5 Mayıs 2012 Cumartesi

Top 10 Gol | Mayıs #1



Haftanın en güzel golü bu hafta tartışmaya açık değil. Papiss Cisse yılın belkide futbol tarihinin en güzel golüne imza attı.

Tarihte Bugün'ün Işığında Bugün | 5 Mayıs

Tarih 5 Mayıs 1996.. Ligin bitimine 3 hafta kala Fenerbahçe'nin bir puan önündeki Trabzonspor 12 yıllık aranın ardından yeniden şampiyon olma hayalleri kuruyor. Avni Aker'de ilk yarı Trabzonspor'un 1-0'lık üstünlüğü ile geçiliyor. İkinci yarıda önce Oğuz Çetin ardından da Aykut Kocaman'ın golleri ile maçı Fenerbahçe kazanıp liderliğe yükseliyor ve kalan iki haftayı da kayıpsız geçip şampiyon oluyor. Maçın bitiş düdüğü ile beraber Fenerbahçe cephesinde müthiş bir sevinç var ama iki isim buruk bir sevinç yaşıyor. O isimler Aykut Kocaman ve Oğuz Çetin..


''Sevinemiyorum çünkü bu ülkede ikinci olanın yaşama hakkı yok'' diyor Kocaman ve ardından Oğuz Çetin ''Trabzonlu futbolcular için üzülüyorum'' diye ekliyor... Sezon bitiyor ve bu iki isim önce kadro dışı bırakılıyor daha sonra da gönderiliyor... Toplayın valizlerinizi bu takımda yeriniz yok gideceksiniz ama bedava da vermem diyor Ali Şen! Parayı getirin gidin..




Ve bugün.. 15 yıl öncesinde Ali Şen'de ve sadece toplumun küçük bir kısmında var olan ''önemli olan benim takımım gerisi düşmanım'' modu artık toplumun çok büyük kısmında var.. O gün yaptığı ile bugün hala konuşulan Aykut Kocaman bile bu furyaya kapılmış gidiyor.. Artık tek önemli olan kazanmak ve rakibi pardon düşmanı alt etmek.. Yıllarca tribünlerce takımı ateşlemek için söylenen mecaz ''Vur kır parçala, bu maçı kazan'' artık gerçek anlamında kullanılır oldu.. 


Bu öyle bir savaş ki dışarda kalma şansın yok! Eğer takımının taraftarı olarak rakibe küfretmiyor onları aşağılamıyorsan sen gerçek taraftar değilsin!! Artık taraftar olmak için sokakta rakiple kavga etmek şart. Sosyal medyada küfürlü tt'lere destek vermek, rakiple dalga geçecek fotoğraflar paylaşmak birinci kural.. Eğer Çakallar, Yalansular senin rakibine kötü sözler söylüyorsa onlara ''adamsın, yürü be!'' demek, destek çıkarak rt almak en önemli görev.. Eğer bunları yaptıysan 1. seviye başarı ile tamamlandı demektir. Diğer seviyeye geçmek için ne yapılıyor ben öğrenemedim çünkü halen taraftar olarak kabul edilmedim!!


Ülke öyle bir duruma girdi ki belki yakında 80 dönemi olayları bile daha küçük kalacak. Yargının anlamsız kararlarını, yöneticilerin kışkırtmaları izledikçe taraftar sokaklara dökülmeye devam edecek. Polisin zulmüne ne siyasiler ne de yöneticiler ses çıkarmadıkça olan yine sadece taraftara olacak. Üst kademenin taht oyunlarıyla taraftar birbirini yakıp yıkmaya devam edecek..


Bravo Türkiye aynen devam Hedef 2023...

Guardiola: Pişman Değilim..

Guardiola: '' Verdiğim karardan dolayı pişman değilim. Kariyerime bir top toplayıcı olarak başladım. Buralara geleceğim aklımın ucundan bile geçmezdi. O yüzden gelecekte ne olacağını kimse bilemez. Artık önüme bakıyorum...''


Fotoğrafta en solda ki çocuk Pep Guardiola.. Evet o günlerden bu günü göremezdi. Sadece top toplayıcı olduğu stadyumda önce futbolcu olarak sonra da takımın başında kupalara ambargo koyacağını o günlerden tahmin edemezdi. Şimdi yeni bir maceraya atılacak ama henüz pusulası belli değil.. Yolun açık olsun Pep...

4 Mayıs 2012 Cuma

FM 2012 Genç Yetenekler | Carlos Fierro

Futbolla yatıp kalkan, kahvede, sosyal medyada herkesin hoca olduğu, akıl verdiği memlekette kendini tatmin etme oyunu Football Manager.. Başına oturdum mu kalkamadığımız oyun.. Oynamayan arkadaşlarım ''Hastasınız oğlum ne anlıyorsunuz bundan'' dedikten sonra oynamaya başlamış ve bir daha bırakamamıştır :)


FM 2012'yi oynamaya başladıktan sonra her zamanki gibi genç yetenekleri aramaya başladım.  Oynayanlar bilir futbol dünyasına yeni yıldızlar kazandırma ve sizin keşfettiniz bir oyuncuyu alıp geliştirme oyunun en zevkli yanlarından birisidir. Oyunun en iyi forvetlerinden birisi Meksikalı Carlos Fierro.. Onu 2011'de Meksika'da düzenlenen U-17 Dünya Kupasından hatırlayacaksınız. Meksika kupayı alırken en çok dikkat çeken isimlerden olmuştu. Oyunda onu transfer etmek için 2,5 ile 4,5 milyon euro harcamanız gerekiyor. Bu paranın karşılığını orta ve uzun vadede veriyor size Fierro. Onu transfer ettikten sonra sizin Chicharito(Javi Hernandes)'nuz oluyor. Kaçırmayın derim;)


Bu arada bir Arsenal taraftarı olarak şunu da ekleyim. Arsene Wenger'in onu takipte olduğu biliniyor. Bu yaz onu Londra'ya götürebilir ve umarım da öyle olur..

İşçi Sınıfı Kahramanı: Steven Gerrard

Steven Gerrard’ın Olympiakos’a attığı golü herkes hatırlar, Kaptan’ın Liverpool’u ipten aldığı o efsanevi golü. Jamie Carragher topu Neil Mellor’a ortalar, Gerrard topu genç golcüden ister. İstediği pası alırken geçen bir saniyeden daha kısa sürede futbola dair tüm bilgisini gözden geçirir. Liverpool Akademisi’nde topa nasıl vurulacağını öğreten Steve Heighway’in cümleleri kafasında yankılanır: “Kafanı dik tut. Gücünü topa ver. Doğru teması kur. Köşeyi gör.” Golü tekrar izlediğinizde Gerrard’ın vuruş öncesi adımlarını bir atlet gibi ayarladığını ve kafasından gerçekten bunların geçtiğini görürsünüz. Devamını Oku..

Euro 2012 Formaları





Avrupa Şampiyonasında takımların giyeceği iki forma. Daha önce büyük fotoğraflarla koymuştum bloga. Formalara daha ayrıntılı bakmak isteyenler için: http://francescotottiblog.blogspot.com/2012/04/euro-2012-formalar.html

Haftasonu Futbol

4 Mayis 2012 Cuma
15:00 Polonya U17 - Belcika U17 (Eurosport) 
19:30 Gürcistan U17 - Almanya U17 (Eurosport)
21:15 Slovenya U17 - Hollanda U17 - (Eurosport)

5 Mayıs 2012 Cumartesi
16:30 Borussia Dortmund - Freiburg (TRT Haber)
16:30 FC Cologne - Bayern Munich (TRT HD)
19:15 Chelsea - Liverpool (NTVSpor) 
21:45 Roma - Catania (Ictimai TV)
22:00 Granada - Real Madrid (NTVSpor)

6 Mayıs 2012 Pazar
14:00 Elazispor - Bucaspor (TRT 3)
14:00 Adanaspor - Kartalspor (TRT 6)
14:00 Boluspor - Caykur Rizespor (TRT Avaz)
14:00 Göztepe - Konyaspor (TRT Anadolu)
15:30 Newcastle United - Manchester City (Ligtv3)
16:00 Udinese - Genoa (Dsmart Spor)
16:00 Cagliari - Juventus (Euro Futbol)
19:00 Galatasaray - Beşiktaş (LigTV)
19:00 Trabzonspor - Fenerbahçe (LigTV2)
21:45 Inter - Milan (Euro Futbol)

www.tribundergi.com

3 Mayıs 2012 Perşembe

Futbol Basit Oyun Kocaman Zorlaştırdı.. | BJK 1-0 FB

3 gün önce Kadıköy'deki maçta ne olduysa bugün olduğu gibi İnönü'deydi.. Sahada farklı olan Beşiktaş'ta Almedia Fenerbahçe de Alex'ti. Tayfur Havutçu Ersnt'e Alex'i tut başka bir şey yapmasan da olur talimatı ile sürmüştü sahaya sanki. İlk yarıda yine aynı oyun oynandı ama Beşiktaş bu kez daha iyi savunma yapıp Alex'i de kitleyince pozisyon olmadı maçta. İlk yarının sonundaki sürpriz Almedia golünü ne Beşiktaş ne de Fenerbahçe bekliyordu.


İkinci yarı ile beraber Aykut Kocaman ve Tayfur Havutçu'nun hangimiz daha kötüyüz yarışı başladı. Alex'in sıfır etkiyle oynadığı maçta Selçuk ve Cristian pas tercihleriyle saç baş yoldururken Emre altmışa kadar yanında oturdu Kocaman'ın.. Gökhan'ın sakatlanması ile Topuz'u beke çekip önüne Özer'i koydu Tayfur ise bu hamleye Ekrem'i önlerine koyarak cevap verdi. Biraz cesaretli olup hızlı bir adam koyabilseydi Fenerbahçe'nin ümidini kırıp farkı artırabilirdi..

Beşiktaş oyunu kitledikçe top çevirip durduk. Gol bulabilmek dolayısyle pozisyon bulabilmek için oyunu kanatlara açmamız gerekiyordu ama Aykut Kocaman öyle bir hamle yaptı ki ağzım açık kaldı. En basit futbol kuralı kilitlenen oyunu kanatları kullanarak açmaktır ama tabela kalktığında çıkan Stoch oyuna giren Bienvenu idi.. Özer sağda gezip dururken sol tarafa da Semih çekildi ve oyun orta sahaya yıkıldı. Tayfur Havutçu bu hamleyi görünce içten içe sevinmiştir herhalde! Aurelio'yu oyuna alıp maçı bitirmiş oldu.

Artık bu maç geride kaldı ve Fenerbahçe çok da bir şey kaybetmedi. Halen sürücü koltuğunda biz varız ve kalan iki maçı kazanarak şampiyon olma şansına sahibiz. Aykut Hoca bu maçta yaptığı hataları görür ve takımı tekrar ayağa kaldırabilirse her şey mümkün ama geri düşünce oyunu çevirmek adına hamle yapmayı öğrenmeli.. Özer'den bir şeyler beklemek bu saatten sonra hayal. O yüzden artık teşekkür etme zamanı. Ziegler-Stoch ikilisini daha koordineli oynamakta çok önemli! Dia kalan 3 maç için hazırlanmalı ve psikolojisi değiştirilmeli. Artık bir şeyler yapması şart! Fenerbahçe'nin saha kenarında kozu olmalı kısacası. Bu takım bir şekilde golü bulur yeter ki geriye düşmesin!!

Not: Egemen bu günkü oyunu ile açık ara maçın adamıydı. Alex'e adım attırmayan Ernst'te sahanın en iyilerinden birisiydi. Yalnız şunu söylemeden geçemeyecem. İyisin hoşsun Egemen'de arkadan en ufak bir müdahale olunca denize balıklama dalar gibi elini, kolunu ve ağzını açarak uçman hoş bir görüntü olmuyor. Sıktı artık..

BEŞİKTAŞ: 1 - FENERBAHÇE: 0
Stat: Fiyapı İnönü
Hakemler: Fırat Aydınus, Aleks Taşcıoğlu, Kemal Yılmaz 
Beşiktaş: Cenk Gönen, Hilbert, İbrahim Toraman, Egemen Korkmaz, İsmail Köybaşı, Quaresma, Fernandes  (Dk. 86 Aurelio ), Ernst, Veli Kavlak, Simao  (Dk. 62 Ekrem Dağ ), Almeida  (Dk. 73 Holosko )
Fenerbahçe: Volkan Demirel, Gökhan Gönül  (Dk. 60 Özer Hurmacı ), Bekir İrtegün, Yobo, Ziegler, Mehmet Topuz, Selçuk Şahin  (Dk. 61 Emre Belözoğlu ), Cristian, Stoch  (Dk. 80 Bienvenu ), Ale, Semih Şentürk 
Gol: Dk. 45 Almeida (Beşiktaş)
Sarı kartlar: Dk. 47 Yobo (Fenerbahçe), Dk. 49 Egemen Korkmaz, Dk. 68 Veli Kavlak (Beşiktaş)

Zafer İçin! | Beşiktaş - Fenerbahçe

Derbinin kaderine 'EGEMEN'
Tam bir senedir, bir çok maç yazısının girişi “3 Temmuz’dan bu yana…” olmuştur. Tam bir senedir; maç yazısında futbol dışında her şeyi konuştuk. Hepimiz yeri geldi hakim, yeri geldi avukat olduk. Gün geldi Metris’in önünde bittik, gün geldi Çağlayan’da soluğu aldık. Gün geldi benim ödediğim vergi ile geçinen polisten jop yedim, gün geldi cümle alem için ‘şikeciler’ diye yaftalandık. 3 Temmuz’dan bu yana şerefsizin ağzında sakız, karaktersizlerin muhabbetlerine meze olduk… 3 Temmuz’dan bu yana yıkılmak, yakılmak, bölünmek istendik… Bir çok haysiyetsizin hayallerini süsledik. Herkes “Fenerbahçe’nin biteceği” günü bir sokak köpeğinin hırsı ile bekledi. 25 Milyon ferdi olan bu kulübü yıkılacağı günü iple çektiler… Ama olmadı! 25 milyon nefer, tek vücud olup, bu kulübe el uzatanlara cevap oldu. Yürüdü, haykırdı, ağladı, sevindi… Fenerbahçe taraftarı çok acı çekti. Çok yıprandı, yıpratıldı. Fakat hiçbiri yıkmayı başaramadı, başaramayacakta!

Derbinin kaderine 'EGEMEN' 
Bugün… Bütün acıların sonuna yaklaştığımız, herkesin “yıkıldı, yıkılacak / dağıldı, küme düşecek / “ dediği takım liderlik için sahaya çıkıyor. Bir yılın acısını dindirmek için, hiçbir koşul gözetmeksizin 7/24 takımıyla olan taraftara hakettiği mutluluğu vermek için… 10 aydır Metris’te direnenler için… Şanlı Fenerbahçe tarihi için… Başarmak için, bu gece bir kez daha ‘ Fener Gol Gol Gol! İki kupa geliyor ‘ diyebilmek için, zafere bir adım daha yaklaşmak için Beşiktaş karşısında “ ŞEREFSİZLER TARAFINCA ARKASINDA VURULMUŞ, HER GÖRENİN BİR TEKME SALLADIĞI “ bu koca dev tekrar var olmak, dirilmek için sahada olacak. Ne taktik ne de başka bir şey; onuru ile sahada kazanmak ve hak ettiği yerde olmak için savaşacak. Başarılar Fenerbahçe’m, başarılar ŞEREF ABİDELERİ! 

AliMahmud ÇELENK

Twitter: @Frankeschitayn

4x7 Mourinho

Jose Mourinho Real Madrid'i şampiyon yaparak bir kez daha tarihe geçti. Barcelona hanedanlığına son verip Giovanni Trapattoni ve Ersnt Happel'in ardından 4 farklı ülkede şampiyonluk kazanan 3. teknik direktör oldu. Beşinci bir ülke olması kısa vadede kolay gözükmüyor ancak en yakın ihtimal Fransa ve PSG olur herhalde.. Mou'nun totalde şampiyonluk sayısı da 7 oldu bu arada. Sayı olarak az gözükebilir ancak bu 7 kupanın çok büyük bir kısmını dünyanın en büyük liglerinde güçlü ekipleri geçerek kazandığını unutmamak lazım ve halen çok genç olduğunu...

Ajax'tan Fenerbahçe'yi Hatırlatan Şampiyonluk

Eredivise'da 2011-12 sezonunun şampiyonu geçtiğimiz sezon olduğu gibi Ajax oldu. Ligin bitimine 1 hafta kala sahasında konuk ettiği VVV Venlo'yu 2-0 yenerek taraftarları ile beraber şampiyonluğunu kutladılar.


Ligin ilk yarısını lider AZ Alkmaar'ın 5 puanın gerisinde tamamlayan Ajax, ikinci yarıda müthiş bir galibiyet serisi yakalayarak tarihindeki 31. lig şampiyonluğuna ulaştı. En son yenilgisini  Şubat'ın başında Utrecht karşısında alan Ajax, o maçtan sonraki 13 maçını da kazandı. Fenerbahçe de geçen yıl ilk yarıyı geride kapatmış ancak ikinci yarıda 17 maçta 16 galibiyet ile şampiyon olmuştu!


Frank De Boer de, Ajax'ın başındaki geçirdiği 1,5 yılda ikinci Eredivise şampiyonluğunu kazanırken Guardiola'nın ayrılmasıyla Barcelona'da boşalan koltuğa da göz kırptı. Tito Villanova görevi devralsa da uzun soluklu bir beraberlik olmayacak gibi. Sağlık sorunları ve diğer faktörleri de düşünürsek benim fikrim Barça'nın koltuğunda uzun süre kalamayacak. Eski takımının Teknik Direktörü olma fikri De Boer'a sıcak geliyor. Ajax'ta en azından bir yıl daha tecrübe kazanıp Katalunya'nun yolunu tutabilir.

Fotoğraf arşivime göz atarken Frank De Boer'in 92 yılındaki şampiyonluk fotoğrafına rastladım. Takımınla hem oyuncu hem de teknik direktör olarak şampiyonluk kazanmak güzel bir duygu olsa gerek. Bu duygunun tadını aldığı için Barcelona ile de bunu tekrarlamak isteyeceğine eminim.

Kendine Gel Kaptan!!

Ödül alacak bir kare.. Yıllarca sırtında taşıdı Roma'yı ancak yaş kemale erdi Totti'nin.. Taraftar kızgın ama onunda yapabilecek bir şeyi yok.. Luis Enrique yönetiminde başarı hedefliyordu, beklenen olmadı. Halen Avrupa Kupası hedefine ulaşabilirler. İspanyol Hoca'nın da dediği gibi Roma artık Totti'nin yokluğuna alışmaya başlamalı.. Tıpkı Fenerbahçe taraftarının Alex'siz olmaya alışması gerektiği gibi..
Videosu: http://francescotottiblog.blogspot.com/2012/04/totti-dert-dinliyor.html

Fenerbahçe'm 105 yaşında

Mustafa Kemal Atatürk'ün kulübü ziyaret ettiği tarih olan 3 Mayıs kuruluş günü olarak kabul edilmiştir. Doğum günün kutlu olsun Fenerbahçem ve tüm Fenerbahçeliler..

Şampiyon Real Madrid!!


Barcelona'nın hanedanlığını nihayet yıktık ve kupa Madrid'e gidiyor sonunda! Mourinho 4 farklı ülkede şampiyonluk kazanan sayılı hocalardan birisi oldu. #HalaMadrid

Video | Delio Rossi, Adem Ljajic'e Saldırdı, Kovuldu!



Fiorentina Teknik Direktörü Delio RossiNovara ile oynadıkları maçın ilk yarısında oyundan aldığı Adem Ljajic'in kendisine tepki göstermesi üzerine oyuncusunu tartakladı. Son haberler Rossi'nin kovulduğu yönünde.. Yılmaz Vural aklıma geldi ilk ama olaylar bambaşka Delio resmen delirmiş ve saldırmış. Kovulması da gayet yerinde olmuş!!

Video | Papiss Cisse ile Trivela Öğreniyoruz!



Sezonun açık ara en iyi transferi Papiss Cisse saymaya devam ediyor. Stamford Bridge'de öyle bir gol attı ki fizik kurallarını falan hiçe saydı. Quaresma'ya da selam yolladı.. Diğer selam da '' Cisse bizde kalsaydı küme düşerdik'' diyen Freiburg Sportig Direktörü Dirk Dufner'e..

2 Mayıs 2012 Çarşamba

Adios Amigos | Raul

Raul Gonzales.. Real Madrid hayranlığımın başladığı günlerde ki efsane takımın yerlisiydi O. Çocukluğumda onunla alakalı en merak ettiğim şey soyadıydı. Çünkü o zamanlar her futbolcunun adını soyadını öğrenme gibi bir hastalığım vardı. Bir O'nunkini bilmiyordum bir de Xavi..


Raul bambaşka bir oyuncuydu benim gözümde.. Hem forvet hem orta saha gibi bişey ama golcüydü, buldum mu affetmezdi. Real Madrid'te bir çok oyuncuyla bir arada oynadı, 'Yüzyılın Takımına' bir çok yıldız geldi ama o formayı ve 7 numarasını kimseye vermedi. Ezeli rakip Atletico'nun altyapısında yetişmiş olmasına rağmen Los Galacticos'un simgesiydi. Şampiyon Ligi'nin en golcüsü ünvanını Messi elinden alana kadar taşıyacak. Eğer yanlış bilmiyorsam La Liga'nın da 296 golle en çok gol atan oyuncusu.. İspanya Milli Takımının da bir zamanlar en golcüsü oydu ancak David Villa yakın geçmişte bu rekoru tarihe gömdü. Kim bilir şimdiki İspanya Milli Takımında oynasa kaç gol daha atardı. Çünkü onun oynadığı dönem İspanya kupalarda hep en fazla çeyrek final görüp İber Yarımadasına dönüyordu. Euro 2012 için kadroya alınması gündemde ancak ben bu konuda çokta ümitli değilim zira mesele orda çok başka sanki. Bizdeki Hakan Şükür sendromuna benzer bir şeyler var!


Lider oyuncu kavramının karşısına rahatlıkta Raul'u yazabilirim. Belkide bu özelliği Madrid'ten ayrılmasına yol açtı. Kulağa garip geliyor ancak Mourinho mor menekşelerin başına geçtikten sonra Raul ve Guti'yi istemedi. Çünkü biliyordu onların Madrid'te borusunun öttüğünü ve Mou sadece kendi borusunu öttürürse başarılı olabilirdi! Anelka'nın Real Madrid kariyerinin kısa sürmesinin sebepleri arasında Raul gösterilmiştir hep. Takımı ona karşı kışkırttığını ve takımdan dışladığını.. Yani Raul isterse Mourinho bile dışarda kalabilirdi! İspanya basınını da düşününce bu fikir o kadar da uzak gelmiyor insana.. Mourinho'nun gelişi ''ömür boyu sözleşme imzaladığı sevgilisi''nden ayıracaktı onu... Taraftar Barcelona zülmünden o kadar sıkılmış ve ezilmişti ki, bunu bitirebilecek adam Mourinho'ya destek vermeyi seçti... O da hiç düşünmedi ve bavulunu toplayıp Almanya'nın yolunu tuttu.. O gidince Ronaldo çok istediği Beckham'a bile yar olmayan 7 numaraya kavuşmuş oldu... İspanya'da 1'den 25'e kadar forma numarası alma zorunluluğu olmasa belkide emekli edilebilirdi forması ancak olmadı.. Belki de Ronaldo'yu kıramayacak sırf Barça'yı durdurmak için ona da boyun egeceklerdi kim bilir..
Schalke'de lider kimliğinden bir şey kaybetmediğini ve hala büyük oyuncu olduğunu gösterdi bizlere. İki sezon yetti Ruhr ekibinin taraftarlarının gönlüne girmesine. Gitme bizimle kal dediler ancak ayrılık vakti bir kez daha gelmişti 7 numara için... Aslında alışkın değildi böyle şeylere. Sözleşme görüşmesi yapmak, kalmakla gitmek arasında karar vermek gibi konuları hiç düşünmemişti Real'de geçirdiği 16 yıl içinde ama 2 sene içinde ikinci kez valizlerini toplama vakti gelmişti. 

Şimdi yolunun Katar'a düşeceği söyleniyor ancak O'nun için çok hem de çok erken.. 34 yaşında ama Avrupanın en büyük liglerinden onlarca takım kapısını aşındırır istese.. Keşke yolun bizim lige düşse de seni bir de yakından izlesek. Bizlere golcülüğün tanımını bir kez daha öğretsen, 7 numaranın ne kadar önemli olduğunu göstersen hiç fena olmaz aslında. Hatta öyle ki Fenerbahçeli olmama rağmen gel de Galatasaray'a gel desem... Yok o da olmaz diyorsan tatile gel belki hoşlanırsın bi daha gidemezsin.. İstanbul'u seversin..
Yok sizin orda insanlar stadlarda birbirini boğazlıyormuş. Sahaya çakı falan atılıyormuş yengenizde hoş bakmıyor dersen gelme ama Katar'a da gitme be abi.. İngiltere'ye git mesela.. Arsenal'de çocuklara bir şeyler öğret, Newcastle'a git Shearer'ı yad et..


Neyse Raul işin bokunu çıkarmayalım daha fazla. Seni izlemek büyük keyifti. Futbolu bırakmışsın gibi konuştum hep ama Katar'a gitmekte farksız değil be abi.. Gözden ırak olan gönülden de ırak olurmuş hem. Eğer gidersen oralardan bize gollerinle bol bol selam yollayacağından şüphem yok. İşin özü ADİOS AMİGOS..


Son fotoğraf için bir not.. Raul'un oğullarının isimleri için.. Efsanenin oğulları efsanelerin isimlerini taşıyor: Jorge (Valdano), Hugo (Sanchez), Hector (Rial), Mateo (Matthaus)

1 Mayıs 2012 Salı

Herkes Gider ama Şampiyon Değişmez | Porto

Portekiz Ligi denince akla ilk gelen takım Porto.. Belki ligin en büyük takımı değiller tarihe bakılınca belki en büyük derbiye de sahip değiller Benfica-Sporting maçı düşünüldüğünde ancak bunun değişmesi artık an meselesi. Yeni kuşak için en büyük onlar. 77 yılına kadar Benfica ve Sporting'in gerisinde kalan Ejderhalar o yıldan sonra dev bir atılım gerçekleştirmişler. Son 10 yılda 8 kez şampiyon oldular ve toplamda 26. zaferi kutluyorlar. 31 şampiyonluğu bulunan Benfica'yı kısa sürede yakalayacaklarına şüphe yok.


Mourinho ile kupalar kazanıp ve Avrupa'yı salladıktan sonra önce Jose'yi sonra da o takımdan çok önemli parçaları kaybettiler ama değişen bişey olmadı Porto için. Güney Amerika'dan getirdikleri oyuncuları parlatıp akıl almaz paralara satmalarına rağmen herkesin yerini doldurdular. Futbol dünyasına sundukları isimleri şöyle bir çırpıda düşünürsek: Deco, Quaresma, Maniche, Pepe, Anderson, Carvalho, Falcao.. Liste uzayıp gidiyor. Daha fazlası için daha önce yazdığım şu yazıya bakmanız yeterli. Teknik Direktör, oyuncular gitti. Portekiz'de hükümet değişti her şey değişti ama Porto'nun kupa kazanma ve yeni oyuncu üretme alışkanlığı değişmedi. Seneye de bol sıfırlı rakamlara bir kaç oyuncu satacaklarına eminiz. Hulk'u bile bizim ligimizdeki büyüklerin gelirlerine eşit bir paraya satabilirler!..


Geçen sezon takımı yenilgisiz şampiyon yapan ve Avrupa Liginde zirveye taşıyan Andres Villas-Boas''ın ayrılmasından sonra takımı yardımcısı Vitor Pereira devraldı. Ama Portekizde zirvenin sahibi yine değişmedi! Pereira şampiyon olduktan sonra ''Andere gibi bir çok başarı elde etmiş bir teknik adamın ardından göreve gelmek hiç kolay değildi. Bu yıl alışma dönemini geçirdik. Eminim gelecek sezonlarda kazandıracağım bir çok kupa var'' diyor. Onu tanımıyoruz çoğumuz ama dediğine inanıyoruz çünkü mevzu bahis Porto..

Süper Finalde Yolun Yarısı

Süper Final gereksiz yapılmasın seneye olmasın kaldırılsın derken 3 maç geride kaldı. Sezon başında beklenildiği gibi 4 takımda kupa yarışında olmadı ama en azından 2 takım arasında şampiyonluk mücadelesi sürüyor.


Süper Final'in bize sunduğu ilginçliklerden en göze çarpanı üst gruptaki Beşiktaş'ın, alt grupta Avrupa Ligi için mücadele eden takımların gerisinde kalması!
28 puandaki Beşiktaş alt grupta 30 puanlı Eskişehir ve 29'ar puanlı Sivas ile Belediye'nin arkasında kaldı! Bursaspor'la ise puanları şu anda eşit. Bursa Türkiye Kupasında finale ulaşarak Avrupa'yı garantilemese onlarında gerisinde kalacakları kesin!


Galatasaray SF'de de ligdekinden farklı değil. geride kalan 3 maçın ikisini kazanıp bir tanesini kaybederken yine en iyi oyunu ortaya koyan takımdı ama artık oyun değil sonuç önemli.


Fenerbahçe, Trabzon maçıyla başladığı yolculukta harika bir oyun ortaya koydu. Tam bir resitaldi sahadaki oyun. İkinci maçta Arena'da tam zıttı bir oyun ortaya koymasına rağmen bir şekilde kazandı. Son Beşiktaş maçı ise ortadaydı. 3 maçta 3 farklı Fenerbahçe izledik. 4. maçta Perşembe günü hangi Fenerbahçe'yi izleyeceğimize dair hiç bir fikrimiz yok. İşte bu da Fenerbahçe'nin bu sezonunu özetliyor!


Trabzonspor ve Beşiktaş Süper Finalde figüran rolüne büründüler ilk 3 maçın ardından. Eğer böyle devam ederse bu maçların hiç bir etkisi olmayacak sadece yayıncı kuruluş ve seyirci için fazladan maç konulmuş olacak. Eh madem böyle olacaktı diğer takımları işin içine katmadan Fenerbahçe ve Galatasaray kendi arasında basketbol üsulü play-off oynasaydı. 3 maç kazanan şampiyon!! Kulağa saçma geliyor belki ama sonuna geldiğimiz şu sezon da bana mantıklı bir kaç şey gösterin derim bende size..


Süper Final sona erdiğinde şampiyon Galatasaray olursa play-off saçma söylemleri falan unutulacak ve her şeye rağmen kupayı aldık denilecek ve bu şampiyonluğun değeri çok daha katlanmış olacak! Fenerbahçe şampiyon olursa şike süreci ile birlikte ekilen nefret tohumları artık dallanmış budaklanmış olacak ve bir daha düzelmez bir duruma gelecez. Kupalar paylaşılır ve Galatasaray ligi, Fenerbahçe Türkiye Kupasını alırsa kazanan yine Fenerbahçe olacak ve böyle bir sezonda yıkılmadık mesajı verilecek. Önümüzdeki üç maç daha çok şeye gebe. Şimdiden tahmin yapmak anlamsız ancak Kadıköy'de ki Fenerbahçe-Galatasaray maçı yüzyılın maçı olacak orası mutlak!!

1 Mayıs

Şenol Güneş:  "Eskiden çorap için yalvarıyorduk. Sayılı geliyordu. Şimdi sponsor veriyorlar ama kullanamıyoruz. Eskiden fakirler oynuyordu, zenginler seyrediyordu. Şimdi zenginler oynuyor, fakirler seyrediyor. Nereden geldiğimize baktığımızda çok mesafe aldık. Türk insanına fırsat verin, dünyayı ayağa kaldırır. En kötü koşullarda Atatürk gibi lider çıkardık''

30 Nisan 2012 Pazartesi

LeBron & Carmelo

LeBron James ve Carmelo Anthoney NBA'in gelmiş geçmiş en iyi draftının(2003) bize sunduğu yıldızlar.. İlk fotoğraf onların lise yıllarından. O günlerden süperstar olacakları biliniyordu.. NBA'de ilk sezonlarında ikisinin beraber ''Yılın Çaylağı'' seçilmesi istenmişti ama karar LeBron'dan yana olmuştu. Kimin daha büyük yıldız olduğuna ilk yıllarda karar verilemiyordu ancak daha sonra LeBron aldı başını yürüdü. Kral James sezonun Miami'de büyük ihtimalle şampiyon tamamlayacak. Carmelo bunu engelleyebilir zira play-off ilk turunda New York-Miami eşleşmesi söz konusu. Miami'nin diğer büyük yıldızı benim adamım Dwayne Wade'te 2003 draftının ürünü bunu da hatırlatmadan geçmeyim. Büyüksün Kralsın LeBron ama keşke Miami'ye gelmeseydin be adamım..

Dwight Howard… Orlando… Play-Off


   
Dwight Howard… Bir çok kimseler tarafından NBA’in gelmiş geçmiş en iyi uzunlarından biri, hatta birincisi. İnanılmaz fiziği, boyuna göre ayak oyunları ve bilhassa blokları ile adını efsaneler –süper starlar- arasına yazdırdı diyebiliriz. SHAQ’tan sonra NBA ‘ye gelen en iyi uzun olarak gösterilen Howard, hiç hoşnut olmasa da  her zaman SHAQ ile kıyaslanmakta.

D-Howard, son zamanlarda takım koçu Stan Van Gundy ile yaşadığı problemler nedeniyle eleştiri oklarını üzerine çekti. Yaşadığı sakatlık nedeniyle sezonu erken kapayan Howard’ın Orlando’yu ne denli etkileyeceği merak konusuydu. Hücum ve savunmada Orlando takımını sırtlayan Howard’ın Play-Off’lar öncesi takımını –zorunlu derecede- yalnız bırakması, Orlando’nun ilk turda eşleştiği Indıana Pacers karşısında şansını bir hayli düşürdü diyebiliriz.  Play-Off’lar öncesi bir kişi tarafından “PACERS güle oynaya Orlando’yu geçer” denilmekteydi. Açıkçası bende öyle düşünenelerdendim. Yılları set hücumlarını Howard üzerinden çizen SVG’nin Howard’sız neler yapabileceğini merak ediyordum. Çünkü Pacers’ta Hibbert –Howard’ın veliahtı-  gibi  bir isim var iken pota altında hem hücumda hem savunmada sıkıntı çekecekleri aşikardı. Keza düşündüğümüz gibi de oldu… 
 İlk maç, her anlamda şaşırtıcı bir sonuç ile Orlando lehine bitti. Deplasmanda Indıanı’yı deviren ve Howard’sız büyük bir sürprize imza atan Orlando’nun “HOWARD’sız da kazanmayı bildiler…” sözlerini akıllara getirdi. Son anlarda J-Rich ve Glen Davis’in müthiş çabası Orlando’ya Play-Offs serisi ilk maçını getirdi. Howard’tan yoksun bir şekilde maç kazanılsa da, pota altında Hibbert esti gürledi desek yeridir. Yaptığı bloklar ile pota altını Orlando  uzunlarına kapatan Hibbert’in kendi adıma diğer maçlarda kilit isim olacağını gösterdiğine inanmaktayım. Kaldı ki karşısında Howard yok iken çok rahat domine edecektir. 

Kalan maçlarda Orlando’nun neler yapabileceği bilinmez ama; Howard’sız bir takımın Play-Off’lar da bir tur atlaması veya en azından göstereceği çaba ile birkaç maç kazanması SVG’nin elini güçlendirecek. Keza Orlando GM’lerine “Ya o gider ya da ben” restini çeken Howard’ın Orlando kariyerinin akıbeti ne olacağı soru işareti. Şu saatten sonra Orlando yönetimi takımda kimi tutacağı konusunda bir karar verdikten sonra –Howard’lı veya Howard’sız- Play-Off sonrası ona göre hareket etmeleri gerekir. Aksi takdir de her iki cephede de kaybeden Orlando olur. 

AliMahmud ÇELENK

Twitter: @Frankeschitayn

Doğuda İşler Yolunda Gitmiyor... | Nba Play-Offs

Nba’de büyük bir heyecan ile beklediğimiz Play-Offların ilk maçlarını geride bıraktık. Kısaltılmış ligde en başarılı takımların yer aldığı Play-Off’ta ilk maçlar sonunda pekte hoş olmayan durumların yaşanması, ilk maçların görkemine gölge düşürdü diyebiliriz.
Play-Off’un açılış maçında Philadelphia karşısında sakatlanan ve ön çapraz bağlarını koparan Rose sezonu kapatmıştı. Her basketbol severin üzüldüğü ve bu kadar iyi bir sezon geçiren Rose’un bu sakatlığı ile takımını Play-Off’ta yalnız bıracak olması “Bulls `un işi bu kez her defasından biraz daha zor` “ seslerini ayyuka çıkardı.



Rose’un bu sakatlığının ardından Doğu’da ‘kilit takımların’ sayısında azalma oldu diyebiliriz. Knicks’i rahat geçen Miami ve sonucu herkes tarafından merakla beklenen Boston – Atlanta eşleşmesi sonucunda üst tura çıkacak olan takım Doğu’dan finale gelebilecek takım olarak görünüyordu.
Herkes tarafıdan böyle düşünülürken ; dün gece Atlanta’ya yenilen Boston’da da maç içerisinde bazı olaylar yaşandı. Deyim yerinde ise normal sezonda Boston’ı sırtlayan ve Play-Off’lara getiren taşıyan Rondo , hakemin verdiği karara itirazı bırak aşırıya kaçırdı ve hakem tarafından oyundan atıldı.(İzlemek isteyenler için; Rajon Rondo Oyundan Atılıyor ) Yaşanılanlar sonrası ceza alması beklenen Rondo’nun takımını yalnız bıracak olması Boston adına oldukça kötü bir gelişme olarak gözüküyor. Dün gece alınan mağlubiyet ve üzerine bu olayların yaşanması Doğu’da ibreyi Miami çekti diyebiliriz. Keza bir çok kişi “LeBron dört ayağının üstüne düştü” vari söylemler ile Doğu’da artık Miami’nin finali garantiledi gözü ile bakılıyor.


AliMahmud ÇELENK

Twitter: @Frankeschitayn

Hayda Bre..!

Fotoğraf 1998 yılı İngiltere antremanından.. Oyun mu oynuyolar, yoksa ilginçlik olsun diye mi yaptılar ya da kas germe-açma hareketi falan mı çözemedim ama bizim taraflara gelseler iyi zeybek oynarlar orası kesin :) 

Arsenal'in Yeni Prensi Podolski

Sezon başından beri konuşulan Arsenal-Podolski flörtü bugün resmen açıklandı. Gelecek sezondan itibaren artık bir Gunner olacak! Arsenal'de Wenger'in seneye bambaşka bir takım oluşturma fikri olduğunu ve artık para harcamaya karar verdiğini biliyoruz. Podolski ilk hamle oldu. M'Vila, Hazard, Götze gibi isimler dolaşıyor ama ne kadarı gerçekleşecek bunu görmek için henüz erken.
Prens Poldi'yi aslında hiç sevmem. Bir türlü kanım ısınmadı adama o da beni sevmiyor  biliyorum :) Özellikle Nuri ile yaşadıkları tartışmanın ardından iyice gıcık oldum. Milli Takımları araya katıp Nuri'ye artistik yapıyosun Poldi'de sen de Alman değilsin ki!


Kişisel olarak sevmemenin dışında oyuncu olarak beğenirim Podolski'yi. Arsenal'de Robin Van Persie'nin omuzlarına bırakılan gol yükünü biraz hafifletecektir. Walcott ve Gervinho bu konuda zayıf  kaldılar bu sezon. Kral Henry'den sonra bir de prensimiz oldu. Hayırlı uğurlu olsun. Umarım milli takımda oynadığı oyunu bizde de oynar. Bu arada gitmeden Köln'ü de kurtarsa hiç fena olmaz..

FB 2-1 BJK

Dün gece Alex ve Sow'un yokluğunda düzen değil sadece isimler değişmişti Fenerbahçe'de. Stoch bir kaç Alex'in mevkinde oynamış ve başarılı olmuştu ancak bu maçta olmadı. Sağda Topuz'un hücumda ne kadar sınırlı olduğunu biliyoruz zaten, solda Caner, ortada da Stoch etkisiz kalınca öylece geçti ilk yarı. Volkan'ın sakalığı ve Halis Özkahya'nın düdükle sevişir gibi ağzından bırakmaması futbolsuz bir yarı yaşattı bize.Muhtemelen ilk yarı bittiğinde topun oyunda kaldığı süre en fazla 15 dakikaydı...

Spor Toto Kupası tadındaki ilk yarının ardından Kocaman risk almaya başladı zira kazanmaktan başka çaresi yoktu. Bienvenu oyuna girdi ve Stoch'un sola çekilmesi, sağda Gökhan'ın da biraz kıpırdaması ile beraber kanatları etkili kullanmaya başladık. Gol ha geldi ha gelecek derken kalemizde golü gördük bir duran topla. Zaten artan tempoya bir de Beşiktaş golü eklenmesi ile maç bir anda hızlandı. Serbest vuruşta Stoch'un vuruşunu Rüştü seyredince skoru çabuk eşitledik. Kocaman risk almaya devam edip Dia'yı sahaya sürdü. Maç  öyle bir hızlandı ki orta saha kavramı kalmamıştı. Baskıyı deneyen Fenerbahçe, kontra ataklarla etkili olmaya çalışan Beşiktaş'tı ancak ikiside beceremedi. Fenerbahçe Alex olmadan efektif bir şekilde baskı kuramıyordu. Beşiktaş'ın ise kontra-atak yapamadığını anlamamız uzun sürmedi. 

Kornerde Gökhan'ın arkaya aşırması savunmanın dengesini bozdu ve Egemen kendi adına 1-1'i yakalarken Fenerbahçe'yi 2-1  öne geçirdi. Derin bir nefes aldık. Sow'un ardından Alex'i de kaybeden takıma bir de Volkan darbesi eklenmişti. Topuz, Caner hiç bir şey oynamadan sahayı terk etti ama bunlara rağmen kazanmak harikaydı. Aykut Kocaman bütün riskleri alıp takımına bu maçı kazanmalıyız mesajı verdi ve istediğini aldı. Tayfur Havutçu ise Carvalhal'in taktiğini ondan daha kötü uyguladı. Dün savunmada başarılı gibi gözükebilir Beşiktaş ama Alex ve Sow olsa bu taktiği ne kadar kötü uyguladığını hepimiz görebilirdik.
Carvalhal'in neden gittiğini halen anlamadığımı da söylemeden geçmeyim.


Bu maç geride kaldı artık. Takımlar 4 gün sonra bu kez İnönü'de karşılaşacak ve asıl soru şu: Tayfur takımı yine böyle mi oynatacak yoksa evinde bu kez hücum mu deneyecek. Maçın zor olacağı kesin ama içimden bir his nedense çok rahat maç olacak diyor. Bekleyip görelim.


FENERBAHÇE: 2 - BEŞİKTAŞ: 1
Stat:
 Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu
Hakemler: Halis Özkahya, Mustafa Emre Eyisoy, Serkan Gençerler 
Fenerbahçe: Volkan Demirel, Gökhan Gönül, Bekir İrtegün, Yobo, Ziegler, Mehmet Topuz  (Dk. 72 Dia), Selçuk Şahin  (Dk. 83 Özer Hurmacı), Cristian, Caner Erkin  (Dk. 59 Bienvenu), Stoch, Semih Şentürk 
Beşiktaş: Rüştü Reçber, Hilbert, İbrahim Toraman, Egemen Korkmaz, İsmail Köybaşı, Quaresma  (Dk. 87 Mehmet Akyüz), Ernst, Fernandes, Veli Kavlak, Simao  (Dk. 87 Mustafa Pektemek), Edu  (Dk. 68 Bebe)
Goller: Dk. 54 Egemen Korkmaz (Beşiktaş), Dk. 57 Stoch, Dk. 83 Egemen Korkmaz (Kendi kalesine) (Fenerbahçe)
Sarı kartlar: Dk. 21 Cristian, Dk. 45 6 Selçuk Şahin, Dk. 85 Volkan Demirel, Dk. 88 Özer Hurmacı (Fenerbahçe), Dk. 21 Egemen Korkmaz, Dk. 21 Edu, Dk. 40 Hilbert, Dk. 41 Fernandes, Dk. 57 Veli Kavlak, Dk. 65 Quaresma, Dk. 90 artı 3 Rüştü Reçber, Dk. 90 artı 4 Ernst, Dk. 90 artı 5 İbrahim Toraman (Beşiktaş)

29 Nisan 2012 Pazar

Totti, dert dinliyor



2-2 biten Napoli maçının ardından Kaptan taraftarın derdini, şikayetlerini dinliyor..