdik kalemizde. Hikmet Karaman'ın hamleleri oyunu iyice karmaşaya çevirdi. Gol atan Antep olsa maç çok farklı noktaya gelecekti ancak Selçuk'un enfes pasını Sow harika vuruşla gol yapınca maç orda koptu. Kuyt'ın golü mücadelesinin ödülü oldu. Hasan Ali ise asist yaparak tek olumlu hareketine imza attı..


Maçtan oyunculara notlar:
Mert Günok: Sezona şansız başlamıştı ancak bu maç kalitesini göstermedi açısından iyi oldu. Bir kaç gün önce Mert'te kaleci mi, milli takıma neden alınıyor diyenler Mert'i övmeye başladı. Bukelamunlara saygılar. Eylül'de ki Milli Maçlar öncesi kendine güveninin gelmesi Fenerbahçe'nin değil bu ülkenin kazancıdır. Fenerbahçeli ona zaten güveniyordu..

Selçuk Şahin: Harika performansını bu maçta da sürdürdü. Bazıları gibi yan pas yapayım aman hata olmasın bana eleştiri  gelmesin mantığına hep karşı çıkan bu adam yeteneklerinin el verdiği ölçüde elinden geleni  yapıyor. En azından mücadele ediyor. Tamam çok yeenekli değil ancak saygıyı yanında orta saha diye oynayan adamlardan daha fazla hak ediyor!

Mehmet Topal: Geldiği günden beri performansı gerçekten kötüydü. Bu maçta attığı golün dışında mücadelesi ve hırsı ile alkış topladı. Yalnız bu kadar iyi oynadı dediğimiz bir  maçta orta alanın bu kadar çabuk geçilmesi de düşündürücü.

Dirk Kuyt: Takımın lideri haline gelmesi sadece 3-4 maç sürdü. İyi niyeti, mücadelesi ve üretkenliği ile takımın ve taraftarın efsanesi olma yolunda ilerliyor. Onun için çok fazla şey söylemeye gerek yok her şey ortada zaten.

Hasan Ali Kaldırım: İlk geldiğince kafamda soru işaretleri oldukça fazlaydı ama ilk maçlarında bunları tersine çevirmişti. Şimdi yavaş yavaş normale döndü. İyi bir takım karşısında bu açıkları verse 4-5lik olur takım.  Önünde Sow, Krasic gibi adamların olması ona kızmamı engelliyor ancak yine de Fenerbahçe'nin sol beki olacak düzeyde değil henüz. Çok fazla çalışması lazım.

Gökhan Gönül: Nerde o eski Gökhan demeden edemiyorum. Dün ki maçta ikinci yarı en iyilerden biriydi ancak yine de alıştığımız, bildiğimiz Gökhan'ı arıyor gözlerim. Alex'in ''Quiz'' de onu en tembel oyuncu olarak göstermesi onu etkilemeli ve kendine gelmeli. Zaten tembel olmasa çok başka başka yerlerde olabilirdi.

Senijad İbricic: Geçen sezon 8 maçta kalesinde gol görmeden 7 galibiyet alan takımın beyni  olan Marek Sapara bu sezon tekrar  kadroya katılamadı ve yerine İbricic  geldi.  Hikmet Hoca'nın takımı özellikle defansif olarak kötü durumda  ancak hücumda İbricic liderliğinde çok farklı olabilirler. Zira dün Boşnak oyuncu dikkat çekici bir performans sergiledi.

Nuri Şahin'in Papatya Falından Liverpool çıktı!

Arsenal mı Liverpool mu, Emirates mi Anfield mı derken papatya falına dönen Nuri Şahin transferi sonunda noktalandı. Nuri'nin Dortmund günlerinden Arsenal'de oynama hayali olduğunu biliyorduk ancak Wenger'in onu bonservisiyle alma isteği bu hayalini engelledi. Mourinho'nun Chelsea'den yardımcısı Brandon Rodgers'la çalışmasını istemesi, Anfield efsanesi Xabi Alonso'nun da refaransı ile Merseyside'ın kırmızı yakasına gitti Nuri. Umarım orada geçireceği bir sezonda kendine gelir ve bize gerçek yeteneğini gösterir. Zira berbat durumda olmasına rağmen ondaki yetenek bu takımları peşinden koşturdu.

Bu arada Almanca ve Türkçe zaten ana dilleri ispanyolca öğrendiğini de biliyorduk. Liverpool tv'ye verdiği röportajla ingilizcesinin de ne kadar akıcı olduğunu gördük. Futbolcu da kendini geliştirmeli derken sadece teknik taktik olarak olmadığını göstermiş oldu Nuri. Umarım yüzümüzü güldürürsün Ruhr'un çocuğu güzel adam.