8 Aralık 2012 Cumartesi

Mou-Sir-Fenomeno

Yıl 1997
Mourinho kupalara henüz bu mesafeden bakıyor!
Hayallerini kurmaya başlamıştı bile belki de,
Onu bugünlere getiren taktik dehasının temellerini atan Sir Boby Robson'ın hemen yanında.
Kupayı diğer taraftan tutan adam gelmiş geçmiş en iyilerden Ronaldo!

Karede Mourinho'yu anlatan çok şey var. Tek eksik üstündeki Barcelona montuna başlayan nefreti...

7 Aralık 2012 Cuma

VIDEO | Şampiyonlar Ligi Grupları



Sky Sports Şampiyonlar Ligi gruplarının tamamlanmasının ardından genel video hazırlamış. Paylaşması bizden izlemesi sizden...

Hafta Sonu Futbol Ekranı

7 Aralık Cuma
20:00 Beşiktaş - Eskişehirspor @Lig TV
20:00 Elazığspor - Mersin İY @Lig TV 2
21:30 Hamburg - Hoffenheim @TRT Haber

8 Aralık Cumartesi
13:00 1461 Trabzon - Samsunspor @TRT Spor
14:00 Ankaragücü - Çaykur Rizespor @TRT 1
14:00 Kasımpaşa - Gençlerbirliği @Lig TV
16:00 Gaziantepspor - Karabükspor @Lig TV 2
16:30 Augsburg - Bayern Münih @TRT Haber
17:00 Arsenal - WBA @Lig TV 3
19:00 Malaga - Granada @Ntv Spor
19:00 Bursaspor - Orduspor @Lig TV 2
19:00 Sivasspor - Galatasaray @Lig TV
19:00 Manisaspor - Konyaspor @TRT Spor
19:00 Adanaspor - Kartalspor @TRT Web
19:30 E. Frankfurt - Werder Bremen @TRT Haber
21:00 Valladolid - Real Madrid @Ntv Spor

9 Aralık Pazar
13:00 Gaziantep BŞB - Göztepe @TRT Web
15:30 Manchester City - Manchester United @Lig TV 3
16:00 Trabzonspor - Kayserispor @Lig TV
16:00 Torino - Milan @TRT Spor
16:30 B.Mönchengladbach - Mainz @TRT Haber
18:00 West Ham - Liverpool @Lig TV 3
18:30 Hannover 96 - Bayer Leverkusen @TRT Haber
19:00 Fenerbahçe - İstanbul BŞB @Lig TV
19:00 Akhisar  - Antalyaspor @Lig TV 2
19:00 Karşıyaka - Kayseri Erciyesspor @TRT Spor
20:00 Atletico Madrid - Deportivo La Coruna @Ntv Spor
22:00 Real Betis - Barcelona @Ntv Spor

10 Aralık Pazartesi
15:45 Rubin Kazan - Spartak Moskova @Lig TV 3
18:00 Zenit  - Anzhi @Lig TV 2
20:00 Bucaspor - Boluspor @TRT Spor
22:00 Fulham - Newcastle @Lig TV 3
tribundergi.com

Euro 2020 için Düşünülen Şehirler

Avrupa futbolunun katili Platini yeni imha planını Euro 2020 için kurdu ve bugün Türkiye'nin hayır oyu karşılığında diğer tüm ülkelerin desteğini alarak şampiyonayı farklı şehirlere yayma fikrini onaylattı. Türkiye 2020 olimpiyatlarına aday olmasaydı bunlar olur muydu bilinmez ancak Avrupa'nın içinde bulunduğu ekonomik kriz işleri futbol içinde bir hayli zorlaştırıyor.

Turnavayı binlerce kmlik alana yaymak şampiyona fikrini zaten ortadan kaldırıyor. Zaten katılımcı sayısının artırılması ile kalite artık iyice düşecekken bir de üzerine bu eklenince futbolseverlerin beklediği tek şey artık Dünya Kupası olacak gibi.

Haa bu uygulanabilir bir şey mi? Kesinlikle hayır. İlk seçenek Türkiye'nin olimpiyatları alamaması ve şampiyonanın verilmesi. Bu olmazsa ikinci seçenek turnavayı düzenleyebilecek CİDDİ bir ülke bulabilmek. Zira daha önce aday olanlar bu işi becerebilecek ne ekonomiye ne de devlet desteğine sahip. Üçünçüsü ise bunu düzenlemek ve yaşayarak görmek. Tekrarı olmayacaktır zaten..

Umarım bu anlamsız, saçma sapan plandan vazgeçilir. Platini akıl almaz malum ama eğer düzenleyecek ülke bulunmazsa Almanya bunu hazırlık yapmadan bile rahatlıkla düzenleyebilir. Karış karış her noktaya götürmektense tek yerde olmasını tercih ederim.

Bu arada şehirlerin isimlerini tek tek yazmadım zira yukarıdaki haritada mevcut. O şehirlerden birisi de İstanbul. Eğer plan tutarsa İstanbul finale ya da yarı finale ev sahipliği yapacak. Belki de ikisine birden...

Okan Bayülgen, Faşizim(!), Güce Tapmak!

Malum hastayız günler genelde yatakta geçiyor. Netten gazete dergi okuyup, haber sayfaları karıştırarak zaman öldürüyoruz. Bu sabah gözüme bir haber takıldı: ''Okan Bayülgen'den Üniversiteli kıza sigara fırçası!'' Olayın aynen şöyle gelişiyor. (Çok önce yaşanmış medyaya yeni yansımış orası beni alakadar etmiyor!)



Normalde zaten günahım kadar sevmediğim bu adamın tavırları beni şaşırtmadı da orada sorun zeki geçinen bu varlığın aptalca söylemlerini salonu dolduran ve memleketin geleceği dediğimiz üniversiteli arkadaşların alkışlaması. Faşizmin f'siyle alakası yokken ''Sigarayı söndürün lütfen'' ricasına senin bu yaptığın faşizm demek ve hemen küstüm oynamıyorum laflarından sonra ben gidiyorum o zaman ayakları ile seyirciyi yanına çekmek ancak ona yakışırdı zaten. ''Güce Tapmak'' diye bir şey var ya hani. Orada kızın haklı olup olmamasının önemi yok seyircinin nasıl yalakalık yaparım düşüncesini olaya dökmesi var. Bu konuda yazmak yerine sözlükte bir arkadaş gayet güzel yazmış onun yazısını paylaşacağım. Okuyun hala anlamazsanız kapatın. Sayfayı değil ama medya maymunlarının peşinden koşan beyninizi!

''son yaptığı hareketle burada da taraflar oluşturmuş. biri tepki görmesin, hemen bir grup insan ezilenin yanında olma işini üstüne alınıyor.

kurallar herkes içindir. kapalı alanda sigara içilmiyorsa, içmeyeceksin. bunun yasaklanması abes diyen adamın sigaranın ne olduğunu kavrayamamış olması gerekir. ben de 10 sene içtim bu boku. yanımda nefesi tıkanan adam da oldu, gözlerinden yaşlar gelen de. içmeyene eziyet işte bu. doğrusu da kapalı alanda içilmemesi. hepsini geçtim; kural, kanun var. sev ya da sevme. içmeyeceksin diyor, içmeyeceksin o zaman.

kızın samimi bir tepki verdiğine inanmıyorum açıkçası; önce bunu belirteyim. yine de bu okan bayülgen'in sonraki tavırlarını anlamlı kılmaya, mantıklı kılmaya yetmiyor.

birincisi; "benim sigarama karışıyorsun, nükleer atıktan haberin var mı" kadar içi boş bir argüman görmedim. "sana ne benim sigaramdan" diyor; kıza ne nükleer atıktan? konuyla ne alakası var nükleer atığın, fruktozun? eksen kaydırma, haksız duruma düştüğünde bu milletin yapmayı en sevdiği iştir ve sıkça da rastlarız; başbakanından muhtarına, ilkokul bebesine kadar hepsi yapar bunu. standart bir haksızlık ispatıdır; "haklısın" deyip söndürse başka türlü bir tepki görürdü şimdi.

ikincisi; bir insanı o kadar insanın arkanda olduğunu bilerek aşağılama hakkını kimse kimseye vermiyor. bu da klasikleşen çift taraflı bir hastalık; güce tapma klişesi. kalabalık arkasında, her söylenene sırıtıyor, o da vurmuş vurabildiğince. hangisi daha faşistçe görünüyor? kız samimiyetsiz bir tepki vermiş olabilir, sigara içiyor bile olabilir. ama bu ekseni kaydırıp eyleme katılmadığı, nükleer atıkları çöpe atmadığı vs gibi konular üzerinden küçük düşürülmesini gerektirmez. 

mevcut tepkinin de nesi faşistçe çözebilmiş değilim. sigara içilmez tabelasının altında sigara içmeyi anarşizm sayan bir milletin evladı olarak pek tabii ki okan bayülgen de "benim sigaram mı dert oldu sana" diyebilecek cüreti kendisinde bulmuştur. en ufak bir kurala dahi uymakta zorluk çeken, "kurallar çiğnenmek içindir hehehe" diyen adam, vergi dairesindeki işini tanıdık sayesinde zamanından önce halleder, bayındırlık bakanlığı'na amcasının oğlunun türlü üçkağıtları ile yerleşir. yetmez, eve gidip ağız dolusu memleketin çarpıklığından dem vurur. topluma ağız dolusu söver. hakkını aramadığı için kızar onlara. önce batı toplumlarının medeniyet seviyesine sığınır, çok sıkışırsa da platon'dan alıntı yapıp devletin ne menem bir şey olduğundan bahseder. şaşmaz bu.

şimdi biri gelip bunun üzerine "ulan sigaradan nereye gelmiş adam neler var yhaa" yazacaktır muhakkak. yayalara kırmızı ışık yandığı halde o yayalara arabaların çarptığı bir memlekette ortalama insan zekası yukarıda yazanları algılayamaz normal olarak. çünkü kırmızı ışıkta beklemenin bir anlamı yoktur yol boşsa. ya da yaya geçidi olan yerde ışık yoksa yayaların bir sikime hakkı yoktur, arabalar durmaz. çünkü ülkede kimsenin hakkı kimsenin sikinde değildir. basit bir şekilde okan bayülgen de mekanın ne kadar büyük olduğundan dem vurarark kuralı çiğneme, başkasının hakkını gasp etme özgürlüğünü kendisinde görmüştür. prototip bir türk insanı.

problemin ana kaynağı devlet tabii yine. denetimden 10 dakika sonra her mekanda masaların üzerine kültablaları çıkıyorsa, komilerin en hızlı oldukları alan servis olmaktan çıkıp eski kola tenekelerini masalardan toplamak, masalara dağıtmak olunca, okan bayülgen de hak görür kendine. sigara değil sadece, her alanda denetleme becerisinden yoksun, gücünü güçsüzün boynuna basarak alan bir devletten bahsediyoruz. devletin kendisi yukarıdaki prototipin aynısı zaten. lacivertinden işte.

ayinesi iştir kişinin, lafına bakılmaz. örnek vatandaşlık beklemiyorum kendisinden de, savunulacak bir tarafı olduğunu da düşünmüyorum. köküne kadar haksızdır.
''

JL-AK

Fenerbahçe-M'Gladbach maçını izlemek için İstanbul'a gelen Löw, Fenerbahçe'yi ziyaret etmiş. Kovulduğunda onun için ''köylü'' yakıştırması yapılıyordu. Şimdi İspanyol Marca Gazetesinin ''Mou'dan sonra Real'i kim çalıştırsın'' anketinde 1. sırada yer alıyor!


5 Aralık 2012 Çarşamba

Anket: Fifa Ödülleri

Blogda sağ tarafa koyduk buradan da duyuralım. Öncelikle ''kim kazanır?'' diye sormuyoruz ''kimin kazanmasını istiyorsunuz?'' diye soruyoruz. Balon d'Or dışında sezonun en güzel golünü için oy kullanmanızı bekliyoruz. Stoch'un da aday olduğu son 3te Falcao ve Neymar'da var. Golleri bir şekilde izlediniz zaten.

Hemen onun altındaki ankette de yılın teknik adamı için oylarını bekliyoruz. Barcelona'yı nihayet geride bırakan Mourinho mı yoksa İspanya ile yeniden zirveye çıkan Del Bosque mi? Son seçenek Guardiola biraz geçmiş yılların hatırına aday oldu sanırım zira Real'e geçildikten sonra bu ödülü alması ayıp olur :/

Ve son olarak yılın 11'i var! Geleneksel Fifa Yılın 11'i seçiminde forve adayları arasında Burak Yılmaz'da var. Onu sağ tarafa koyamadık zira karmaşık bir şey çıkacaktı ortaya. En mantıklısını kendi 11inizi yorum olarak bırakmanız. Oylamaya katılmak ve kendi takımınızı kurmak isterseniz de şuraya tık!

Spor Dünyasından Çok Güzel Bir Haber


Bugünlerde spora dair duyduğumuz en güzel haber Nesine.com'dan geldi. Türkiye'de bir ilki gerçekleştirmişler ve artık İddaa maçları canlı olarak Nesine.com'dan izlenebilecekmiş.

Bunun için biz sporseverlerin tek yapması gereken, Nesine.com'a üye olduktan sonra, bültende takım isimlerinin yanında yer alan kırmızı TV logolu maçlardan izlemek istediklerini seçmek ve kuponlarına eklemek.

Özellikle internet üstünde link arayan, canlı skor sitelerini takip eden, forum forum dolaşıp maç skorunu öğrenmek isteyen onbinlerce sporsever için bu haber bizce devrim niteliğinde. Düşünsenize çok izlemek istediğiniz bir maç var, TV'de yayını yok. Link falan arayacağınıza küçük bir kupon yapıyor ve keyifle maç saatini bekliyorsunuz.

Üstelik oldukça iddialı ligleri yayınlıyorlar. İspanya La Liga, Almanya Bundesliga, İtalya Serie A, Fransa Ligue 1, Hollanda Ligi gibi çok izlenen ligler, Copa Libertadores, Copa Sudamericana gibi Güney Amerika'nın en önemli organizasyonları, Dünya Kupası Elemeleri, Fransa ve İspanya Kupa maçlarının yanı sıra basketbolda Euroleague’in de yer aldığı 50’nin üzerinde futbol ve basketbol ligini canlı canlı izleyebileceğiz.

Artık kimse de beyler link var mı diye sormaz herhalde:)

Daha detaylı bilgi için sizi tv.nesine.com adresine alalım.

Bir bumads advertorial içeriğidir.

4 Aralık 2012 Salı

Her şeyin başı sağlık

Son bir kaç günde hayatım yukarda gördüğünüz şeyle geçiyor. ''Boğaza iki defa sık sakın yutma gargara yap'' dedi doktor. Dedi demesine de o kadar kolay değilmiş. Daha ilk denemem jübilem olacaktı. Senede 4-5 defa hasta  oluyorum ama okulu bitirip ailemle yaşamaya başladığımdan beri daha çok hasta olur oldum. İlgi garanti diye mi  oluyor acaba.

Hasta olunca tek sevindiğim şey sigara içmemek sanırım. 3 gündür yatak döşek yatıyorum tek sigara içmedim daha. Tv ile aram da yok hatta laptopu kaç gündür ilk kez kucağıma aldım.

Bu arada twitter kullanmayı neredeyse bıraktım hastalık sürecinde. Sadece okuyucuyum öyle bakıyorum ne var ne yok. Hep ergen sohbetleri, gereksiz atıp tutmalar bitmiyor bitmek bilmiyor. Takıma temizlikçi ol desen heyecandan altına işeyecek adamlar ben hoca olsam diye başlayan cümlelerin sonuna hoca değilsin adam değilsin diyor. 

Yıl 2012 hala her takıma 5 atalım rahat rahat yenelim herkesi fikri var. Ulan senin kadronun 4-5 misli değere sahip Chelsea 7-8 maçtır  içerde dışarda  kazanamıyor. PSG, Montpellier'e şampiyonluk kaptırıyor sen hala ne anlatıyorsun. ''Onların ligleri daha kuvvetli'' bahanesi var bir de. Zaten biz de Chelsea'yiz PSG'iz demedik ki? Lig daha kötüyse takım da daha kötü zaten..

Neyse bu  konuda sabaha kadar konuşsak farklı yollara gideceğimiz adamlar var. Şampiyonlar Ligi gecesi bu gece. TVyi artık açıp maç izleyelim seçimimiz Dortmund-City olacak gibi.

Bunları niye yazdım bilmiyorum açıkcası. Blog dediğin şey böyle bir şey değil mi zaten? İlla hep bekleneni isteneni mi yazacaz. Yoo canım ne isterse onu..

Yazıyı tam kapatırken twitterda Yılmaz Özdil'in şu yazısını gördüm. Bir türlü hazzetmedim bu adamdan. Kimse kusura bakmasın da bunu hazedenlerin BÜYÜK bir kısmı da bunun gibi Atatürk'ü peygamber sananlardan. Atatürk yaşasa buna ne derdi acaba? Aha yazıda bu şuraya tık!