1 Aralık 2012 Cumartesi

Madrid Derbisi Öncesi : Real-Atletico


La Liga'nın en önemli derbilerinden birisine ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor Başkent Madrid! Son yıllarda sadece sözde kalan derbi bu sefer çok farklı bir maç vadediyor bizlere.  Atletico yarın ezeli rakibi Real Madrid'le Bernabau'da karşılaşmak için fazla uzağa gitmeyecek.  Şu sıralar çok iyi oynayan ve zirvede Barcelona'ya kafa tutan Falcao'lu Atletico'nun son maçlarda istediğini alamayan ve şimdiden zirveden uzaklaşan Real Madrid karşısındaki talihsizliğini kırıp kıramayacağını görmek hepimizin adına ilginç olacak.

Madrid'in kırmızı beyaz yakasının taraftarları her yıl derbi öncesi kazanmayı hayal ettiler ancak sonuç hep hayal kırıklığı oldu. Bu sezon Atletico oynadığı 21 maçın 18ini kazanırken yalnızca Valencia ve Academica'ya  kaybetti. Atleti daha önce hiçbir sezona böyle iyi bir başlangıç yapmamıştı ve özellikle geçen pazar günkü Sevilla galibiyetinden sonra büyük öz güven kazandılar. Uzun yıllar sonra baskı bu sefer Real Madrid tarafında. Durum ne olursa olsun kazanmak zorundalar. Eflatun Beyazlıların bu maçı kaybetmesi demek daha ligin yarısı olmadan Barcelona'nın 14, Atletico'nun 11 puan gerisinde kalmaları anlamına geliyor. Derbinin kazananı Real olursa zirveye yeniden tutunmak için yeniden ümitlenecekler. Kaybetmeleri bütün konsantrasyonlarını Şampiyonlar Ligi'ne yöneltmelerine neden olacak. Atletico'nun kazanması taraftarlarda yavaş yavaş kıvımcımları oluşan şampiyonluk inancını bir anda körükleyecek ve ateşi artıracaktır. Kaybetmeleri halinde Barcelona zirvede rahatlayacak ve Atleti'nin mücadelesi ikincilik için olacak gibi.


ATLETİCO CEPHESİ

Diego Simeone ilk 11'ini kafasında belirledi. Lig'deki son sevilla maçı kadrosunda olmayan Mario ve grip sebebiyle kral kupası maçında oynamayan Courtois karşılaşmaya hazırlar. Derbi, Chelsea'den kiralanan Belçikalı kalecinin Atletico Madrid formasıyla 50. lig maçı olacak. Geçen sezon ki derbide Benzema'yı ceza sahası içinde düşürüp kırmızı kartla oyun dışında kalması hala hafızalarda. Bu genç kalecinin Atletico formasıyla gördüğü tek kırmızı karttı ve yarın daha iyisini yapmak için bir şansı daha olacak.

Cristian Rodrigez, Kral Kupası'ndaki Real Jaen maçında geçirdiği sakatlık nedeniyle derbide forma giyemeyecek.

Atleti bugün maç öncesi son antrenmanını taraftarları eşliğinde Vicente Calderon'da gerçekleştirecek.

Geçen sezon Bernabau'daki karşılaşmayı kaçıran Radamel Falcao maç öncesinde yaptığı açıklamada "derbi bize baskıdan çok mativasyon sağlıyor." diyerek taraftarına güven aşıladı.

Atletico Madrid Muhtemel 11'i:

REAL MADRİD CEPHESİ

Real Madrid tabii ki sezon başladığında bugünkü durumu hayal etmemişti. 13 hafta sonunda Barcelona'dan 11, Atletico'dan 8 puan geride olmak Eflatun Beyazlılar için neredeyse kabul edilemez bir durum. Üstelik Şampiyonlar Liginde de Borussia Dortmund'un lider tamamladığı grupta "şu an için" 2. durumdalar. Bu pek çok takım için zor bi durum olmasa da Real Madrid için kesinlikle yeterli değil. 

Taraftar ve basın tüm bu durum için teknik direktör jose mourinho'yu eleştirse de taraftar Atletico karşısında iyi bir karneye sahip olan  Mourinho'ya güveniyor. Mou, Atletico karşısında çıktığı 6 maçın (4 lig 2 kupa) hepsini kazandı. 

Buna rağmen Mourinho maçtan önceki son basın toplantısında taraftarın kendisini protesto etmek konusunda serbest olduğunu ve maçtan 20 dakika önce Barnebau çimlerine çıkarak bununla yüzleşebileceğini söyledi. Mourinho'yu ''The Special One'' yapan da bu özelliği sanırım!

Real Madrid Muhtemel 11'i:

YORUM

Son yıllara bakıldığında Atletico, Real'e iki maçta 6 puanı verip Barcelona'yı en az bir karşılaştırmada yendiği için şampiyonluk yarışında ezeli rakibine yardımcı olur bir görüntü çiziyordu. Bu sefer roller değişti ve kazanması gereken taraf bu sefer Atleti. Barnebau'da kazanmak onlara 3 puandan çok fazlasını getirecek ve şampiyonluğa olan inançlarını tavan yaptıracak. Maç öncesinde Diego Simeone, Mourinho'yu öve öve bitiremedi. Mou'yu tanımlamak için ''şampiyon'' terimini kullanan Simeone, ''İnter'de çalışırken sırf onun takımını izleyebilmek için gelmiştim ve onunla tanışma fırsatı bulmuştum.'' dedi. Atletico'nun zirvede yer almasının sadece Falcao'ya bağlı olmadığını ve takım olarak buralara geldiklerini söyleyen Arjantinli, derbiyi kazanmak için ellerinden geleni yapacaklarını söyledi.

Atletico, Real'i deplasmanda en son 13 yıl önce yenebilmiş. Bu sezon gerçekten şampiyon olma ya da bu mücadelenin içinde yer alma planları varsa bu hasrete son vermenin tam sırası!

Real Madrid geçen sezon kadroyu geniş tutmadan birbirine alışkın oyuncularla oynamayı tercih etmişti ancak bu sezon kadro darlığı sıkıntı yaratıyor gibi. Orta sahada Xabi Alonso'nun yanında oynayacak isim konusunda henüz karar verilebilmiş değil. Khedira bu maç için ideal olabilir ancak bu sefer de sıkıntı hücumda baş gösteriyor. Modric henüz kendisinden beklenen katkıyı verebilmiş değil ve ikinci bir Kaka vakası olma yolunda ilerliyor. Ortadaki ikilinin önünde oynayacak isim konusunda da sıkıntılar var. Mesut Özil bu sezon geçen sezona göre çok daha kötü durumda. Kaka geldiğinden beri bir türlü istikrar sağlayamadı. Kaliteli ayakların hiç biri şu anda Koke'nin Atleti'ye verdiği katkıyı veremiyor gibi gözüküyor. Bu arada sezon başında Chelsea'den kiralanan Essien geri gönderildi. Son bir kaç sezonda sakatlıklarla mücadele eden yıldız oyuncu sakatlık belasından yine kurtulamadı ve Madrid macerası kısa sürdü!

Atletico tarafı için ise en önemli detay seçilecek sistem gibi gözüküyor. Diego Costa'nın 11i girdiği maçlarda 4-2-3-1 ya da 4-4-2 oynayabiliyorlar. Costa, Falcao'nun yanına kaydığında Koke merkezden biraz daha kanada yaklaşıp oyunu oradan kurmaya çalışıyor. Orta sahada Mario takıma döndü ve maçın kilit noktalarından birisi olabilir. Mourinho'nun seçeceği orta saha düzeni maçın kaderini belirleyecek gibi. Beklenenin aksine gollü bir maç olmayacak bence ama kusursuz gol ayaklarının sahne alacağı bir maç için iddialı konuşmakta olmaz.

Real Madrid bu maçı kazanmak zorunda. Bu onlar adına avantaj da olabilir dezavantajda. Maçın ilk çeyreği çok önemli bu açıdan. Real maçın başından itibaren saldırırsa kontradan gelebilecek bir Atleti golü maçın tüm hikayesini değiştirebilir. Derbiden hemen önce sona erecek Barcelona-Bilbao maçı da bu karşılaşma için ışık tutabilir. Bielsa'nın bu sezon sorunlarla boğuşmasına rağmen Barça'dan çalabileceği bir puan bile derbinin ateşini daha çok yakacaktır. Barcelona kazanırsa Tito Vilanova arkasına yaslanıp viskisini yudumlarken izleyebilir derbiyi zira her sonuç onun için güzel olacak. Gerçi o İspanyol basınındaki haberlere göre derbiyi izlemeyeceğini söylemiş bunu da eklemeden geçmeyelim..

İspanyol Marca Gazetesinin ''Kim Kazanır?'' anketinde ben bunları yazarken %46,8 ile Atletico %46,7 Real kazanır sonucu var. Ankete oy vermek ve sonuçları görmek için şuraya tık!

İki takımın son yıllarda oynadıkları maçların özetleri ve atılan en güzel goller için ise şuraya tık

Not 1: Derbiyi saat 23.00'dan itiberen NTVSPOR'dan izleyebilirsiniz!
Not 2: Maç öncesi notları ve bilgileri tercüme eden Ceyda Yılmaz'a teşekkürler! 

Kaynak: http://www.madridatleticos.com/la-liga-preview-real-madrid-v-atletico-madrid/

Haftanın Golleri | Aralık #1


2012.12.01 ile GOTW
Haftanın gollerinde Arango muhteşem sol ayağını tekrar gösteriyor bize. Kendini hatırlatanlardan birisi de David Villa oldu. Di Maouro'nun golünü de pas geçmeyelim. Oylamada şu anda Kuba önde gidiyor ondan sonra Adil Rami ve Arango sıralaması var...

30 Kasım 2012 Cuma

Red Bull, Hayallerini Kalkış Pisti ile #kanatlandirir!

Eğer gerçekten inanırsan o zaman herşey mümkün. Şimdi senin sıran!
Red Bull yıllardır insanları ve fikirlerini kanatlandırıyor. Şimdi uçma sırası sende. Eğer senin de mükemmel bir fikrin varsa, videonu yükle ve bunu @RedBullTR ile paylaş. Videoyu izleyenler tarafından oylansın ve jüri değerlendirmesiyle gerçeğe bir adım daha yaklaşsın. Hazır mısın? O zaman gel ve kanatlarını al.
Acele davran; bir adım ilerde olmak için videonu yüklemeyi unutma!
www.kalkispisti.redbull.com.tr/kalkispisti
Konuşmaya dahil olmak için tık: #kanatlandirir

Bir bumads advertorial içeriğidir.

Michael Laudrup, Reenkarnasyon, Christian Eriksen!

Danimarka futbolu deyince akla hep Michael ve Brian Laudrup Kardeşler gelir. Kulüp olarak ise akla gelecek takım Kopenhag ya da bu sezon Şampiyonlar Ligi'nde adını duyduğumuz ama yazamadığımız Nordsjaelland(kopya çektim) değil Hollanda'lı Ajax gelir hemen. Zira Danimarka futbolunun tarihinde en iyi 10 oyuncu sıralaması yapılsa bir çoğunun yolu Ajax'tan bir şekilde geçmiştir. Danimarkalıysan ve ülken adına efsane olmak istiyorsan kariyerinin bir dölümünde rotayı Amsterdam'a çevirmek yazısız kural adeta.

Michael Laudrup Juventus, Lazio, Barcelona ve Real Madrid formaları giydikten sonra son durağı Ajax'a imza atmıştı. 1998'de futbolu bıraktığında koleksiyonuna Eredivise şampiyonluğunu da eklemişti. Laudrup'un vedasının ardından Ajax onun gibi bir futbolcu için tam 10 sene bekledi. Geçen süreçte ''Futbolcu Fabrikası''ndan Sneijder, Van der Vaart gibi yıldızlar yetişmişti ama 2008 yılında Laudrup daha ölmeden reeankarne oldu ve Eriksen kılığında Ajax'a geri döndü. Daha 17 yaşında olan bu çocuk için 1 milyon euro ödemişlerdi. O sezon Ajax'ın genç takımını şu an ki A takım teknik direktörü Frank De Boer çalıştırıyordu. Takım arkadaşlarının arasında dikkat çekince dönemin Ajax teknik direktörü Martin Jol onu kadroya aldı ve sezon başı kampına dahil etti. Kamptaki performansından sonra Jol onun için ''O yeni Michael Laudrup'' diyecekti. Ona göre Sneijder'den eksik kalır bir yanı yoktu. 

2010 Dünya Kupasında Danimarka milli takım kadrosuna çağrıldı. Henüz önemli bir rolü yoktu ancak 18 yaşında Dünya Kupasına gidiyordu! Danimarka futbolunda A Milli Takımı oluşturan iyi bir kadro vardı ancak takımın yaş ortalaması oldukça fazlaydı. Dünya Kupasından sonra bir çok yıldızın kariyerinin sonuna geleceği düşünülünce gelecek adına tek ümit Christian Eriksen'di.


Dünya Kupasının ardından Eriksen Ajax'a döndü ve A takımda altyapıdan hocası De Boer ile çalışmaya başladı. Bu onun adına büyük avantajdı ve takımda artık as eleman olmuştu. O sezon 6 gol atmayı başardı. Birebirde kolayca adam eksiltiyor, uzaktan şutları ile kaleyi yokluyordu. Ajax'ın oyun planının merkezindeydi ve sadece 18 yaşındaydı. Klasik 10 numaralardan farklı olarak sadece pas dağıtmıyor bitmeyen enerjisi ile rakip atakları durdurmakta da etkili oluyordu.

O sezonun sonunda Hollanda'da ''Yılın Genç Yeteneği'' seçildi. Hollanda futbolu düşünülürse bu o kadar da kolay bir şey değildi zira Eredivise'de elini sallasan yeteneğe denk geliyor. O sezon onu fark edenlerden biri de Hollanda ve Total Futbolun Babası Johan Cruyff oldu. Eriksen için ''O gerçekten tüm kalbimle sevdiğim bir oyuncu. Ona bakınca Michael ve Brian Laudrup kardeşleri görebiliyorsunuz. Onların seviyesine gelip gelemeyeceğini bir kaç yıl içerisinde anlayacağız!'' demişti.

2011-12 sezonunda Eriksen, Cruyff'un onun için vaad ettiği Laudrup'lar gibi olma düşüncesine çokta uzak olmadığını gösterdi. Ligde yeniden şampiyonluğu kucaklarken gol ve asist sayısını artırmayı ihmal etmedi. Artık takımın patronu oydu bu ağırlığı kaldırabileceğini göstermişti. Sezon sona erdiğinde büyük takımların dikkatini çoktan çekmişti bile. Amsterdam ekibi Şampiyonlar Ligi'nden elenmişti ancak Danimarkalı özellikle Manchester'a karşı Old Trafford'ta gösterdiği oyunla dikkatleri üzerine çekmişti. Ajax altyapısında iken Chelsea onunla ilgilenmiş, Barcelona ise fiyatını fazla bulmuştu ama artık değeri çok daha fazlasıydı. Onu Euro 2012'de izleyip belki de ona göre değer biçeceklerdi.


Christian'ın sanşsızlığı Euro 2012'de düştükleri gruptu. Her turnuvanın bir ölüm grubu olur ancak bu seferki çok başkaydı. Turnuvanın en büyük favorilerinden Almanya ve Hollanda'nın yanı sıra eleme gruplarında geride bıraktıkları Portekiz'le aynı gruba düşmüşlerdi. Grupta iyi futbol oynamadılar ve veda ettiler. Bu onun için büyük bir sınavdı. Devler arenasında bizzat devlere kendini gösterme fırsatını tepmişti ve ilk sınavdan kalmıştı. Ama bu sadece bir başlangıçtı ve bunca şeye rağmen hala 20 yaşındaydı!

Başarılı geçen ancak milli takımla hayal kırıklığı yaratarak biten sezonun ardından Danimarka'da Yılın Futbolcusu seçildi. Michael Laudrup yeniden sahalara dönmüştü ama bu sefer boyu biraz daha kısa ve biraz daha zayıftı sanki.

2012-13 sezonuna Ajax'ta başlayan Eriksen'in sezon sonunda bol sıfırlı rakamlarla başka bir takımın yolunu tutması muhtemel. Zira Ajax'la sözleşmesi 2014'te bitiyor ve uzatılmasında konusunda sıkıntılar var gibi. Onu alan takım sadece bir 10 numara almış olmayacak. Aynı zamanda mode seçenekleri arasında gerektiğinde Xavi olmakta var. Bu arada Eriksen bu sezon Şampiyonlar Liginde geride kalan 5 maçta en çok koşan oyuncu durumunda! Maç başına yakaladığı ortalama yaklaşık 13,5 km!! Bu veriler onun sadece bir 10 numara olduğunun göstergesi sanırım. Gideceği takım hangisi olursa olsun bir adım öne taşıyacak. Hani hep denir ya çift yönlü oyuncu diye onunki çiftten biraz daha fazlası...

Kaynak: http://www.thefalse9.com/2012/11/rough-diamonds-12-christian-eriksen.html#more

Hafta Sonu Futbol Ekranı

30 Kasım Cuma
18:30 Spartak Moskova - Zenit St.Petersburg (Ligtv 3)
20:00 Galatasaray - Gaziantepspor (Ligtv)
21:30 Fortuna Düsseldorf - Eintracht Frankfurt (TRT Haber)

1 Aralık Cumartesi
14:00 Boluspor - MKE Ankaragücü (TRT 1)
14:45 West Ham United - Chelsea (Ligtv 3)
16:00 KDÇ Karabükspor - SB Elazığspor (Ligtv)
16:30 Schalke 04 - B.Mönchengladbach (TRT Haber)
17:00 Manchester City - Everton (Ligtv 3)
19:00 Orduspor - Beşiktaş (Ligtv)
19:00 Akhisar Belediyespor - Bursaspor (Ligtv 2)
19:00 Torku Konyaspor - Karşıyaka (TRT Spor)
19:00 Samsunspor - Bucaspor (TRT Web)
19:30 Reading - Manchester United (Ligtv 3)
19:30 Bayern Münih - Borussia Dortmund (TRT Haber)
21:00 Barcelona - Athletic Bilbao (NTV Spor)
23:00 Real Madrid - Atletico Madrid (NTV Spor)

2 Aralık Pazar
11:30 Anzhi Makhachkala - CSKA Moskova (Ligtv 2)
13:30 İstanbul BB - Sivasspor (Ligtv)
13:30 Altınordu - Darıca Gençlerbirliği (Yeni Asır TV)
14:00 Denizlispor - Manisaspor (TRT Spor)
14:00 TKİ Tavşanlı Linyitspor - Gaziantep BB (TRT Web)
16:00 MP Antalyaspor - Mersin İdman Yurdu (Ligtv)
16:00 Lazio - Parma (TRT Spor)
16:00 Göztepe - 1461 Trabzon (TRT Web)
16:30 Hoffenheim - Werder Bremen (TRT Haber)
18:00 Deportivo - Real Betis (NTV Spor)
18:00 Norwich - Sunderland (Ligtv 3)
18:30 Wolfsburg - Hamburg (TRT Haber)
19:00 Kayserispor - Fenerbahçe (Ligtv)
19:00 Eskişehirspor - Kasımpaşa (Ligtv 2)
19:00 Çaykur Rizespor - Şanlıurfaspor (TRT Spor)

3 Aralık Pazartesi
20:00 Gençlerbirliği - Trabzonspor (Ligtv)
20:00 Kayseri Erciyesspor - Adanaspor
20:00 Adana Demirspor - Kartalspor

Appi !


Fenerbahçe tribünlerinin efsanesi olabilecekken şansız bir sakatlık geçiren buna rağmen hala çok sevilen Appiah hatun kılığına girmiş. Hani yakışmamış demeyecem ama benim kafam farklı bir yere takıldı. Sosyal medyada Galatasaraylılar veya diğer takım taraftarları bu durumu kullanıp Fenerbahçe ile dalga geçmiş. Abi bu neyin kafası cidden merak ediyorum açıkcası.. Tam tersi de aynı şekilde. Yani Fenerbahçeli yapınca da benim için farklı bir şey yok. 

Geçenlerde Telegol izliyorum orada Melo'nun hava alanı röportajı gösterildi ve memlekette futbol yorumcusu olarak geçinen adamlar -adam kelimesi tamamen lafın gelişi- Melo'nun gözlüklerine ve imajına taktı. Bundan adam olmaz bundan topçu olsa n'olur gibi abuk subuk yorumlar. Ulan sana ne adamın giyiminden be adam! Sakal bıraktığımda ''Oğlum bu ne sana yakışıyor mu diyen, erkek adam yapmaz günah'' diyen geri kafalı dayı, emmi bakışı bu. Geçen dayım sakalım için ''Adamlar genç çağ değişti'' dedi. Bi' zahmet sizde değişin artık!

29 Kasım 2012 Perşembe

Del Piero

Francesco Totti ile beraber İtalya'nın bayrak adamlarından bir tanesiydi. Totti ona karşı hep 1-0 önde oldu çünkü o kariyerine efsanesi olduğu Juventus'ta değil Padova'da başlamıştı. Geçen sezon sona erdiğinde Totti aradaki farkı 3e çıkardı. Zira Juventus efsanesini kadrosunda tutmadı. Her şeye rağmen o giderken büyüklüğünü gösterdi. 10 numaralı formasının rafa kaldırılması fikrine karşı çıktı. ''10 numara emekliye ayrılmamalı. Bir gün o formayı giymenin hayalini kuran çocuklar var!''
Del Piero 1994-95 Juventus

28 Kasım 2012 Çarşamba

İniesta-Alonso-Messi

Fotoğrafı bulduğum sitede çekildiği tarihi bulamadım ama tiplere bakılırsa biraz eskilerden. O dönemden bugüne İniesta ve Messi kaldırmakdık kupa  bırakmadı. Alonso'nun da onlardan eksik kalır yanı yok hani. Gerçi geçtiğimiz hafta sonunda yeniden zirveye çıkmasına Vettel engel oldu ama şu an için en iyilerden birisi.

Haftanın Golleri | Dersimiz Röveşata


2012.11.04 ile GOTW

Haftanın en güzel gollerinde İbrahimovic'in başlattığı Röveşata fırtınası devam ediyor. Mexes'in golünden sonra Bekir'in golü de es geçilmemiş. Hatta Moussa Sow'un golü de listede. Bu liste dünyada bütün ligler takip edilerek hazırlanıyor dolayısıyle ''Dünyada Haftanın En Güzel 10 Golü'' listesinde 2 gol Fenerbahçelilerden! 

Oylamada şu anda Mexes açık ara lider. Sow 5. Bekir ise 10. sırada. Bu hafta birinci çıkarma şansımız düşük ama geçen sene Stoch'la başlayan bu sene Sow'la devam eden güzel goller furyası Fenerbahçe'yi buraya taşımaya devam edecek anlaşılan.

Pique-Shakira

Birbirine bu kadar yakışan asitmetrik başka bir çift tanımıyorum. Aradaki boy farkını topuklu ayakkabılar bile kurtarmıyor neredeyse ceza sahası kadar fark var ama yakışıyorlar be abi. Arap esintili Latin rüzgarımız Shakira hamileydi değildi derken sonunda açıkladılar. La Masia'ya Messi'nin oğlunun yanına birisi daha geliyor. Bu takımın beli 50 yıl daha bükülmeyecek gibi zira adamlar çalışıyor :) 
Not: Çocuğun erkek veya kız olacağını bilmiyoruz. Neyse kız olursa Arsenal Ladys'e transfer ederiz.

Her Yerden Çıkan Adam: Rıdvan Dilmen

Borges Blog paylaşmış ama bu konuda fikirlerimi yazmazsam olmam. Fotoları da ondan koyduk. Başbakan İspanya'ya gidince Mesut Özil'le bir araya gelmiş. Son bir kaç yılda bu görüşmelerin olmazsa olmazı Rıdvan Dilmen'de orada. Bunu başkası yapsa meşhur olma çabası derim ama Türk spor medyasının en çok aranan adamı Rıdvan Dilmen olunca garipsiyor insan. Başlarda normaldir dedik ama bir değil iki değil sıkmaya başladı yavaştan. Özellikle Aykut Kocaman'ın Fenerbahçe teknik direktörü olmasıyla birlikte Fenerbahçe'nin her işinin içinde oldu. Mehmet Ali Aydınlar'la görüşmesi bile olduğu sonradan ortaya çıktı. Dilmen'in bu kadar göz önüne gelmesinde başka bir etkende Acun faktörü oldu! Acun'u televizyonda yükselmesi ile beraber birden kanka oluverdiler. El Clasico, reklam kampanyaları derken Rıdvan Dilmen repertuvarına Avrupa futbolunu da ekledi. Yorumlarının içine ''Barcelona böyle yapıyor'' cümlesini eklemeden edemedi. Onun hayatı beni ilgilendirmez elbette ama nacizane fikrim şu: Üst kademelerle samimi olacağım, sevilen adam olacağım derken alt kademenin yani halkın sevgisini kaybediyor yavaş yavaş. Bunlarla uğraşmaktan yorumlarında tekrarlara düşmeye başladı. Şöyle bir örnek verip konuyu kapatalım. 

Bir GS maçı sonrası %100 Futbol'da : ''Emre Çolak bugün orta sahada denendi ama Selçuk orada oynamaz ondan Emre olmaz ancak kanatta kullanılır en kötü forvet arkasında oynar!''

Bir Milli Maçta yorum yaparken: ''Orta sahada bir değişiklik yapılabilir. Kulübede Emre Çolak gibi bir adam var GS'da zaman zaman orada oynuyor. Bu maç içinde düşünülebilir. Abdullah Hoca deneyebilir.''



27 Kasım 2012 Salı

En Çok Kazanan Teknik Direktörler

1. José Mourinho (Real Madrid 15,3)
2. Carlo Ancelotti (PSG 13,5)
3. Marcello Lippi (Guangzhou Evergrande 10)
4. Alex Ferguson (Manchester United 9,4)
5. Arsene Wenger (Arsenal 9,3)
6. Guus Hiddink (Anji 8,3)
7. Fabio Capello (Rusya 7,8)
8. Tito Vilanova (Barcelona 7)
9. Jose' Antonio Camacho (Cina 5,9), 

    Roberto Mancini (Manchester City 5,9)
11. Frank Rijkaard (Suudi Arabistan 5,3)
12. Jupp Heynckes (Bayern Münih 5,2)
13. André Villas Boas (Tottenham 4,5)
14. Harry Redknapp (Queens Park Rangers 4)
14. Jorge Jesus (Benfica 4)
16. David Moyes (Everton 3,6), 

      Manuel Pellegrini (Malaga 3,6), 
      Paulo Autuori (Katar 3,6)
19. Abel Braga (Fluminense 3,5)
20. Luciano Spaletti (Zenit 3,3) 
21. Antonio Conte (Juventus 3), 

      Cesare Prandelli (Italya 3)
      Vanderlei Luxemburgo (Gremio 3), 
      Muricy Ramalho (Santos 3), 
      Tite (Corinthians 3)
26. Ottmar Hitzfeld (İsviçre 2,6)
27. Joachim Loew (Almanya 2,5), 

      Marcelo Bielsa (Athletic Bilbao 2,5), 
      Martin O'Neil (Sunderland 2,5), 
      Roy Hodgson (İngiltere 2,5)
Not: Para birimi Euro (€)

Yükselen Yıldız Dnipro


Fenerbahçe 100. yılı başlarken Şampiyonlar Ligi'nde Dinamo Kiev'e elendiğinde Ukrayna Futboluna dair bildiğimiz iki takımdan birisiydi Başkent takımı. Diğeri ise memlekette Galatasaray ve Beşiktaş'ı şampiyon yapmasına ve Galatasaray ile Şampiyonlar Liginde çeyrek final oynamasına rağmen ''sıkıcı futbol oynatıyor'' diye apar topar kovduğumuz Lucescu'nun takımı Shakhtar Donetsk. Lucescu sayesinde Ukrayna Ligini biraz daha yakından takip ediyorduk zira basınımız sürekli onu geri getirdiği için ister istemez takımının durumuna bakıyorduk. Sonra Metalist Kharkiv diye bir takım çıktı Beşiktaş'a 4 tane attı onları ve Jaja'yı tanıdık. Bunu daha unutamadan bu sefer Kaparty Liviv diye bir takım çıktı ve Rijkaard'ın Galatasaray'ını Avrupa Ligi dışına itti. Ukrayna Ligi her sezon kendini geliştirip yeni yeni takımlar çıkardı biz seyrettik. Şimdi onları temsil eden ve Avrupa'nın dev takımlarını dize getiren yeni bir takım daha var. Bu sezon Avrupa Ligi'nde PSV ve Napoli gibi takımları deviren ve grupta son maçlar öncesi liderliği garantileyen Dnipro Dinipropetrovsk'un yükselişine göz atacağız.

Dnipro'nun adını ilk duymamız Sevilla efsanesini yaratan ve daha sonra Tottenham ve Real Madrid'i çalıştıran Juande Ramos'u teknik direktörlüğe getirmeleri ile oldu. CSKA Moskova'dan kovulduğunda İspanyol teknik adam için Doğu Avrupa macerası bitti diye düşünülmüştü ama o biraz daha güneye inip Dnipro'ya imza attı. Moskova'nın soğuğundan sonra Dinipropetrovsk'un havası cezbetmişti belki de onu.


       ''Bana çok iyi projeyle geldiler ve ikna etmeleri zor olmadı. Yeni bir tecrübe yaşayacağım ve futbolun dili evrenseldir. Yeni tecrübeleri her zaman çekici bulmuşumdur.'' 
Ramos'un ilk açıklamaları böyleydi ama onun neyi çekici bulduğunu efsaneleştiği Sevilla'dan ayrılıp Tottenham'a imza attığında anlamıştık. Dnipro onu takımın başına getirmek için sadece güzel bir proje sunmamıştı anlaşılan. Kontratında yıllık 6 milyon dolar yazıyordu!

Juande Ramos'un paraya bakışını anlatmak için çok uzaklara gitmeye gerek yok. İki kez UEFA Kupası kazandıktan sonra Tottenham'ın ona önerdiği paraya dayanamayıp takımı bırakmıştı. Ada macerasının başında Kuzey Londra ekibine 104 milyon pound harcatarak transfer üstüne transfer yaptı ancak sezon sonunda büyük bir hüsran vardı. Tottenham ligi 8. sırada bitirirken Ramos'un ada macerası da oracıkta bitiyordu. İngiltere'de kredisini kaybetmesine karşın İspanya'da halen büyük bir adı vardı. Bernd Schuster'in El Clasico öncesinde Barça gerçeğini kabul edip ''Bizim bu takımı yenmemiz imkansız'' demesi üzerine kovulmasıyla kendini bir anda Santiago Barnebau'nun mavi koltuklarında buldu. 18 maçta alınabilecek 54 puanın 52sini aldığında almıştı ancak Barcelona durduralamıyordu. Arkasından gelen bir kaç yenilgi sonrası ''Burası Real Madrid'' denildi ve gönderildi. Bu sefer doğuya gitmeye karar verdi verdi CSKA Moskova'nın başına geçti ancak Rus futboluna ayak uyduramadı. İkinci ayını dolduramadan kapı bir kez daha gösterildi. Ramos'un Dnipro öncesi macerası böyle. Dnipro kendini göstermek, O da tekrar zirveye tırmanmak istiyordu ve kan uyumu sağlanmış gibi gözüküyor şimdilik.

Dnipro maçlarını Euro 2012 için yapılmaya başlanan ancak daha sonra seçilen stadyumlar arasından çıkarılan 31000 kapasiteli Dnipro Arena'da oynuyor. SSCB dağıldıktan sonra Ukrayna Ligi'nde dişe dokunur bir başarıları yok. Ramos göreve gelene kadar kurudkları çekirdek ile ligi ilk dört sıra içinde bitirmeye başlamışlar. Shakhtar ve Dinamo Kiev'den ziyade ligi bir sıra önlerinde bitiren Metalist'in Avrupa Ligi'nde ki başarıları onları daha fazlasını istemeye itmiş. Ramos'un seçilmesinin nedeni çalıştırdığı büyük takımlardan ziyade Sevilla ile bu kupayı iki kez kazanması. Teknik Direktörün en tecrübeli olduğu kupa ile kulübün istekleri çakışınca bu sezon ki başarının gelmesi kaçınılmazdı zaten.

Ramos geldikten sonra petrol takımları gibi takımı baştan aşağı yenilememiş. Bir kaç kaliteli takviye ile çekirdeği bozmadan devam etmiş. Takımın forvetine Premier Lig tecrübesi bulunan Hırvat Nikola Kalinic'i alıp orta sahaya Getafe'li Derek Boateng'i eklemiş. Bu isimlerin dışında dünya futbolunun olmazsa olmazı Brezilyalılarda var. Eh başarı lazımsa takımın hamurunda samba olmadan olmuyor bu işler. 

Dnipro bu sezon Ukrayna Premier Ligi'nde  17 maçta 11 galibiyet 4 beraberlik 2 yenilgi ile Dinamo Kiev'in önünde, Ligi ve şampiyonlar ligini kasıp kavuran Shakhtar'ın arkasında ikinci sıradalar. Evlerinde oynadıkları 9 maçın 9unu da kazandıklarını da eklemeden geçmeyelim. UEFA Avrupa Ligi'nde ise sadece Napoli deplasmanında kaybettiler. PSV'yi içerde dışarda yenip AIK'e de acımadılar. Son maçta AIK önüne biraz daha puan ve prestij toplamak için çıkacaklar zira yazının başında da söylediğimiz gibi grup liderliği garanti. 

Bu sezon oldukça ilgimi çeken Dnipro hakkında haber almak, Türkçe'yi bırakın İngilizce kaynak bulmak bile zorken onları ucundan kıyısından anlatmaya çalıştık. Zaman geçtikçe onlar kendisini sizlere zaten çok daha iyi tanıtacaklar. Zira şu an için işler gayet yolunda ve Ramos'la imzalanan 4 yıllık bir kontrat var. Son olarak Dnipropetrovsk şehrinin Moskova ve Kiev'in aksine çok sıcak olduğunu ve 1 milyon nüfuslu bir şehir olduğunu ekleyelim. Malum Mohaçkale'ye oyuncu getirmek çok zor Anji için ama onlar için öyle bir durum yok. Bu başarıları sonrası daha iyilerini getirmek isterlerse diye...

***Edit***
Dnipro'yu çok fazla izleyemediğim için oyunculardan çok bahsetmek istemedim. İzlemeden sallamak olur ama özellikle Konoplyanka'dan bahsetmedik diye twitterdan çok fazla tepki geldi. Avrupa Ligi'nde izleme şansımız oldu onu ve yeteneğiyle takımda ön plana çıkanlardan birisiydi. Henüz 23 yaşında ve böyle oynamaya devam ederse daha büyük bir takıma gitmesi uzun sürmeyecek. Diğer bahsedilmeye değer bir isimse Brezilyalı Giuliano! FM oyunlarının müdavimleri onu çok iyi bilir. Özellikle FM 08'den itibaren oyunun en iyilerinden bir tanesiydi. Hatta Alex ayrılırsa yerine kimi alsak muhabbeti yapılırken Alper Öcal onu önermişti. Onu da dikkatle izlemek lazım derim.

Onları izleme fırsatı bulursak daha geniş bir şekilde yazarız ama şimdilik bu kadar.

26 Kasım 2012 Pazartesi

F1'de Efsane Sezon Yeni Efsaneyi Yarattı, Vettel Üçlemeyi Tamamladı!

Formula 1 tarihinin en güzel, en ilginç sezonu efsane bir yarışla geride kaldı ve Vettel 3. kez üst üste şampiyon olarak bunu başaran en genç yarışçı ünvanını aldı. Eskisi gibi takip edemedik malum artık her şey paralı oldu bu ülkede. Yine elden geldiğince kısa bir özet geçelim.

Sezon başlarken 3-4 ismin şampiyonluk mücadelesinde olmasını  ve yarışları sırasıyla kazanmasını bekliyorduk ama işler biraz farklı gelişti. İlk 7 yarış geride kalırken 7 farklı yarış kazanan pilot vardı. Bunlardan birisi Maldonado'ydu hatta! 


Sezonun tam bu noktasında n'oluyor yahu bu işte bir terslik var demeye başladı camia. F1'in yeni lastik sağlayıcı Pirelli'nin özel lastikler ürettiği ve kazanmasını istedikleri kişiye verildiği söylendi derken orada kırıldı şampiyona.


Şampiyonanın yarısını geçtiğimizde yarış kazanan pilot sayısı WRC macerası pekte parlak geçmeyen ve dönen Raikonen ile 8e çıktı. Sona doğru yaklaşırken Red Bull geçtiğimiz yıl kadar olmasa da lider götürüyordu şampiyonayı. Fernando Alonso sürüş olarak en iyisi denilen sezonda şampiyonluklar kazandığı seneler kadar puan toplayamamıştı. Öte yandan F1'in yaşayan efsanesi Michael Schumaer geri dönüşünün ardından hayal kırıklığı yaratmaya devam ediyordu. Bir çok yarıştan puansız ayrıldı ve hayranlarını üzdü.


İngilizlerin vedar-ı iftiharı McLaren'in fire vereceği konuşulmaya başlandığında sezonun ortasıydı ve sonuna yaklaşırken Lewis Hamilton ayrılacağını sezon sonunda ayrılacağını açıkladı. Bu sırada Button'la twitter muhabbeti patlak verdi. Lewis daha takımdan ayrılmadan kendisini unfollow eden takım arkaşına yüklendi ancak durumdan daha acı olan gerçek daha sonra ortaya çıktı. Button zaten Hamilton'u takip etmiyormuş!


Bu sezon Formula 1'de her şey vardı bildiğin. Kavgalar, klasik bütçe tartışmaları, vazgeçilmez lastik muhabbetleri ve daha fazlası. Sezon sonu yaklaşırken herkes yavaş yavaş sahneden çekildi ve son şampiyon Vettel ile Alonso'ya kaldı meydan. Kıyasıya süren mücadele bugün koşulan son yarışa kaldı. Brezilya'da efsane bir yarış oldu son 10 turda şampiyonu 1 puan belirliyordu.


Alonso yarışta ikinci sıraya kadar tırmanırken Vettel 7. sıradaydı. Alonso 1. olsa ya da Vettel 8e düşse şampiyonun adı değişecekti ama olmadı. Vettel son anlarda yakın dostu Schumaer'i geçerek işini sağlama aldı ve 3 kez üst üste şampiyon olan en genç pilot unvanını ele geçirdi. 


En büyük efsane Schumaer pistlere ikinci kez veda ederken F1 yeni efsanesini yaratıyordu. Tebrikler Sebastian Vettel. Bi Schumaer değilsin belki ama neden olmasın daha yolun başındayız!




25 Kasım 2012 Pazar

Dani Alves

İnstagram Çocuğu Neymar başta olmak üzere Brezilyalılar bu garip fotolar çekme ve paylaşma işine fena sardı bu aralar. Dani Alves'i günahım kadar sevmem yalan yok. ''Çirkef Futbolcu'' tanımını yap deseler onun adını verirdim bir kaç yıl önce. Özellikle Sevilla-Fenerbahçe maçlarında kendini yere atmalar, hakemle oynamalar falan deli etmişti. Futbolculuğu ayrı nokta orda durmak lazım işte. Bazen düşünüyorum da O ayrılsa Barcelona napar acaba? Zira onun Barça sisteminde önemi oldukça fazla. Pek farkında olmasanız da...

Gerçek 10 Numara!