4 Ağustos 2012 Cumartesi

Taraftarı Olduğun Takımı Yazmak İster misin?


Dün gece uzun zamandır aklıma olan bir fikri twitterda paylaştım. Süper Lig'de her takımı kendi taraftarı sezon öncesinde değerlendirsin bunları bloga koyalım dedim. Bunun olacağına dair pek ümidim yoktu ancak oldukça fazla talep geldi. Bırakın Süper Ligi, Bank Asya hatta alt liglerden kendi takımlarını değerlendirmek isteyenler oldu.

Süper Lig için proje hazır ama 1. Lig için isteyenlerde var. Bütün takımları tamamlama şansımız olursa bunu da gerçekleştirmek istiyoruz. Eğer sende kendi şehrinin takımını değerlendirmek istersen bize ulaş ve yayınlayalım. İstediğimiz sezon öncesi takımın genel değerlendirmesi. Herkes tuttuğu, bildiği takımı değerlendirsin istiyoruz.

Sende bu proje de yer almak istersen aşağıdaki sosyal medya hesaplarından veya mail adresinden bize ulaşarak dahil olabilirsin.

Twitter: twitter.com/tottiblog | @tottiblog
Facebook: facebook.com/bymuss
e-mail: by_muss@hotmail.com

Rüzgarın Oğlu; Milos Krasic.


Fenerbahçe 2 yıldır peşinde liseli aşıklar gibi koştuğu Sırp futbolcu Milos Krasic'i nihayet takıma kattı. 2 yıl önce de Aykut Kocaman'ın takıma katılması için büyük uğraşlar verdiği fakat bir türlü imzayı attıramadığı Krasic, nihayetinde geldi.


Son yıllarda net olarak sağ kanat sıkıntı çeken ve bir türlü 'saf' bir sağ kanat ile istikrar yakalamayan Fenerbahçe, Krasic ile bu sorunu hayli hayli kapatacaktır. Hızı, seri oluşu ve ara ara sergilediği bitiriciliği ile "Rüzgarın Oğlu" lakabını fazlası ile hak eden Krasic, 4-3-3 sistemi ile yanıp tutuşan Aykut Kocaman'ın as adamlarından biri olacaktır.


Issıar Dia ve Colin Kazım'dan medet uman bir takım, Krasic ile büyük işler başaracaktır. Krasic'in takım ile uyumunu sağladıktan sonra ciddi katkı vereceği düşüncesindeyim. Sağ kanada gelen bütün oyuncular ile bir türlü uyum sağlamayan Gökhan Gönül'ün, Krasic ile uyumunun nasıl olacağı, benim adıma en çok merak uyandıran soru olarak görünüyor.


Mehmet Topuz'u Mehmet Topuz yapan bölgeden söküp alıp, hem o etkili şutlarını, hem de pas becerisini öldüren Aykut Kocaman'ın artık sağ kanat için daha net bir ismi oldu. Krasic transferi de bir çok opsiyonu beraberinde getirdi. Sağ kanat için düşünülen Kuyt forvete ve az öncede bahsettiğim Mehmet Topuz'u da orta sahanın ortasında monte edilebilecek. Kısacası alternatifi bol bir takım için net bir transfer oldu.

Krasic'in herkesin gözünde 4-3-3 sisteminde daha çok katkı vereceği söylense de, 4-2-3-1 sistemi ile Alex'in vereceği paslarda daha etkili olacağını ve Alex'in Krasic'i koşturmak adına çok çaba göstereceğini düşünüyorum. Tabii şu sistem ile Aykut hocanın oynayacağını düşünmüyorum. 4-3-3 sistemi için transfer edildiği söylense de ısrarla Krasic'in Alex'le daha çok iş başaracağını düşünüyorum. Tabii her şeyi zaman gösterecektir. İstediğini vezir, istemediğini rezil eden kaptanın Krasic'i hangi statüde tutacağını da çok merak ediyorum.


Fenerbahçe adına yapılan transferler oldukça iyi. Krasic'te bu 'iyi trasnfer' furyasına katılan oyunculardan oldu. Gerek maliyeti, gerek takıma vereceği katkı düşünüldüğünde Fenerbahçe çok net ve iyi bir transfer yaptı diyebiliriz. Hoşgeldin Rüzgarın Oğlu! Şansın, saçlarındaki sarılar gibi bol olsun :)

Milos Krasic Üzerine..

Nihayet diye uyandım dün sabah. Transfere hızlı giren Fenerbahçe yerli piyasadan adamları topladıktan sonra mesele yabancılara gelince bir anda stop etti. Vaslui maçından önce en azından orta saha transferi bitirilsin dedik olmadı. İlk maçta alınan beraberliğin ardından Krasic ve Yobo ile görüşmelerin başladığı borsaya bildirildi ve ilk olarak Krasic bitirildi. İlk beklediğimiz yer kesinlikle orta sahaydı ama hücuma topu taşımakta zorlanan Fenerbahçe  için harika bir takviye oldu. -Orta saha transferi yapılmazsa hiç bir işe yaramaz tabii-

Krasic Fenerbahçe için Ne Yapar?
Sırp oyuncu Fenerbahçe'de Mehmet Yozgatlı'dan sonra net kanat oyuncusu olan ilk adam desem gülersiniz belki ama öyle. Ne Dia onun tarzında bir adam ne Mehmet Topuz ne de Colin Kazım.. Son yıllarda savunmada sorun yaşamayan bunu bu sezon öncesi de bu özelliğini sürdüreceğini gösteren Fenerbahçe'de Krasic hücumdaki sorunu çözmek adına geldi. Kesinlikle Miroslav Stoch tarzı bir adam değil ve hiç olmadı! Topu hücuma taşımada büyük katkıları olacaktır zira Topuz kanat oyuncusu olmadığı için iki yıldır Gökhan o kanattan tek başına hücum etmeye çalışıyor. Gökhan-Krasic ikilisi rakip takımların sol kanadını otobana çevirebilir. Ayrıca Milos savunmada da Gökhan'a fazlasıyla yardımcı olacaktır. Savunma yapmaz fikrini ısrarla savunanlar bunu neye dayandırarak söylüyor bilmiyorum ama bu adam 2-3 yıl önce CSKA'nın 3-5-2'sinin sağında görev alıyordu. Solda yer alan isim ise Chelsea'den hatırlayacağınız Zhirkov'du. Yani bu adamın Juventus'ta yattığı iki sene boyunca huyu suyu değişmediyse savunma yöne gayet sağlam bir oyuncu. İki yıldır formaya aç olduğu için daha fazla mücadele edeceğini ve tabir yerindeyse rakibi ısıracağını düşünüyorum. Forması büyük ihtimalle garanti olacak ve düzenli olarak oynayacaktır. Yeni sezonda totalde 10 gol 10 asist yaparsa ben şaşırmam.


Oyun Planında Yeri Ne?
Krasic birinci planda 4-4-2'nin kanat adamı ancak bu sezonda asıl hücum planı olarak bunu kullanmayacağımız belli . Alex'siz oyunlarda muhtemelen Kocaman bu sistemi deneyecek ancak asıl soru Alex'li oyunda solda kimin oynayacağı. Eğer Stoch-Alex-Krasic veya Kuyt-Alex-Krasic kurmak istiyorsa ve Vaslui maçından hala ders almadıysa büyük hata yapar. Tamam bu 3lü kullanılabilir ancak zayıf rakipler karşısında evinde taraftar desteğiyle olur. Büyük maçlarda bu taktikle çıkarsan 4-2-3-1 değil 4-2-4 oynamış gibi olursun ve orta alanın çöker. Orta sahaya yapılacak transfer ile sağa Krasic'i monte edip sola da Caner'i koyacağımızı düşünüyorum. Mehmet Topuz'da savunmada büyük katkı verir ancak sola onu koymak fazlasıyla zorlama olur. Solda Caner, sağda Krasic gibi iki savruk ama adam eksilten ve direk kaleye giden adam ile Fenerbahçe'nin hücumda problemi çözülür. Ayrıca bu iki isim topu kaybettikten sonra anında baskı yaparak kazanmanızı ve tekrar hücum etmenizi de kolaylaştırırlar.


Solda Oynar mı?
Koyarsan oynar elbette ama faydalı olmaz. Krasic daha çok çizgi adamı. Stoch gibi topu terse çekip şut atacak bir adam değil. Bunların aksine çizgiye inip orta yapacak adamı geçecekse bile sıfırdan kaleye doğru gidecek bir yapısı var. Sola koymak onu topu çekmeye ve dikine değil yanlamasına oynamaya zorlamak olur. Galatasaray'da oynayan Keita'nın solda oynadığında ne kadar faydalı olduğunu gördünüz. Biraz ona benziyor sitili. Solda mecbur kaldığında kullanılır veya oyun içinde geçebilir ama verimi düşeceği için tercih edileceğini sanmam.

Krasic gecikmeli de olsa geldi imzayı attı. Üstelin iki sezon önce bahsedilen ücretlerin çokta altına geldi. Emenike'nin alınması ile patlayıcı bir güç istemişti Aykut Kocaman ancak yar olmadı. Onun kadar güçlü olmasa da Krasic o patlayıcı özelliği sağlayabilir ve yok yerden gol pozisyonları üretebilir. Daha detaylı analizini sezon içerisinde bol bol yaparız. Hayırlı uğurlu olsun böyle bir adama çok net ihtiyaç vardı. Şimdi sıra orta sahada..

3 Ağustos 2012 Cuma

İker & Sara #4

Günlük Sara&Iker paylaşımlarımız hızla sürüyor. Bu fotoğrafı dün sosyal medyada paylaştığımda bir arkadaş Casillas'ın daha önce burnunu karıştırıp küçük çocuğun başına sürdüğünü hatırlatmıştı. Pis herif Casillas şimdi de tombala çekip Sara'ya dokunacak:/ Aile terbiyesinden bi' habersin be Iker!


Gözde Sonsırma ile Starlar!

Olimpiyat'a gitmek demek sadece orada o heyecanı yaşamak kendi sporunun zirvesini yaşamak değil elbette. Dünyanın her köşesinden bütün sporların starları orada buluşuyor. Milli voleybolcumuz Gözde Sonsırma'da fırsat bu fırsat demiş ve gördüğü yıldızı hemen yanına alıp fotoğraf çekinmiş. Deklanşöre basın isim de büyük ihtimalle üstteki fotoğrafta gördüğünüz ve olimpiyat köyüne kaçak soktuğu eşi :) Twitter hesabından paylaştığı fotoğrafların bir kaçını paylaşalım.
Kobe Bryant ve Gözde Sonsırma
D-Will ve Sonsırma
Hastasıyız Sarunas!!
Yok artık LeBron James:)

Attıranlar ve Atanlar

Grafiğin bize anlattığı şey gol veya asist kralları değil. Avrupa'nın beş büyük liginde bir oyuncunun diğerine yaptığı asist sayısına göre sıralanması. Aslında bunu anlatabilmek zor ancak grafiğe bakınca anlayacaksınız.

La Liga'da 50 gol atan(söylerken kulağa gerçek gelmiyor hala) Messi'nin en büyük yardımcısı Dani Alves olmuş. Toplam 11 asist yapan Alves bunların 7sinde topu Messi ile buluşturmuş. Diğerlerini tek tek yazmaya gerek yok zaten grafik anlatıyor her şeyi. Üzerine tıklarsanız daha net görebilirsiniz.

2 Ağustos 2012 Perşembe

Roberto Carlos'un Altın Kariyeri

''Dünyanın gelmiş geçmiş en iyi sol beki'' tanımlaması onun için yeterli sanırım. 39 yaşında harika bir kariyeri noktaladı.  Bir dönem yolu İstanbul'a da düştü çubuklunun içinde izledik onu ama en çok beyaz Real Madrid forması ve sarı Brezilya forması ile sevdik.

İnter'e gitmek onun adına berbattı belki. Roy Hodgson, sol kanadını tek başına kullanan bu adamın ayaklarına pranga takmış ve orta sahayı geçmesine izin vermemişti. Tamam o sol bekti ama hücum her Brezilyalı gibi onunda çok hoşuna gidiyordu. Bir sezon sonra Real Madrid'e geçti ve tarihe adını kazıtacak kariyere başlamış oldu.

Kariyerinde dile kolay 3 Şampiyonlar Ligi, 4 La Liga, 2 Copa America ve 1 Dünya Kupası kazandı. Bir çok forvet kariyeri boyunca 100 golü aşamazken Carlos 10'u Fenerbahçe'de olmak üzere 147 golün altına imzasını koydu. Şimdi Anzhi ile Real Madrid arasında oynanacak bir gösteri maçı ile jübilesini yapması gündemde. Onu Cafu ile beraber Brezilya'nın 3-5-2'sinden ve Avrupa'yı kasıp kavuran Real Madrid'ten hatırlayacağız. Yolu bizim buralara da düşmüştü demeyi de ihmal etmeyeceğiz.

Alex'de Böyle mi Gidecek?

Damir Mrsic oyuncu ve takım menejeri olarak 10 yıla yaklaşan hizmetinin ardından dün itibari ile kulüpten ayrıldı. Kemal Dinçer'in gelişi ile yeni bir yapılanmaya gidip basketbol şubesi muhakkak ki başarı için ne gerekiyorsa onu yapacaktır.

Her şey güzel hoşta şu takıma on yıla yakın emek veren bu adamı üstteki iki satırlık yazıyla mı uğurlayacaktık. Fenerbahçe'nin zirve mücadelesi yapmadığı dönemde takımın yıldızı olan sayı ve asist krallıkları yaşayan, Ülker ile birleştikten sonra da katkısını devam ettiren bu adamı, basketbolun Alex'ini satır arasına ''sonsuz katkı için teşekkür ederiz.'' yazarak mı yollayacaktık. Mirsad için düşünülenler ne kadar güzelse Damir'e yapılan o kadar büyük ayıp! Irkçılık falan o konulara girmek istemiyorum, Mirsad'ın daha çok sevilmesinin sebebinin Türk olmaktan ziyade mücadeleci yapısı olduğunu da biliyorum ama Lugano'yu severken Alex'i sevmedik mi biz? Koşmuyor diyen her adam her golünde asistinde ayağa fırlamadı mı?

Bu konuda ne desem yetmeyecek, ne desem rahatlamayacam biliyorum o yüzden uzatmanın alemi yok. Şu adam bir çok çocuğa basketbolu sevdirdi ama siz onu sıradan biri gibi uğurladınız. Umarım Alex için güzel bir şeyler düşünüyorsunuzdur umarım...

Fenerbahçe Bildiğiniz Gibi | FB 1-1 Vaslui

3 Temmuz sürecinden beri süre gelen süreçte... Tabii ki böyle başlamayacak yazı. Artık Fenerbahçe tarafarı da yönetimi de teknik kadrosu da sportif başarı veya başarısızlıkta bunu öne sürmemeli ve bu psikolojiden çıkmalı.

Fenerbahçe iki yıl aranın ardından çıktığı Avrupa arenasında yeni transferlere rağmen bir şeyin değişmediğini gösterdi bize. Maça çıkılan düzenin hata olduğunu sosyal medyada da bol bol konuştuk ve ilk yarı bittiğinde bu konuda haklılığımız ortaya çıktı. Bunu görmek için iyi bir futbol yorumcusu falan olmaya gerek yoktu. Fenerbahçe daha önce iki hücumcu kanat artı Alex ve Forvet kombinasyonunu deneyerek başarılı hiç olmamıştı bugünde olmadı. Sahaya çıkan takım klasik 4-2-3-1 şeklinde gözüküyordu ama ilk beş dakikanın ardından 4-2-4 şekline büründü. Savunma ile hücum arasında bağlantı adına hiç bir şey yoktu. Herkes ayrı telden çalıp söyledi. Böyle olunca da Vaslui hızlı hücumlarla tehlike yaratıp akın akın gelmeye başladı.

Maç öncesinde Semih tercihi biraz kafamı kurcalamıştı ama fanatik taraftar bakışı gibi değil. Vaslui'yi analiz eden arkadaşlarım kanatlardan hücum edersek rahatlıkla yenebileceğimizi söylüyordu ama biz Semih tercihi ile göbekten delmeye çalışacağımızı belli olmuş olduk. Alex-Semih ikilisi ile stoperleri ortadan delip geçmeyi, arkadan gelen Cristian'ın da desteğiyle gole ulaşmayı planlıyordu Kocaman ama planlar tutmadı. Bunun nedeni aslında çok basit. Göbekten oynamak istiyorsan kanatlarda Stoch ve Kuyt'ı değil Caner ve Topuz'u tercih etmelisin zira bu adamlar orta alana destek verip senin planını daha kolay uygulamanı sağlarlar. Yok bu adamları kullanıyorsan Semih'in orada işi yok.  Kocaman'ın bu planının tutmasının en büyük nedenlerinden biri de Semih'in en iyi yapabildiği tek iş olan duvar olma işini de becerememiş olmasının etkisi de büyük tabi. Diğer büyük etken ise box to box yapabilecek bir orta saha oyuncusunun yani bir Emre Belözoğlu'nun olmamasıydı.

Takım genel olarak savunmada iyiydi ancak son yıllarda klasik hale gelen hücumda tempo yapamama olayı bu maçta da sürdü. İkinci yarıda Semih'in çıkıp Topuz'un oyuna girmesi ile orta alanda kontrolü ele alıp pozisyonlar üretmeye başladık. Caner-Stoch değişikliği ile takım maçın başından beri yapması gerekeni yapıp kanatlardan gelmeye başladı. Sağda Topuz-Gökhan uyumu oyuna yansımaya başladı. Solda ise Kaldırım, Caner'in girmesi ile daha rahat hücuma katılınca işler değişti. 75. dakikaya gelindiğinde Vaslui iyice temposunu kaybetmiş ve Fenerbahçe golü ha buldu ha bulacak derken o ana kadar harika oynayan savunma kombine hata yapınca 1-0 geriye düştük. Takım şoku üstünden atıp toparlanan kadar bir kaç dakika geçti ama tüm hatlarıyla rakip yer alana yerleşti. Zaten Vaslui'nin dermanı kalmamıştı kontra atmak için bile. Son on dakika biraz karambol şeklinde oynandı. Zira takımda kimin nerde oynadığı bile belli değildi. Son anlarda Alex'in alda at pasında Bekir kafayı köşeye çaktı ve umutları rövanşa bıraktı.


Bu takımı elemek o kadarda zor olmayacak buna fazlasıyla inanıyorum. Hatta deplasmandaki maçta daha rahat olacağımızı ve turu bir şekilde alacağımızdan da eminim. Ama bu maçtan dersler çıkarmak şart. Özellikle Aykut Kocaman'ın 4-2-4 dizilişine son vermesi şart. Tamam bu takım gerçekten güçsüz iyi bir orta sahaya ihtiyacı var Sow'un sorunları var falan ama koca ilk yarıda hiç bir şey yapmadı bu takım. Bunu kesinlikle gözden kaçırmamalı. Sonuç olarak derslik bir maç oldu bizim adımıza. Aykut Kocaman'ın hataları vardı tamam ama ihaleyi ona yıkmakta insafsızlık olur. Sosyal medyada istifaya çağıranlar bile var hem de baya fazla ama bu kazanma hırsını biraz fazla abartıyoruz. Sezonun ilk maçıydı bu beyler biraz sakin...


Geçen sezon bol bol maç değerlendirmesi yaparken oyunculara teker teker kısa değerlendirmeler yaptık. Sezonun ilk maçı içinde kısa kısa bakış atalım. 


Volkan Demirel: Fenerbahçe'nin kalesinde yıllardır büyük bir sorun olmadı bundan sonrada olacak gibi gözükmüyor. Volkan benim için dünyada en iyiler arasında tartışmasız. Kalenizde top class birinin olması kötü oynadığınız anlarda sizi rahatlatıyor. Özellikle ilk yarıda takım zor anlar yaşarken kurtarışları ile güven verdi. Bu sezon yine kale sapasağlam olacak!


Gökhan Gönül: Gökhan bu takımın hem hücumunda hem de savunmasında en önemli isimlerden bir tanesi. Bu maçta gerçek Gökhan gibi değildi ancak son yarım saat bindirmeleri ile etkili oldu. Formunu bulunca en büyük kozlardan biri olacaktır. Geçen sezon bir türlü istikrarı yakalayamamıştı bu sene artık onun yılı olsun.
Bekir İrtegün: Stoper oynamaya başladığı günden beri inanılmaz bir gelişim gösterdi. Geçen sezon formayı aldıktan sonra bir daha bırakmamıştı. Bu sezona da inanılmaz mücadele ederek başladı. O böyle oynadıkça Serdar'ın forma bulma şansı çok zayıf. Serdar'ın ondan tek artısı ayağının iyi olması ancak Bekir kampta bol bol bu yönünü geliştirmek için çalıştı. Eğer bu özelliği de kazanabilirse bambaşka bir adam olabilir. Zaten milli takıma da seçilerek ödülünü aldı. Bugün maçın adamını seçecek olsam iki üç adaydan birisi olur. Atıığı gol de cabası.
Egemen Korkmaz: Fenerbahçe için piyangoydu Egemen. Bedavaya çok iyi hem de yerli bir stoper kazandık bu sene. Bu maçta formayı kimseye vermeyeceğini gösterdi. Gol de hatası vardı ancak suç o topu tehlikeli bölgede ona atan Topal'ındı onun değil. Mücadelesi ile taraftarın en çok sevdiği isimlerden birisi olacak. Geçmiş sezonlarda iletişim pek iyi değildi ama zamanla unutulur..
Hasan Ali Kaldırım: Transferi olduğunda çok memnun değildim açıkcası. Fenerbahçe forması için yeterli değildi ve fazlasıyla pahalıydı ama yerli piyasasında adam bulmak zor olduğu için takıma katıldı. Hazırlık maçlarından itibaren oyunu ile hepimizi şaşırttı ve bu maçta da şaşırtmaya devam etti. Halen eksikleri var ama zamanla bunları kapatabilir. Tek soru işareti ise Ziegler ile aynı. Önünde Stoch yer aldığı zaman zorlanıyor ve hücuma katkı veremiyor.


Mehmet Topal:  Bu sezonun flaş transferinden birisi Topal. Valencia'da oyunu ile hepimizi gururlandırmıştı. Yabancı sınırlamasının sonucu olarak o da bol bol para verilerek getirilen adamlardan birisi. İlk maçında çok iyi gözükmedi. Savunmanın arasına girdiği anlarda iyiydi ancak Fenerbahçe orta sahasında oynuyorsanız savunmadan daha fazlasını yapmanız gerek. Onun için yorum yapmak için biraz daha bekleyelim derim.
Cristian Baroni: Geçen sezon gelişimi ile hepimizi şoke etti. Gitsin bu adamın bizim takımda ne işi var derken bir anda herkesin gözdesi oldu. Ama onun söylediğim bir söz vardır: İyiyken çok iyi ama kötüyken de hiç çekilmiyor.. Bu maçta savunma ile hücum bağlantısını hiç kuramadı. Böyle olunca da sarı lacivertli ekibin orta saha ihtiyacı bir kez daha gözler önüne serilmiş oldu.


Miroslav Stoch: Sezon başında onun için 12 milyon € teklif geldi ama satmadık söylemleri oldu. Şimdi diyorum ki keşke verseymişiz.. Hazırlık maçları ve bu maçta berbattı. Takımın oyun sisteminde fazlasıyla sırıtıyor. Böyle devam ederse formayı tekrar alması oldukça zor ve bu durumda onu yüksek paralara satmakta hayal. Tartışmasız sahanın en kötüsü oydu..
Dirk Kuyt: Siz onu ismiyle tartıştınız ama benim için tartışılmaz bir profesyonel. Sahada ilk dakikadan itibaren muhteşem bir mücadele örneği sergiledi. Sağ tarafta etkili olması bu sistemde zor ancak doğru dizilişle takıma katkısı oldukça fazla olacaktır. Maçın yıldızlarından birisiydi. Tabi yıldız derken mücadele anlamında yoksa takımın ortaya koyduğu oyun ortada.


Alex De Souza: Kaptan için çok fazla sözüm yok. Her sezon başında klasik hale gelen Aykut Kocaman, Alex'i istemiyor yorumları yine yapıldı ama ilk resmi maçta Kocaman ona bel bağladı. Orta sahada destek alamayınca pek fazla etkili olamadı ancak son anlarda al da at pası ile ben burdayım dedi. Bu sezon onu her maç son kez izliyor gibi izleyecem..
Semih Şentürk: Aykut Kocaman maç sonunda Semih'in topu tutup Alex'le etkili olacağını düşündüm ama olmadı dedi. Aslında tercih böyle bakınca çok mantıklı ancak Semih ortaya koyduğu oyun ile formayı hak etmediğini net olarak gösterdi. Kısa vadede tekrar formayı göreceğini düşünmüyorum açıkcası. Hatta bana kalsa bir an önce kendine yeni bir kariyer çizmeli. Gökhan Ünal'ın günahı ne madem ya da Bienvenu'nün?


Aykut Kocaman: Maça çıktığı 11 tamamıyle hatalıydı. Bu konuda sabaha kadar tartışabilirim itiraz eden herkesle. Hatta Aykut Hoca ile karşılıklı otursak ona da aynı yorumları yaparım. Beni ikna edebileceğini hiç sanmıyorum. Oyuncu değişiklerinde ise hata yapmadı. 3 değişiklikte yerinde ve mantıklıydı. Kocaman taktik olarak eksik evet ama bu saatten sonra dereyi geçerken at değiştirmek söz konusu değil. Özellikle geçen sezondan sonra. Biz sabredeceğiz o da kendini geliştirecek. Daha ilk maçtan istifa yorumu yapanlara da maç izlememelerini tavsiye ediyorum. Çünkü onların ki taraftarlık değil gereksizlik. Mümkünse azalarak bitin!


Hakem: Yönetimini pek beğenmedim ama sonucu etkileyecek bir karar da vermedi. Sadece takdir haklarını 50 bin kişi önünde oynayan ev sahibi takım için değil deplasman ekibi için kullandı. Sarı kartlar Fenerbahçe'ye çat çat çıkarken rakip için o kadar kolay çıkmadı. Vasat bir yönetim gösterse de sonucu etkilemediği için sorun yok. Kartlar ilerde başımıza bela olabilir onu da unutmamak lazım.


FENERBAHÇE: 1 - VASLUİ: 1
Stat: 
Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu
Hakemler: Antonio Miguel Mateu Lahoz, Pau Cebrian Deviz, Jon Nunez Fernandez (İspanya)
Fenerbahçe: Volkan Demirel, Gökhan Gönül, Bekir İrtegün, Egemen Korkmaz, Hasan Ali Kaldırım, Kuyt, Cristian, Mehmet Topal (Dk. 79 Sow), Stoch (Dk. 61 Caner Erkin), Alex, Semih Şentürk (Dk. 46 Mehmet Topuz)
Vaslui: Coman, Milanov, Varela, Charalambous, Salageanu, Antal (Dk. 88 Vasile), Caue, N'Doye, Sanmartean, Stanciu (Dk. 60 Sburlea), Niculae (Dk. 81 Costin)
Goller: Dk. 75 Antal (Vaslui), Dk. 89 Bekir İrtegün (Fenerbahçe) 
Sarı Kartlar: Dk. 21 Egemen Korkmaz, Dk. 27 Cristian, Dk. 44 Alex, Dk. 83 Bekir İrtegün (Fenerbahçe), Sburlea (Vaslui)

Basketbolda Genç Yetenekler Keşfediliyor!


Basketbol benim için bir tutku ve bu tutkumu herkes görmeli diyorsan; Nike senin için burada...

Basketbolda sıkı bir rakip olduğunu ve kazanmayı herkesten çok istediğini biliyoruz. İyi oynuyorsun, kendine güveniyorsun ve hayallerindeki basketbolcular gibi büyük oynamak istiyorsun...

Basketbol tutkun için yapman gerekenler 3 ayrı şehirde yapılacak seçmelere katılarak, kendini basketbol dünyasına kanıtlamak. Sinan Güler gibi tutkunu içinde hisset, mücadele et ve oyununu herkese göster,  sadece profesyonel basketbolcuların tecrübe ettiği Amerika hayaline bir adım daha yaklaş.

Yeteneklerini herkesle paylaşıp beğeni toplamak istemez misin? Şut at, turnikeye çık ve top hakimiyetini video ve fotoğrafla kanıtlayıp kendi sesinle profilinde yayınla, arkadaşlarınla anında paylaş.

Hayal ettiklerin için seni burada bekliyoruz: http://www.facebook.com/nikebasketballturkiye/app_328774483875994

Bir bumads advertorial içeriğidir.

1 Ağustos 2012 Çarşamba

Blog Önerisi: Oğuz Alp Tan

Twitter sayesinde bir çok adamla tanışma şansım oldu. Sırf bu yüzden bile twitter son on yılın en faydalı icadı olabilir:) Sosyal medyada tanıştığım adamlardan biride Oğuz Alp. Düzenli olarak blogda bir şeyler karalamaya başlamış. Takip etmenizi ve okumanızı Francesco Totti Blog olarak öneriyoruz. Blogun adresi: http://oguzalptan.blogspot.com/ twitterdan takip etmek için ise https://twitter.com/oguzalptan

Büyük Sorun: Yabancı Sınırlaması

Bu yazı uzun zamandır aklımda vardı ancak bir türlü kısmet olmamıştı. Son dönemde transferler yapılırken alınan kriterler, verilen paralar ve dönen muhabbetleri görünce artık zamanı geldi dedim. 


Matematik konusunda pek başarılı olmayan halkımız konu futbol ve yabancı sınırlaması olunca aksi yönde değişiyor. Zira muhtemel 11 kurarken, oyuncu değişikliğinde falan sahada kaç yabancı var, giren adam yabancı Türk çıksa ne olur gibi düşüncelerle matematiği baya ilerlettik. Bildiğiniz üzere memlekette ''6+2+sınırsız'' gibi bir uygulama var. Daha önce totalde 10'du ama Beşiktaş başkanı Yıldırım Demirören'in, Football Manager oynar gibi sende gel sende gel oğlum mantığı yüzünden sınırsız yapıldı. Ne tuhaftır ki aynı Demirören federasyon başkanı olduktan sonra bu kadar yabancının fazla olduğuna karar verip sistemi değiştirme kararı aldı. 2013-2014 sezonundan itibaren yabancıların toplam sayısı yeniden 10'a düşecek ve 6sı sahada yer alabilecek. Bir sonraki sezon ise toplam yabancı sayısı 8 sahadaki sayı ise 5 olacak. İşte sorunda tam burda başlıyor. Onlar bunun Türk futbolunu geliştireceğini düşünüyor ben ise mahvedeceğini. Neden mi?


Yabancı sınırlaması ne için istiyorlar?
Medyada, yabancı sınırlaması olmasın diyen adam bulmak oldukça zor. Herkes ağız birliği yapmış gibi bunun olmasını ve hatta daha da daraltılmasını istiyor. Milli Takım teknik direktörleri Fatih Terim, Guus Hiddink ve son olarak Abdullah Avcı bunun gerekli olduğunu söyledi. Benim aklım almıyor açıkcası bu kadar değerli isimler nasıl böyle düşünür, milli takıma oyuncu yetişmemesinin nedenini yabancı sınırlaması olarak görürler. Salaklık bende mutlaka yoksa bu kadar adam haksız olamaz ya.. Bahane belli kısaca ''Milli Takım''


Yabancı Sınırlaması ne gibi sorunlar yaratıyor?
Yerli oyuncuların ağzında pelesenktir hep şu cümle: ''Yabancılara tanınan haklar bize tanınmıyor, paramızı alamıyoruz bla bla'' Diyelim ki haklılar ve mağdur ediliyorlar ama bu akıl almaz paralar kazandıkları gerçeğini değiştirmez! Mesela Semih Şentürk'ün kazandığı paradan haberiniz var mı? Ya da Toraman'ın, Sabri'nin, Burak'ın aldığı paralardan.. Bu isimler Katar'a gitse şu aldıkları paraları alamazlar çok net! Burak Yılmaz'a Lazio'nun önerdiği para şu an kazandığının yarısından az.. 


Parayı kazanınca yatmaya başlıyorlar ve ikinci sorun ortaya çıkıyor. Biz zaten rahatına düşkün bir toplumuz, parayı da bulunca yatıyoruz. Kendini geliştirme diye bir durum oluşmuyor kolay kolay. Büyük takımlara gelipte 2-3 kademe atlayan kaç oyuncumuz var bunu bir düşünün. Arda Turan örneğini verelim bu konuda. Türk futbolunun en büyük yıldızı dediğimiz adamın aslında sandığımızdan çok daha büyük potansiyel olduğunu ancak Avrupa'ya gidince gördük. Koşmuyor, hantal yavaş dediğimiz Arda, Atletico'da maç başına 10-12 km koştu, savunmaya yardım etti ve güzel goller atıp, asistler yaptı. Türkiye'de kalsa bunlar olur muydu acaba demeden alamıyorum kendimi.


Başka bir sorun kendini kanıtlamış yabancı alma zorunluluğu. Galatasaray şu sıralar Melo'yu almak için varını yoğunu ortaya koyuyor. Akıl almaz paralar öneriyor. Peki bunu yapmasının nedeni sadece Melo'nun çok iyi oyuncu olması mı? Tabii ki hayır. Asıl nedenlerden birisi de adamın size ne vereceğini bilmeniz. Sürpriz yumurta alamıyorsunuz bu yüzden. Genç bir kaç yabancı getirip deneme ve daha sonra Avrupa'ya pazarlama gibi bir şansınız olmuyor. Çünkü elinizde sınırlı sayıda hak var ve deneme yanılma yapma şansınız yok.. Porto olalım biz veya Shaktar Donets gibi olalım demek her zaman kolayda öyle olabilmek için öncelikle bu yabancı olayından kurtulmamız şart. Ülkede genç yetenek alıp geliştirmeye ve büyüklere pazarlamaya çalışan kaç kulüp var. Kayserispor bu işi yerliler üzerinden yapıyor. Zira Türkler daha değerli çünkü havuz sınırlı. Eskiden Gençlerbirliği yapardı onlarda İlhan Cavcav'ın yaşlanması ile kulüp bu yapılanmayı terk etti.


Yabancı sınırlaması milli takımı nasıl etkiliyor?
Ortak kanı yabancı sınırlamasının milli takıma faydalı olacağı yönünde. Fenerbahçe üzerinden Türk oyuncular ve milli takıma bakalım. İlk 11'de 5 yerli oyuncu olmak zorunda malum. Fenerbahçe'de kalede Volkan, sağ bekte Gökhan Gönül, Solda Hasan Ali ve ortada Egemen milli takım oyuncuları hatta yabancı gelene kadar oynayacak olan Bekir'de öyle. Yani şimdiden 4 etti bile. Şimdi bir de Topal'ı ekledik mi etti beş. Bu adamlar zaten milli takım oyuncusu bunların hiç birinin Fenerbahçe yetiştirmedi ki! Üstüne bir de bu adamları almak için deli paralar ödedi. Hasan Ali için, Topal için ödenen ücretler ve verilen maaşlar inanılır gibi değil.. Galatasaray'da da durum farklı değil Semih dışında geriye kalan bütün adamlar sağdan soldan Anadolu'dan Almanya'dan toplanmış adamlar. Peki sahada 6 değilde 3 yabancı olsa geriye kalan adamlar altyapıdan çıkarılıp yabancıların yerine mi konulacak? Hayır öyle olmayacağını hepimiz çok iyi biliyoruz. Yine Fenerbahçe üzerinden anlatırsam. Bursa'dan Serdar Aziz ve Ozan İpek uçuk kaçık paralar verilerek alınır, Kayseri'den bir iki Türk daha kadroya eklenir öyle devam edilir. Alt yapı oyuncuları da A2'de oynamaya devam eder. Abdullah Avcı kusura bakmasın ama bu konuda ona hak vereceğim tek bir nokta bile yok!


Yabancı sınırlaması olmasa ne olur?
Sınırlama olmasa Mehmet Topuz 9-10 milyon eurolara transfer edilmez. Beşiktaş ile Fenerbahçe arasında kavgaya sebep olmaz. Bu sınırlama olmasa Mehmet Topal Valencia'lardan alınmaya çalışılmaz. Topal'a gel diye sen yalvarmazsın onlar beni alın diye yalvarır. Hamit bu paraları kazanmaz. Avrupa'ya giden her adamı geri döndürme çabası olmaz. Olcay Şahan 1 milyon euro kazanamaz.. Şimdi buraya dikkat! Hani başka liglere oyuncu pazarlayamıyoruz diyoruz ya her seferinde. Giderse de en büyük takımlara gitmek istiyor bizim oyuncularımız. İşte sınırlama olmasın onlarca oyuncumuz olur o kadar da iddialıyım. Sabri Freiburg'a gider mesela, Selçuk Şahin Espanyol'dan aldığı teklifi ne işim var, Fenerbahçe'de deli para kazanıyorum diyerek reddedemez. Semih Şentürk çoktan La Liga'da oynuyor olurdu. Eskişehirli Veysel Bundesliga'dan gelen teklifi kabul ederdi çünkü üç büyüklerden teklif alırım diye beklemezdi. Alper Potuk muhtemelen 1-2 milyon euro bedelle alınırdı. Bizim futbolcularımızda ki ''Avrupa'ya gidersem büyük liglere gidiyim'' mantığı değişirdi ve bir çok ligde oyuncumuz olurdu. Bu durumda yerli oyuncular kendini geliştirmek için her şeyi yapar bu da milli takıma yarardı.


Kısacası milli takımın düşmanı yabancı sınırlamasının kalkması değil kalkmaması olur. Bu sınırlama var oldukça yerli oyuncular kendini geliştirmek adına bir şey yapmaz, yabancılar ise paşa muamelesi görmeye devam eder. Bizim ligimizden hiç genç yetenek çıkmaz, çıkamaz. Umarım bunun farkına çok geç olmadan varırlar da bu saçma sapan uygulamadan vazgeçerler.. Bu uygulamanın milli takıma kazandırdığı bir tek oyuncu söylemek bile o kadar zor ki. Milli takımın yıldızı dediğimiz adamların hepsi Almanya'da yetişme. O yüzden siz hala neyi savunuyorsunuz anlamış değilim...

Ali & Beckham

Hani dilimize pelesenk olmuştur böyle ucundan kıyısından özel yetenekleri olan her adama efsane yaftasını yapıştırırız. Ama soldaki adam efsanenin sözlükteki karşılığı Muhammed Ali!..

Beckham onu görünce fotoğraf çekilmek istemiş ve böyle bir kare çıkmış  ortaya. David'in popülerliği onu tekrar görmemize ve hatırlamamıza sebep oldu. Bir yanda kendi kendine efsane olan adam diğer yanda Britanya'nın desteğini alıp gündemden hiç indirilmeyerek efsane yapılmaya çalışan adam ve güzel kare..

31 Temmuz 2012 Salı

İker & Sara #3

Blogumuzun müdavimlerinden Sara-Iker ikilisinin aşkı son sürat devam ediyor. Her izin gününde Sara'nın kollarına koşan Casillas'ın aşkı bitmek tükenmek bilmiyor. Sara için sinema kapatıyor mu bilmiyorum ama futbolculuk yaşamını etkilediğini söylemek zor!..


Reus & Lewandowski






















Geçen sezon ki dublenin ardından yeni sezona Japon yıldızı Kagawa'yı Manchester United'a kaptırarak başlayan Borissia Dortmund yeni sezonda bu iki adama güveniyor. Marco Reus ve Robert Lewandowski yanlarına Mario Götze'yi de alarak Bundesliga'da gol şov yapabilir bu sezon ama bir sorun var! Polonyalı genç forvetin taliplerinin olması ve gelen bol sıfırlı teklifler. Robert  takımdan bu sezon ayrılır mı bilinmez ancak ayrılırsa yerinin dolmayacağı kesin!..

Sir Alex Podyumlarda!

Bildiğiniz üzere EPL takımları yaz döneminde ya Amerika Turuna ya da Uzak doğu turuna giderler. Amerika sponsorlardan aldıkları paralar için, Uzak doğu ise oradaki pazardan pay kapma meselesi biraz. Çin'in futbolda atağa kalkması ile bu pazar biraz daha büyük hale gelmeye başladı bunu da eklemek lazım.

Sözü fazla uzatmadan Sir Alex'e getirelim. O da takımının bu turunda podyuma çıkmış ve kısa bir süreliğine de olsa mankenlik yapmış. Pazarlama dedikleri şey tam da bu işte. Taraftara resmi ürün demekle olmuyor sadece...  Kagawa sadece iyi futbolcu olduğu için ManU'ya gelmedi bunu unutmayın!


Manchester United Deplasman Forması

Manchester United bu sezon gerçekten güzel formalar giyecek. Klasik kırmızı formanın dışında Nike Şeytanlar için gömlek tarzı bir forma ve bu beyaz formayı üretti. Arsenal taraftarı olarak ManU'ya gıcık olurum ama ne yalan söyleyim çok hoşuma gitti..


Döndüm!

Hayatımın son 45 günü oldukça hareketliydi. Binlerce kilometre yol yapıp sayısız şehir gezdim. Bir çoğu gezi amaçlı değildi aslında zira okulu bitirme telaşı, yaz okulu, tek ders derken kafa iyice gitmişti. Tam da bu sıralar blogu bırakma kararı aldım ama hata yaptığımı anlamam uzun sürmedi...

Bu dönüş belki uzun soluklu olmayacak, belki iki aya kalmaz tekrar ara vermek veya tamamen bırakmak zorunda kalacağım çünkü hayatımı planlamam gerekiyor artık. Ama o gün gelene kadar devam. O gün gelene kadar futbol magazin, videolar, fotoğraflar ve değerlendirmeler ile burdayız. Bu işten büyük keyif alıyorum, takip edenlerde aldıkça devam.. Evet döndüm!!