11 Ağustos 2012 Cumartesi

Hücum Hattı | Kayserispor İncelemesi

Kayserispor yeni sezon başlarken tamamen değişti. Geçen yıl ki kadro ile bu yıl ki kadro çok farklı. Hem oyuncu profilleri hem de takım hüviyeti olarak çok çeşitlendik. Geçen yıl yapamadığımız tecrübelilerle genç yeteneklerin bileşkesini bu yıl yapmak için çok önemli girişimlerde bulunduk. Az detaylı ama oldukça anlamlı mevkii analizleri ile karşınızdayız. Dilimiz döndüğünce izah edelim müsaadenizle...

Kalemizde bu yıl çok umutlu olduğum 3 Türk kaleci olacak. Ertuğrul, Gökhan ve Deniz Doğan Mehmet. Her üçü de Türk Milli Takımlarının formasını giyen, gelecek vaadeden önemli isimler. 

Her ne kadar Gökhan performansını yükseltmek adına pek çaba göstermiyormuş gibi dursa da cepheden gelen toplarda bence Türkiye' nin en iyi 3 kalecisinden biri. Altay' dan transfer edildiği dönemden beri benim çok şey beklediğim bir isim oldu. Eline geçen fırsatları ne yazık ki iyi değerlendiremedi. Çok iyi oynadığı maçlar oldu ama hiç devamlılığı olmadı. Özellikle yan top eksiğini bir türlü gideremeyişi onu ne yazık ki hiç birinci kaleci olarak düşündürmedi. Ama ben onda ki potansiyeli biliyorum. Umarım daha faydalı olacak. 

Ertuğrul ise geçen sezon Samsunspor'da gösterdiği performans ile dikkat çekti. Hepimizin transfer dönemi başlamadan önce keşke transfer edilse dediğimiz isimlerin başında geliyordu ve transfer gerçekleşti. Açıkcası ben bu yıl Ertuğrul' dan ve onun performansından çok umutluyum. Eksikleri elbette var ama çalışarak giderilmeyecek eksikler değil bunlar... Her şeyi geçtim onun takımı sahiplenişi benim gururumu okşayan en önemli nokta. Sezon öncesi açıklamaları beni yeterince tatmin etti. 

Deniz Doğan Mehmet ise alt yapı itibariyle önemli bir futbol eğitiminden geçti. İngiltere'de ManU ve West Ham alt yapısında yetişti. Geçen sezon Spor Toto Kupasında kaleyi ona emanet ettik. Ciddiyeti düşük maçlar olduğu için pek bir önemsemedik ama yan top hakimiyeti ile dikkat çekti. Özetle Kayseri Kalesi emin ellerde...

Sağ bekte Kamil Ahmet ile başlıyoruz lige. Ne yazık ki yıllardır kanayan sağ bek yaramız geçen yıl Pekarik ile kapatılmıştı ama geçici çözümlerle bu işin olmayacağını biliyoruz. Bunun için yine geçen yıl devre arasında Kamil Ahmet transfer edildi. Ama Kamil' in performansı hiç tatmin edici olmadı. Hazırlık kampında Şota kadroda Kamil olmasına rağmen sağ bekte Eren' i denedi ki bu Kamil' in bu sezon sağ bekte asaleten düşünülmediğini gösteriyor. Sağ bek konusunda hatalı tercihler devam ediyor. Asli görevi sağ bek olan güvenilir yerli bir isim takıma kazandırılabilirdi sanki...

Stoper mevkii bu yıl sıkıntılı. En sağlam futbolcu Eren gibi görünüyor. Sakatlıklarını tam olarak atlattıktan sonra umulandan ve beklenenden iyi döndü. Hala hava toplarında adam paylaşımında çok iyi ama onun da oyun başlatma konusunda sıkıntıları var. Üstelik bu yıl için alternatif olarak sağ bekte kullanılması söz konusu. Unutmadan belirtelim Kayserispor ile 70 küsür maça çıkan sol bek Hasan Ali'nin sadece bir asisti bulunurken, sağ bekte bir maç yapan Eren Güngör ilk maçında Bobo'ya gol pası verdi...

Zurab  ve Berkay ağır olmaları nedeniyle stoper mevkiinde muhtemel sorunların baş göstermesi mümkün. Zurab her ne kadar tecrübesi ile bu takıma önemli katkılar yapmış olsa da defansta hatalı adam paylaşımlarını fazlasıyla gördük Zurab'ın defansımızda ki tek artısı yerli yerinde oyun kurması. Geçen sezon defansif hatalarla kaybettiğimiz puanların ceremesini çektik. Bu yıl buna tahammül yok. Son duyum 5 stoper ile görüşüldüğü şeklindeydi. İddia ediyorum kalbur üstü bir stoper bizi bu yıl ligin ilk 5'ine çok rahat taşır. Çünkü bu yıl yapılan transferler ile orta saha ve forvet hattında çok etkili olacağımız şöyle ya da böyle. Bu sene önemli olan gol yememek. Atmakta sıkıntı yaşamayacağız muhtemelen. 


Sol bek olarak Hasan Ali'nin yerine Malik Fathi transfer edildi. Alman menşeili Türk futbolcu tecrübesi ile sol bek mevkiine çok şey katacak. Hasan Ali' nin yeri daha iyisi ile doldu diyebiliriz. En azından asist özelliğini barındıran bir sol bekimiz var artık. Ha Malik'in arkasında da iki isim var: Erdal ve Nurettin. Onların varlığı Malik'i rahatsız etmeye yetecektir. 



Orta saha bizim bu yıl 4x4 lük mevkiimiz. Hangi birinden bahsedeyim şaşırıyorum. Cleyton Panathinaikos'tan transfer edildi. Pana'da ki en iyi sezonunu geçirdi ve ardından bedelsiz olarak transfer edildi. Orta sahada ki yaratıcı oyuncu açığımızı kapatacak kapasitede. Gaziantepspor ile oynanan hazırlık maçında kendisini canlı izledim. Etkilenmedim dersem yalan olur. Ziani'yi unutturacak bize eminim.  

Engin Bekdemir benim en çok umutlu olduğum gencimiz. Okay ile birlikte bu takımın geleceği. Geçen yıl devre arasında yaşadığı sakatlık çok korkuttu ama sağ salim döndü aramıza. Üstelik bomba gibi. Cleyton'un koltuğu garanti değil o kadarını söylüyorum. Engin her an o koltuğu Cleyton'un altından çekebilir!

Riveros bıraktığımız gibi. Kadronun en banko ismi. İnanılmaz profesyonel ve inanılmaz soğukkanlı. Orta sahanın bel kemiği olacak ve bizde ikinci Toledo etkisini yaratacak. Yaptığımız en yerinde transfer demekten kendimi alamıyorum... 

Abdullah Durak türkü kaseti çıkarmaktan vazgeçtiği dönemlerde (bu kısım bizim ironimiz takılmayın.) takıma pozitif katkısı yapan bir futbolcu. Bu inkar edilemeyecek bir gerçek. Ama onun bu huyunun bir devamlılığını ne yazık ki göremedik. En büyük sorunda burada zaten. Abdullah kısmi bir alternatif olarak bu yıl yine takımda kalacak. 

Okay Yokuşlu çok büyük bir yatırım kulübümüz için. Çok yetenekli, çok becerikli. Ona Gerrard diyoruz bazen ama kendisine çok dikkat etmeli. Bu yıl Şota tarafından Riveros'un yanına düşünüldüğünü biliyorum. Bu fırsatı çok iyi değerlendirmeli. O bu takımın geleceği. 

Salih Dursun Sakaryaspor'dan transferimiz. Tam bir joker. Her bölgede kullanılabiliyor. Gaziantepspor maçında yaklaşık 20 dakika stoper olarak şans buldu ve sırıtmadı. Elimizde iyi bir yedek... Ama bu tarz futbolcuları alt yapıdan yetiştiremiyor oluşumuz bizim için harbiden utanılacak bişey. 



Ömer Bayram ile sezon ortasında o meşhur Bosman kuralını işleterek sözleşme imzaladık. Aslında amacımız oyuncuyu sezon ortasında bonservisi ile almaktı ancak Nac Breda klübü ile bonservis bedeli konusunda anlaşılamadı. Ömer Bayram bu yıl Cangele'nin yerinde yani sağ önde oynayacak. Eğer ki Cangele sağlam dönerse iyi bir yedek olacak ama Allah korusun dönemezse o mevkii de muhtemelen Ömer ile Biseswar'ı dönüşümlü olarak izleyeceğiz. Ayakları yere basan, güçlü ve istekli bir futbolcu Ömer. Yararlı olacaktır. Uzun zaman sonra takımda forma giyen ilk Kayseri'li olma özelliğini de taşıdığını belirtelim. Ha bir de geçen yıl taraftara bırakılan "38" numara Ömer' e verildi... 

Biseswar bu yıl Amrabat'ın açığını kapatacak diye düşünürken Mouche transfer edildi. Biseswar' a ilk transfer edildiği günden beri çok önem veriyor ve çok şey bekliyorum. Her şeyden önce takım oyuncusu. Bu yıl takım oyunu beklediğim için Biseswar' a çok iş düşecek..

Umut Sözen inanılmaz esnek bileklere ve oyunu ikinci bölgeden üçüncüyü bölgeye taşıyacak eşsiz bir oyun zekasına sahip. Ama çok yumuşak bir oyun stili var. Bu da sert ve pasa dayalı orta saha fikriyatına pek uygun değil. İddia ediyorum kilitlenen oyunlarda onun oyun zekası fazlası ile işe yarayacaktır. Ancak ona bu fırsat verilmeli...

Ve Cangele Reyiz. Allah korusun pişmiş tavuğun ya da bahtsız bedevinin başına gelmeyecek ne varsa reyizin başına geldi. İki kez sakatlandı, iki kez "iyi oldum" dediği gün sakatlık nüksetti. Ama bıkmadı. Kendisine gösterilen vefaya karşı borcunu ödemek için hala çalışıyor. Millet tatil yaparken "2 yıldır yatıyorum, yeter." diyerek tesislere 1 ay erken geldi, kendi başına çalışmaya başladı. Çok şey beklemiyorum ama sağlam dönerse ahanda iddia ediyorum. Bobo bu yıl Cleyton, Mouche, Cangele ile gol kralı... Sakatlanmasın da kulübe de otursa da yeter... 


Forvet hattına Mouche ile başlayalım. Hoş ne kadar orta saha denilebilir elemana bilmiyorum ama Boca'nın kalbini söktük aldık bunu söyleyebilirim. Çok değerli ve yerinde bir transfer yaptık. Çok uzun uğraşlar verildi ve Kayserispor kulüp tarihinin en pahalı transferini yaptı. Bonservisinin %70' ine 3 Milyon Dolar gibi bir bedel ödedik. Çok şey bekliyoruz kendisinden. 

Bobo ise zaten bu ülkede kendini ispat eden ender yabancılardan. Bjk'de oynadığı süreçte 98 gol atan bir isim. Son dönemi belki pek sansasyonel geçmedi ama hazırlık döneminde oynadığı futbol ile ne kadar faydalı olacağını gösterdi. 

Emir Kujovic geçen yıl Gökhan Ünal ile yaşadığımız hayal kırıklığının üzerine öyle bir çıktı ki piyasaya ben burdayım diye bağırdı. Bu yılda Emir kendisine düşen görevi fazlasıyla yerine getirecektir.

Daha sayamadığımız bir çok isim var. Furkan sakatlanınca sezon öncesi kampına götürülemedi, Ömer Şişmanoğlu A2 ile çalışmalara devam ediyor. Sefa Yılmaz kanat için alternatif olarak kalacak. Murat Bildirici, Emir ve Bobo' yu yedekleyecek. 

Bu sezon Kayserispor Şota geldiğinden beri yapmak istediği ancak çok başarılı olamadığı pasa dayalı oyun sistemini oturtmak için çok emek sarfetti. Yetenekli ve kendisini kanıtlamış oyuncular transfer etti. Hazırlık maçlarında bu sistem üzerinde duruldu. Şota birinci dereceden transferlere müdahil oldu. Kısaca bu yıl çok farklı.

Bir diğer konu da öz kaynakların kullanılması. Alt yapı için atılımlar başladı. Alt yapı hocası yetiştirmek amacıyla evvelki yıl A Takım teknik kadrosunda olan Van Der Lem' e yeniden görev verildi. Çevre illerden geleceği olduğu değerlendirilen genç yetenekler paf takımlara transfer edildi. Özetle geçen sezon her şey kötü bitti ama bu yıl güzelliklerle başladık. Umarım devamı gelir...



Murat Soy / Hücum Hattı!

twitter:  @HucumHatti

EPL'nin 5 Yıllık Transfer Bilançosu

Premier Lig'in son 5 yıllık transfer bilançosunu ortaya koyunca doğal olarak Manchester City 1. sırada, ondan sonra gelen takım ise Chelsea. İki sezondur kendine göre çok büyük paralar akıtmayan Abramovic bu dönemde sadece Torres için büyük paralar dökmüştü ki bu sene kesenin ağzını açmadı yırttı bildiğiniz! Her şeye rağmen Man City'nin harcaması Chelsea'nin iki katından biraz daha fazla. Gerçekten inanılır gibi değil.. Stoke City'nin 3.lüğü beni şaşırtırken Aston Villa'nın durumuna alışığız. Gelelim Arsenal'e! Son beş sezondur bonservis bedellerinde neredeyse çift hanelere zor çıkan Wenger bu sezon öncesi biraz para harcamaya karar verdi. Buna rağmen son bir kaç yılda ayrılan yıldızlardan kazanılan paralar ile kasanın fazla vermesini sağlamış oldu. Şimdi sırada kupa kazanmak var ya da en azından zirve mücadelesi.

Gerrard & Bond


Bekım!


Call Me Maybe!



Amerika'nın olimpiyata giden yüzücüleri bu şarkıyla harika bir klip çekmişti. Şimdi eminim çoğunuzun girdiği chat sitelerinden klip çekilmiş. Fikir orjinal ve eğlenceli bir şey çıkmış ortaya. Videoda olayı anlamayan bazı tipler var, onlardan biri de siz olabilirsiniz iyi izleyin :)

10 Ağustos 2012 Cuma

07harfli Blog | Antalyaspor İncelemesi


2011-2012 sezonuna başlarken Antalyaspor futbol takımı olarak sezona en sorunsuz olarak başlayan takımların başında geliyordu. Transferlerini erken tamamlamış, şike ve teşvik iddianamelerinde adı hiçbir şekilde geçmemiş kulüp, şehir dışındaki stada rağmen iyi bir kombine satışı ile başlıyordu sezona. Ancak devre arası tek forvet Necati’nin gönderilmesinden sonra ardarda alınan mağlubiyetler sonucunda ligde Sivasspor’un Samsunspor’a karşı aldığı galibiyetle ligde kalan Antalyaspor hiç ummadığı bir şekilde bitiriyordu sezonu.
2012-2013 sezonuna başlarken Antalyaspor’da köklü değişikliklerin yapılması gerekiyordu. Sezon başlarken 4 yıldır Antalya’da görev alan Mehmet Özdilek yerine yeni bir hoca ile başlanması gerektiğini savunanlar bile vardı. Köklü değişiklik erken oldu ve 15 futbolcu ile yollar ayrıldı. Bu 15 kişilik grup içinde Ömer Çatkıç, Ali Turan, Sedat Ağçay, Doğa Kaya, Ali Zitouni ve Kerem Şeras dikkat çeken isimler. Bu futbolcuların kalması, kadro iskeleti açısından gerekli olabilirdi. 4 senedir aynı yönetim ve teknik ekip ile devam eden bir takımdan 15 kişinin gönderilmesi arasında ki tutarsızlık rahatsızlık veriyor. Bu 15 kişilik gruptan sonra Bank Asya ve bölge takımlarına genç futbolcuları kiralık gönderme devam etti. Bu gönderilen isimler genellikle yerinde olsa da Denizlispor’a kiralanan Hüseyin Atalay’ın Antalyaspor’da kalmasında yarar olurdu nazarımda.
Antalyaspor’a gelen futbolcular, Isaac Promise ve Lamina Diarra geçen sene eksik olduğumuz forvet hattını hareketlendirecek gibi duruyorlar. Diarra’nın Partizan’da oynarken yaşadığı sakatlık nüksetmediği sürece çok sıkıntı yaşayacağımızı sanmıyorum. Hazırlık maçlarında izleyebildiğim kadarı ile bu ikili çapraz koşularda iyi anlaşacaklar gibi, Mehmet Özdilek bu sene 4-2-3-1 gibi bir taktik ile oynayacağımızı açıkladı. Bu da Tita’nın da bu kanatta değil de 10 numara görevinde oynayacağı anlamına geliyor. Genç yetenek Emrah Başsan’ın da kadroya daha da uyum sağlaması ile ileri uçta can yakabiliriz.
Defansa yapılan transferlerden de en dikkat çeken isimler Emre Güngör ile Hırvatistan Ligi Prva HNL’de mücadele eden Lucko’dan transfer edilen Zizic. Emre’yi zaten çoğunluk biliyordur. Zizic ise 1.93 boyunda bir futbolcu, ancak boyunca göre seri bir futbolcu. Bu yönde de rahat olabiliriz.
Antalyaspor sezona hazırlanırken şuana kadar Davraz ve Slovenya olmak üzere iki kamp dönemi yaşadı. Şuana kadar 7 hazırlık maçı yapan Antalyaspor, Davraz kampında sadece Konyaspor’a 2 – 1’lik skorla mağlup oldu. Şahsen ben Davraz’da oynanan maçları çok ciddiye almıyorum. Zira o maçlara takım sadece kondisyon antremanı yaparak çıkıyor ve 45’er dakika iki farklı takım sahada oluyor.
Hazırlık maçlarında en dikkat çekici sonuç Udinese’ye karşı 2-1 ile alınan galibiyeti idi. Udinese tam kadro ile çıkmasa da önemli futbolcuları görev alınıyordu. Nerden bakarsanız bu sene Şampiyonlar Ligi’nde mücadele edecek bir takımı hazırlık karşılaşmasında da olsa yenmek başarı olarak sayılır. Slovenya’da oynanan karşılaşmalardan Orduspor ve Mersin İY önemli olanları idi. Bu iki maçta da Antalyaspor berabere kaldı.

Antalyaspor’da teknik kadrodan başka da önemli değişiklikler oldu. Antalyaspor iki senedir yolsuz stat Mardan’dan kurtuldu. Artık maçlarını Akdeniz Üniversitesi’nin yaptırmış olduğu mini olimpiyat stadında oynayacak.(Daha fazla fotoğrafa şuradan ulaşabilirsiniz) Ancak Antalyasporluların ve Antalya Halkının takımlarının şehir içine dönmesinden duyduğu sevinç kursaklarında kaldı. Zira 4 senedir başkan olan Hasan Akıncıoğlu ve yönetiminin belirlediği yüksek kombine bedeli yıllardır Antalyaspor’u takip eden kemik kitleyi takımdan uzaklaştırdı. Ulusal basına bildiri yayınlayan özellikle Maraton Tribün’e giden Antalyasporlular ile yönetimin arası iyiden iyiye açıldı. Şuanda kombine satışları iyi olarak gösterilse de, sadece Antalyasporlu olduğuna inandığım çoğu insan, kombine alabilecek maddi duruma sahip olsa bile kombine alma işini ertelemiş gözüküyor. Medikal Park sponsorluğundan dolayı taraftarını karşısına almış yönetimin, sezonun başlamasına 10 gün kala bu fiyatlarla aradaki uçurumu daha da açmasının, ileride Antalyaspor’a zarar vermesinden korkmuyor değilim.
Kişisel olarak yeni sezon tahminime gelecek olursak, takımı bir sefer canlı izledim. O da yukarıda önemsiz olarak görüyorum dediğim Davraz kampındaki Konyaspor maçıydı. Ondan dolayı net bir şey söylemek anlamsız ancak transfere, kulüp içindeki olumsuzluklara bakarsak ilk10’da yer alamayacağımızı tahmin ediyorum. Umarım yanılan ben olurum. 

Mehmet Küheylan

Transfer Dosyası

MP Antalyaspor

Isaac Promise(Manisaspor) - Bonservissiz
Ergün Teber(Gençlerbirliği) - Bonservissiz
Lokman Gör(Pendikspor) - 200 bin lira.
Hakan Arıkan(MİY) - Bonservissiz
Koray Arslan(Eskişehirspor) - Bonservissiz
Lamine Diarra(Partizan) - Bonservissiz
Xavier De Souza Kodjo(Douala) - Kiralık
Nikola Zizic(NK Lucko) - Bonservissiz
Murat Akın(Kasımpaşa) - Bonservissiz
Zeki Yıldırım(Pendikspor) - Bonservissiz
Deniz Aslan(Bursaspor) - Bonservissiz
İlyas Yılmazer(Fenerbahçe) - Bonservissiz
Emre Güngör(Gaziantepspor) - Bonservissiz

Akhisar Belediye Gençlik ve Spor

Emin Aladağ(Denizlispor) - Bonservissiz
Çağdaş Atan(MİY) - Bonservissiz
Evren Özyiğit(Denizlispor)- Bonservissiz
Güray Vural(Denizlispor) - Bonservissiz
Kenan Özer(Boluspor) - Bonservissiz
Bruno Mezenga(Orduspor) - Kiralık
Ferhat Bıkmaz(Sivasspor) - Bonservissiz
Severin Bikoko(Ç. Rizespor) - 170 bin €

Beşiktaş

Berat Çetinkaya(Sakaryaspor) - Yetiştirme bedeli 480 bin TL
Mehmet Akgün(Gençlerbirliği) - Bonservissiz
Oğuzhan Özyakup(Arsenal) - 500 bin €
Samet Aybaba(TD)
Olcay Şahan(Kaiserslautern) - 800 bin €
Uğur Boral(Samsunspor) - Bonservissiz
Julien Escude(Sevilla) - Bonservissiz
Allan McGregor(Rangers) - Bonservissiz

Bursaspor

Ferhat Kiraz(Boluspor) - 700 bin TL bonservis + 1 oyuncu. Gençlerbirliğine %30'luk kısmı
Bekir Sevgi(Bugsaş) - Bonservissiz
Petteri Forsell(Mariehamn) - ?

Murat Yıldırım(Samsunspor) - 800 bin TL +2 oyuncu 

Elazığspor 

Sezer Badur(Gaziantepspor) - Bonservissiz
Julien Faubert(West Ham United) - Bonservissiz
Sedat Bayrak(Orduspor) - Bonservissiz
Atahan Menekşe(Bozüyükspor) - Bonservissiz
Fabio Bilica(Fenerbahçe) - Bonservissiz
Emre Toraman(Boluspor) - Bonservissiz
Orhan Ak(Boluspor) - Bonservissiz
Adem Alkaşi(Samsunspor) - Bonservissiz

Vanja Ivesa(Eskişehirspor) - Bonservissiz
Gökhan Emreciksin(Konyaspor) - Bonservissiz
Hrvoje Spahija(Sibenik) - 220 bin €
Ali Zorlu(Giresunspor) - Bonservissiz
Herve Tum(Gençlerbirliği) - Bonservissiz
Mücahit Atalay(1461 Trabzon) - Bonservissiz
Bülent Ertuğrul(Eskişehirspor) - Bonservissiz
Marvin Zeegelaar(Espanyol B) - Bonservissiz
Amr Zaki(Zamalek) - 200 bin €
Sinan Kaloğlu(Antalyaspor) - Bonservissiz

9 Ağustos 2012 Perşembe

Rüzgarın Çocukları


Ramazan Ayı'nda Bir Çocuğumuzu da SEN Güldürmek İster misin?

LÖSEV, Türkiye genelinde yaklaşık olarak 11.500 lösemili aileye mutluluk kolileri dağıtıyor.

Vakıf, zorlu tedavi sürecinden geçen lösemili ve kanserli çocukların moral kazanmaları için Türkiye’nin dört bir yanında Ramazan’da iftar yemekleri de düzenleyerek yüzlerce aileye ulaşıyor. Eğer sen de bir koli mutluluk armağan etmek istersen farklı paketlerdeki yardım seçeneklerinden en uygununu seçip bu kutsal ayda desteğini gösterebilirsin.

Detaylı bilgi için www.losev.org.tr sitesi veya www.facebook.com/losev0660 Lösev Facebook sayfasını ziyaret edebilirsin. Lösev’i Twitter’da da @losev1998 hesabından takip edebilir, #LosevHayatVerir hashtag’i ile paylaşımlarınla destekleyebilirsin.

Bir bumads sosyal sorumluluk içeriğidir.

Olimpiyatın 6. Halkası

Olimpiyatların simgesi bu 5 halkanın neden kullanıldığını çoğumuz bilmiyoruzdur. İlk kez 1920 yılında bu simge günümüzde vazgeçilmez hale geldi ve olimpiyatlar var oldukça simgesi de var olacaktır.

5 halkanın her biri Dünya üzerindeki 5 kıtayı temsil ediyor. Malumunuz bize 7 kıta olduğu öğretilir hep. Bunlardan Antartika baştan kaybediyor diğer eksik ise Amerika zira Güney ve Kuzey olarak ayrı ayrı değil bütün olarak değerlendirilmiş. Halkaların renkleri de tesadüf değil hepsi kıtasının rengini temsil ediyor. Mavi halka Avrupa'nın. Rengin neden olduğunu bilmiyorum ama siyah olan Afrika'nın. Bunu anlamak zor değil mesela. Kırmızı ise Amerika'nın bu da kızıl dereliler yüzünden olabilir mi? Sarı ise Asya'nın. Haritalarda da sarı olarak görürüz. Yeşil ise Avustralya'nın. Çöller büyük yer kaplasa da yeşillikleri de meşhur bu kıtanın. Renkler bu şekilde ama seçilme sebepleri tamamen benim uydurmam ya da tahminim diyelim.

Son olarak gelelim 6. halkaya. Dünya'nın uydusu ay bende sizin parçanızım der gibi sanki bu karede. Karenin güzelliğini ancak bu söz anlatır herhalde...

Vaslui 1 - 4 Fenerbahçe

İlk maçta oyunun kontrolünü rakibe kaptırıp işkence çektikten sonra bu maça daha derli toplu başladı takım. İlk beş dakikanın bize söylediği bu turu alırız rahat, biz bu takıma karşı İstanbul'da nasıl böyle oynadık dedirtti. İlk maça oranla sahaya çıkan takım daha mücadeleci ancak ofansif yönden biraz daha sınırlıydı. İlk maçta o takımla ofansif olarak bir şey yapamdığımızı düşünürsek çok da kötü bir karar değildi hatta bana kalırsa mükemmeldi çıkan 11. Maçın başında hücumun temellerinden birisi olan Gökhan  Gönül'ü ileride pek fazla göremedik. Tam çık artık Gökhan derken ilk atağında golü bulduk. Şimdi akıllarda tek soru vardı: ''Geri yaslanacaz mı?'' Bu sorunun cevabını veremeden saçma bir hatadan golü yedik ve takım orada stop etti.

Keşke 0-0 devam etseydi dedim zira maçın başındaki üstün pas yapan oyun bir anda ne yapmayı bilmeyen bir takıma dönüştü. Orta sahada Selçuk her topu almak zorunda kaldı ve yeteneği oyunu yönlendirmesine müsade etmeyince bir türlü organize olamadık. Cristian maç boyunca Kuyt'ın kramponlarını silmekten ve son anlarda Alex çıktıktan, skoru bulduktan sonra yaptığı bir kaç şeyden başka hiç bir şey yapmadı. Orta alanda 3-4 metrelik alan belirleyip orayı terk etmemeye kararlıydı. Sanki görünmez camlar vardı etrafında Brezilyalının! Bu takım orta sahaya oyuncu almayacaksa sorumluluğun farkına varmalı zira o böyle oynarsa biz hep yanındaki Selçuk'u ve Topal'ı suçlarız o da sahada gezer durur..

İlk maçtan ders çıkarmadığımızı bu maçta bir kez daha gördük. 70e kadar takım ne yaptığını bilmez halde dolandı. Kuyt ilerde tek başına mücadele etmekten bir ara sıkıldı ve takıma ''çıkın artık be'' diyordu. Bu takımın kanat akınlarına karşı zaafiyeti olduğunu bildiğimizden değilde oyun içinde pozisyonun öyle gelişmesinden kanattan her gittiğimizde tehlike yarattık. Gökhan'ın Kuyt'a ortası demek yanlış olur pası mükemmeldi. Kuyt'ın da orta kendini boşa çıkarması aynı şekilde takdire şayan ve tabii ki gol vuruşu. 2-1 öne geçtikten sonra takım rahatladı ve Cristian nihayet ortalarda gözükmeye başladı.. Sow'un enfes golü ise skora etkisinden daha çok beni hafife almayın mesajıydı biraz. Süper ligde ilk ona zor girecek bu takımı büyük sıkıntı çekerek eledik ama önemli olan geçmekti.
Takımı tek tek değerlendirmek istemiyorum ancak dişe dokunanları yazalım. Önce şunu mutlaka söylemek lazım. Fenerbahçe'nin son yıllarda hep zirve mücadelesinde yer almasının en önemli sebeplerinden birisi bence bu söyleyeceğim. Takımda kötü oynayanlar elbette oluyor ama kötü mücadele eden oyuncu sayısı 1 veya 2 oluyor. Bu takıma mücadeleden kaçmayan Kuyt, Topal ve Egemen gibi oyuncular eklenince bu özellik daha fazla öne çıktı. Selçuk yeteneklerinin ölçüsünde oynadı. Onu bu maçta bu kadar eleştirmemizin sebebi ise Cristian. Sorumluluk almaktan sürekli kaçınca bütün toplar Selçuk'ta toplandı ve pas hataları gelince işler iyice sarpa sardı. Cristian böyle oynayacaksa gerçekten bu takımın sonu hiç iyi olmayacak. Savunmada Hasan Ali Kaldırım beni şaşırtmaya devam ediyor. Ondan beklentim bundan çok daha azıydı açıkçası. Bu maçta da fena değildi ama diğer taraftara yardım etmekten kendi bölgesinde açıklar verdi. Gökhan Gönül halen iki sene öncesini aratıyor ama iki kez çıkması bile kalitesini göstermeye yetti. Mehmet Topuz ve Caner içinse söylenecekler belli. Ne görev veriliyorsa harfiyen yapmaya çalışıyorlar. Bu maçta da mücadeleleri takdire şayandı.

Kuyt için özel parantez açmak lazım. Maç boyunca mücadelesi ile takımı ateşlemeye çalıştı ve attığı iki golle turu getiren adam oldu. Bu sezon boyunca nerede forma verilirse verilsin sırılsıklam olana kadar oynayacağı kesin. Onu bir milyon gibi bir bedelle takıma kazandıran Aykut Kocaman'a da teşekkürler. Son on dakikada forma bulan Sow içinse fikrim halen aynı. Bu adam şu anda alabileceğiniz her forvetten daha önce veya aynı seviyede. Onu gönderme fikirleri aptallıktan başka bir şey değil. Bugün attığı gol de bu mesajı vermeye yetti sanırım.. Az daha unutuyorduk maçı çeviren adamı! Volkan bugünde kalede mükemmeldi. Çıkardığı penaltı maçın dönem noktası oldu hiç şüphe yok. O kadar alışmışız ki artık normal gelmeye başladı onun bu halleri.. Dünyanın en iyi 5-6 isminden birisi desem itiraz eden kaç kişi çıkar ki?

Son sözlerimi hakem için ayırdım! Karasev ya hayatımda gördüğüm en kötü iki üç hakemden birisi ya da başka amaçlarla çıktı bu maça. Çaldığı faulleri basketbolda çalmıyorlar o derece aptalca düdükler çaldı ve sarı kartını hiç cebine koymadı! Fenerbahçe'ye yapılan faullerde ise uyarma zahmetine bile girişmedi. Blog yazılarında hakemlere pek sallamam ama bu herif tam bir felaketti ve iyi niyetli olduğuna inanmıyorum.. Penaltıdan önceki yere atmayı yemesi de akıl alır gibi değil. Turu geçemesek büyük fırtına kopardı ama Allah'tan  bu olmadı da sadece eleştirip geçiyoruz..

Bu turu biraz sancılı da olsa geçtik şimdi önümüzde daha zor takımlar var ve bu oyun onları saf dışı bırakmaya yetmez. Bu orta saha hiç yetmez. Umarım transferi kapattık söylemleri sadece bir taktiktir.. Muhtemel rakiplerimizi de yazıp yazıyı sonlandıralım. Dinamo Kiev, Braga, Spartak Moskova, Panathinaikos, Kopenhag

VASLUI: 1 - FENERBAHÇE: 4
Stat: Ceahlaul
Hakemler: Sergei Karasev, Tikhon Kalugin, Dmitri Mosyakin (Rusya) 
Vaslui: Coman, Milanov, Varela, Charalambous, Salageanu, Antal (Dk. 83 Zsiga), Caue (Dk. 73 Sburlea), N'Doye (Dk. 79 Raul Costin), Sanmartean, Stanciu, Niculae
Fenerbahçe: Volkan Demirel, Gökhan Gönül, Egemen Korkmaz, Bekir İrtegün, Hasan Ali Kaldırım, Mehmet Topuz, Selçuk Şahin, Cristian, Caner Erkin (Dk. 61 Stoch), Alex (Dk. 81 Mehmet Topal), Kuyt (Dk. 85 Sow)
Goller: Dk. 12 Caner Erkin, Dk. 71 ve Dk. 76 Kuyt, Dk. 90 1 Sow (Fenerbahçe), Dk. 14 Niculae (Vaslui)
Sarı Kartlar: Dk. 40 N'Doye, Dk. 75 Milanov (Vaslui), Dk. 42 Caner Erkin, Dk. 58 Hasan Ali Kaldırım, Dk. 73 Stoch (Fenerbahçe)

8 Ağustos 2012 Çarşamba

Bir Alex Değil


Puma'dan çok geç kalmış bir t-shirt ancak alınacak!

7 Ağustos 2012 Salı

Fenerbahçe Ülker Hakkında…


Bo McCalebb, Romain Sato, Mike Batiste, Barış Ermiş ve şimdi de David Andersen. Fenerbahçe Ülker "rüya takımını" kurma adında büyük hamleler atıyor. Takım içerisinde yaşanılan revizyon ve koç Spahija'nın gidişi sonrası Siena'dan takıma dahil edilen Simone Pianigiani ile beraber "yıldız oyuncu" göçü başladı Fenerbahçe Ülker'de. Ve artık yavaş yavaş takımın ilk beşi de, hedefleri de şekilleniyor; F4!

Basketbol şubesinin başına Kemal Dinçer'in geçtiği günden bu yana inanılmaz bir yapılanmaya giden ve geçen sezon yaşanılan hezimet sonrası takımdan bir çok isimle yollarını ayıran Fenerbahçe Ülker, bu sezon adını sıkça duruyacak bir takım kurmaya devam ediyor. Geçen sezon yarıştığı her kulvarda geri kalan, lig ve kupada erken havlu atan ve Euroleague'te beklenen başarıyı sergilemeyen Fenerbahçe Ülker'in yaşadığı hezimeti unutmak adına bu sezon ciddi bir planlama ile transfer politikası izlendi, Avrupa'nın en önemli ve üst düzet oyuncuları tek tek takıma dahil edildi. Önce Panathinaikos'tan Romain Sato ve Mike Batiste, ardından Banvit'ten Türkiye'nin en iyi yerli guardı olan Barış Ermiş'i ve bir çok otorite tarafından "Gelmez aga yeaa" -#Galatasaraylılaraselamolsun- denilen Avrupa'nın şuan en üst düzey Guard'ı Makedon Bo McCalebb'ı takıma dahil etti.

Hamleleri tek tek incelediğimiz de, uzun vadede takım içerisinde başarıyı rahatlıkla getirebilecek ve mevcut kadrodan bir kaç isimlerle ( Emir, Ömer Onan ve Oğuz Savaş gibi) ligin, kupanın ve Euroleague'in tozunu attıracak bir takım ortaya çıktığı görüyoruz. Uzun yıllardır beklenen değişim politikasını Kemal Dinçer ile yapan Fenerbahçe Ülker, titiz ve sakince yürüttüğü, hiç acele etmeden istediği her oyuncuyu, isteği ücrete takıma dahil edebilecek inanılmaz bir politika izledi ve izlemeye devam ediyor. Son olarak Real Madrid ile kapıştığı ve büyük bir ihtimal ile anlaşamaya vardığı NBA patentli ve Avrupa'nın en iyi PF (4 numara) pozisyonundaki David Anderen'i takıma dahil etti.

"Bo McCalebb(PG) - Bojan Bogdanovic(F) - Romain Sato(F) - David Andersen(PF) ve Mike Batiste (C)." Kağıt üzerinde baktığımızda,  "Euroleague'te güle oynaya Final4 görür" diyebileceğimiz bir takım oluşturdu. Akabininde benchte ; Barış Ermiş, Emir Preldzic, Ömer Onan, Oğuz Savaş, James Gist ve Kaya Peker gibi birbirinden değerli yerli oyuncular mevcut. Bunları harmanladığınız da ve koç Pianigiani'nin takım kimyasını oturttuğunu düşündüğümüz de inanılmaz bir takım ortaya çıkacaktır.

bo mccalebb

Bo McCalebb
Avrupa’da faal olarak mücadele eden en yetenekli ve en kariyerli oyun kurucularından. Siena’da başardıkları ortada. Koçu Pianigiani’nin izinden gelerek Fenerbahçe Ülker’e 3 yıllık imza attı ve birçok otoriteyi -#Selamolsun.- ters düşürdü. Avrupa’da “Altın çağını” yaşayan bir oyun kurucunun Fenerbahçe Ülker’e gelmesini kimse muhtemel görmemekte idi. Fakat geldi ve bu takıma büyük katkılar verecektir. FBÜlker taraftarının gönlü Willie Solomon “The King” lakabını edinmiş olduğunu düşündüğümüz de, Bo McCalebb inanılmaz şeyler başaracaktır.

Tozlu Raflardan #10 | Steven Gerrard

Tozlu Raflardan'ın 10. bölümü için on numara bir adam seçtim: Steven Gerrard! Liverpool'da, Anfield Road'ta şimdiden efsane olmuş bu adamın gençlik ve çocukluk yıllarına foto kareleri ile göz atalım, aralarda da küçük bilgiler vererek onun bilinmeyen yönlerini ortaya koyalım.
Bu fotoğraf gerçekten harika. Üstüne tıklayıp büyütün ve öyle bakın efsanelere! Şöyle bir bakışta çoğunu tanımanız mümkün isimleri söyleyecek olursak: Michael Owen, Jamie Carragher, David Thompson, Steven Gerrard, Dominic Matteo ve büyük golcü Robbie Fowler! Az daha Steve McManeman'ı unutuyorduk ama son anda fark ettim. Fotoğrafı Gerrard'ın nasıl bir akedemiden yetiştiğini anlamanız için koydum. Gerçekten harikalar değil mi? Ama tek bir sorun var: Bir türlü gelmeyen şampiyonluk...
Gerrard deyince aklımıza mesafe tanımadan kaleye gönderdiği füzeler gelir. Bu yeteneği elbette doğuştan olabilir ancak altyapıda eğitim veren Stev Heighway'in söylediklerinin de payı tartışılmaz. “Kafanı dik tut. Gücünü topa ver. Doğru teması kur. Köşeyi gör.”  Şimdi Gerrard'ın gollerini canlandırın kafanızda bunu kelime kelime okuyarak. Tamamen aynısını yapıyor değil mi? 
Gazete 1992 yılına ait muhtemelen zira Steven 12 yaşında imiş. Onun için geleceğin yıldızı deniliyor daha o dönemden gazetelere çıkmaya başlamış. Bu adamın kırmızı formayı ilk defa 7 yaşında giymeye başladığını unutmayın. Şu ana kadar A takım kariyeri yaklaşık 14 yıl ve bunun üstüne 11 yılda altyapıda oynamış. Bizim okula başladığımız çağlarda o kapıdan içeriye girmiş ve bir daha çıkamamış. Eh şimdi neden bu kadar bağla olduğunu anlamışsınızdır sanırım. 23 yaşında kaptanlık pazubandını taktı ve bu yıl 10. yılını dolduracak.  Totti Roma için ne ise, Buffon veya Del Piero Juventus için ne ise Gerrard onlardan çok daha fazlası Liverpool için. Bir kaç kez ayrılmayı aklının ucundan geçirdi belki ama sonra kim olduğunu hatırladı, kulüp için ne ifade ettiğini ve o dumanlı hava dağılıverdi.
Kupaları kazanmaya başladığında daha küçüktü ve yanında o bücür adamla Merseyside Red'in, Anfield'ın taptığı Owen'la daha altyapıdan kader birliği yapmıştı. Ta ki Michael'ın Real Madrid'e gidişine kadar. Daha sonra baş düşman Manchester United'a da gidince Owen artık efsane listesinden çıktı. Gerrard onsuz devam etti yoluna ve toplamadık kupa bırakmadı. Tabii Liverpool'un yıllardır hasret oldukları Premier Lig şampiyonluğu!  Bir Arsenal taraftarı olarak kalan 3 belki 4 senesinde eksik olan parçayı da tamamlasın isterim koleksiyonunda. Bu altın kariyer onun ellerinde EPL kupası ile bu bölüm de başka bir efsane ile beraber İstanbul'da verdiği pozla bitsin...

6 Ağustos 2012 Pazartesi

Seçimler, Hatalar... Tuncay Şanlı.


Gittiğin gün ciddi anlamda üzüldüğüm, gelmesi için de heyecanlandığım isim; Tuncay Şanlı. Sakarya'dan Fenerbahçe'ye geldiği yılda oynadığı futbol ile kalitesini her zaman göstermiş ve her geçen yıl takım içerisinde üstlendiği liderlik ile takımın vazgeçilmesi olan Tuncay Şanlı'nın Türkiye'de başardıkları sonrası Avrupa'ya gitmesi oldukça doğal bir istekti. Çünkü o yıllarda gerçekten büyük işler başarmaktaydı Tuncay Şanlı.

Middlesbrough gittiği yılda Premier League'te düşme mücadelesi veren Tuncay Şanlı, sırf Avrupa sevdası yüzünden o sene Fenerbahçe'nin Şampiyonlar Ligi'nde Çeyrek Final oynadığı sezonu kaçırdı. Belki takımda kalsa, Avrupa isteğini biraz ertelese o sezon daha büyük bir takıma gidebilirdi fakat olmadı. O sezon Middlesbrough küme düşmesi ile birlikte yolu Stoke City'e düştü. "Belki bu sefer" diye ümitlendiğimiz Tuncay, Stoke City antrenörü Tony Pulis ile yaşadığı sıkıntı BAHANE ederek bu kez rotasını Wolfsburg'a yöneltti ve Almanya'nın yolunu tuttu. Fenerbahçe'de mücadele ettiği 5 yıl (2002-2007) içerisinde 154 maçta 59 gol atan Tuncay, 2007-2011 yılları arasında Middlesbrough ve Stoke City takımlarında toplamda çıktığı 115 maçta sadece 22 gol atma başarısı gösterdi ve 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası ardından hiç Milli Takım forması giyimedi.


31 Ocak 2011'de Almanya'nın Wolfsburg takımı ile 3.5 yıllık sözleşme imzaladı. Wolfsburg takımında 6 numaralı formayı taşıdı.  "Yepyeni bir sayfa" temennisi ile çıktığı Almanya yolculuğu daha da kötüye gitti ve Wolfsburg'ın küme düşme hattında mücadele etmesi nedeniyle "Gittiği takımı düşüyor" damgası yedi. Felix Magath'ın kadroda düşünmediği Tuncay, pek forma şansı bulmayarak takımdan ayrıldı. Tuncay için her kapı kapanıyordu.

Son çare, son umut... Şanlı 12 Ağustos 2011'de yaptığı anlaşmayla İngiltere'ye döndü; bir yıllığına kiralık olarak, Premier League ekiplerinden Bolton'a imza attı. Bu takımdaki ilk lig maçına 27 Ağustos 2011 tarihinde oynanan Liverpool maçının 57. dakikasında Chris Eagles'ın yerine oyuna girerek çıkmıştır. Bolton'da istenilen seviye gelemeyen Tuncay, geçtiğimiz günlerde Wolfsburg ile sözleşmesini fesh etti.

2007 yılında verilen bir karar, başarılı bir futoblcunun kariyerini ne denli bozguna uğratabileceğinin en net ve somut örneğidir Tuncay Şanlı. Fenerbahçe'den ayrıldıktan sonra deyim yerinde ise "Bir türlü belini doğrultamayan" Tuncay'ın, şimdilerde Fenerbahçe'ye veya Türkiye'ye dönüş yapmak istediği söyleniyor. Tuncay'ın Fenerbahçe'ye para kazandırmadan gittiğini ve giderken de Aziz Yıldırım'ın "Gittiği takım Fenerbahçe'den büyük bir takım değil. Tuncay'ın tercihi Fenerbahçe'den daha iyi olsaydı, onu bizzat ben gideceği takımın binasına kadar arabam ile götüreceğim." sözlerini daha dün gibi hatırlamaktayım.

Gittiği yılda taraftarları da ikiye bölerek gitmişti. "Gitti ve bizi yarı yolda bıraktı" diyen de oldu, "Avrupa'nın havasını solusun" diyen de. Fakat bir türlü Fenerbahçe taraftarı "Tuncay Şanlı Ruhunu" untumadı. Unutamaz da. 3-3'lük AZ Alkmar maçı sonrası Tümer'in attığı beraberlik golü sonrası yaşadıkları gol sevinci, bahsettiğimiz "Tuncay Şanlı Ruhunun" en net örneği. Zaten Tuncay'ın futbolu bir kenara dursun, takım içerisinde yarattığı sinerji her zaman üst düzey olmuştur.




Aykut Kocaman'ın "Evet" demesi halinde Fenerbahçe'ye gelmesi beklenen Tuncay Şanlı'nın Fenerbahçe taraftarının nasıl bir tepki vereceği merak uyandıran bir soru. "Gelsin" diyen de var, "o bizi yarı yolda bıraktı, gelmesin" diyende. İleri de ne olur bilinmez ama; Gol sonrası "Gerçek sevinci" yaşayan Tuncay'ı her şeye rağmen tekrar Saraçoğlu topraklarında görmek isterim, her şeye rağmen....

Diğerleri de Play Voleybolu Gibi Çekilse!

Başlığı koymakta zorlandım ama olayı şöyle özetleyim. Play voleybolunda fotoğrafçılar genelde üstte gördüğünüz kareleri yakalamaya çalışırlar.(kadınlarda) Bir internet sitesi her sporda böyle yapılsa ne olur diye sormuş ve örnekler sergilemeye başlamış. Bir kaçını sizlerle paylaşalım ama gerçekten iğrenç olurmuş demeden de geçmeyelim :)





Tozlu Raflardan #11 | Yeni Fenerbahçe Ülker

Soldan Sağa ( Zeki Gülay, Ömer Onan ve Rasim Başak)

Ülker ve Fenerbahçe birleşiminden sonra Zeki Gülay, Rasim Başak ve Ömer Onan 'ın imza törenleri. Hey gidi günler hey.. 

Ne Alex'le, Ne Alex'siz...


Öyle bir problemden bahsediyoruz ki, bu sezon çoğu kez bir çok Fenerbahçe taraftarının milyon kez kendine yönelteceği fakat bir türlü içinden çıkmayacağı bir sorunsaldan bahsedeceğiz. Alex ile devam edilmeli mi? Yoksa Alex'siz sisteme yavaş yavaş geçilmeli mi?

Mehmet Topal, Krasic, Kuyt, Salih, Egemen, Hasan Ali Kaldırım ve Yobo... Yapılan transferlere baktığımızda birbiriden kaliteli gerek yerli, gerek yabancı oyuncuları kadromuza kattık. Egemen ve Hasan Ali hamleleri ile Milli Takım defasını takımızda kurduk. Emre'nin gidişi sonrası Emre'yi aratmayacağı söylenen Mehmet Topal'ı ve ileride Fenerbahçe'ye çok şey kazandıracağını düşündüğümüz Salih'i takıma kattık. Bunlar, işin kaliteli yerli kısmı. Bir de gelen yabancılar. Kalitesi ve düzgün kişiliği ile 'bu takımın' adamı dediğimiz ve tam bir istikrar abidesi olan Kuyt, son 2 yıldır 'liseli aşıklar' gibi peşinden koştuğumuz Krasic ve son 2 yıldır takımımızda kiralık oynayan ve kanatimce, Fenerbahçe'nin yeni Uche'si olan Yobo'yu bonservisi ile takıma dahil ettik.

"Ne Alex ile Ne Alex'siz..." başlıklı yazı da transferleri yazmanın ne anlamı var diye siz kendinize sormaya başlarken ben direk cevabı vereyim istedim. Bu sezon yapılan hamleleri tek tek gördüğümüz de Aykut Kocaman'ın aklında oluşturduğu sistemi daha net görmenizi istedim. Yani resmen büyük açıdan bakalım istedim. Aykut hoca, yıllardır Fenerbahçe için düşlediği 4-3-3 sistemini bu sezon hayata geçirmek adına adımlar attı. Başta; Yıldızının bir türlü barışmadığı ve hatta bir kaç kez üzerine yürüdüğü iddia edilen, orta sahanın dinamosu ve takımın en büyük kozunu Emre Belözoğlu'nu takımdan gönderdi. Aykut hoca, takım içerisinde kendi egemenliğini kurup, kafasındaki Fenerbahçe'yi hayata geçirme peşinde. Bu hayalini de hayata geçirir iken önünde "problem" olarak gördüğü faktörleri takımdan ayırma niyetinde. Emre ise bu gelişecek ayrılıkların ilk halkası oldu.



Ve Aykut Kocaman & Alex gerçeği. Şunu net olarak söylemeliyim ki adı geçen iki müthiş insanın birbirlerinden hazettiklerini söylemek çok hayalcilik olur. Aykut Kocaman'ın Young Boys hezimetinden öncesinde ve sonrasında Alex'siz sistemi hayata geçirme çabası, hüsran ile sonuçladı ve Fenerbahçe AVRUPA'YA gidemeyerek bu çabanın kurbanı oldu. İlk geldiği günden bu yana Alex'siz sistemi hayata geçirmek adına çalışmalar yapan Kocaman, bu sezon yukarıda saydığımız hamleleri ile "Bu sezon Alex'i ara sıra şans vereceğiz" mesajını çok net verdi.

Tabii bahsettiğimiz oyuncu 35'e merdiveni dayamış ve artık 40-50 maçlık sezonun tamamını kaldırması oldukça güç görünen Alex de Souza'dan bahsediyoruz. Aykut Kocaman'da olaya realist bir açıdan bakarak yorumluyor. En başta da belirttiğim gibi 4-3-3 sisteminde hocanın problem olarak gördüğü her ismi takımdan ayıracak/harcayacak gibi duruyor. Aykut Kocaman'ı en çok sevenlerden biriyim. Her zaman adamlığı ile ders vermiş ve teknik adam olarakta gün geçtikçe kendini geliştirdiğini de düşünüyorum. Fakat hocanın "imparatorluk" kurma cabası ise beni benden alıyor. Var olanı değil, yeniden yaratma çabası/hırsı yüzünden bir çok isim ile ters düştü/düşecek gibi görünüyor. Tabii; bir teknik adamın kendi mantalitesini takımında oluşturma isteği kadar doğal bir durum yok. Fakat yapıcı olmak gerek. Yanii var olan yapıyı tamamen yıkarak değil, restore edip üzerine ekleyerek bir şey yapılmalı. Aykut hoca ise -gördüğüm kadarıyla- , imar etmek istediği binayı yıkıp, yeni baştan yaratma çabasında. Bu iyi bir şey mi, hayır. Fenerbahçe kariyerinde kırılmadık rekor bırakmayan ve tahmini olarak şunun şurasında son sezonunu geçiren adamı küstürerek, üzerek göndermek ne şanlı Fenerbahçe tarihine yakışır ne de Aykut Kocaman'a...

İşin bu noktasına kadar "Alex'siz bir takım düşünülemez" izi bırakmış olsam da ; İstatistikler de beni doğrular nitelikte. Alex'siz bir Fenerbahçe'nin son yıllarda oynadığı kaç maçta galip geldiğini veya Alex'siz kaç maçta Fenerbahçe'nin -gerçek- futbolunu oynayabildiğini araştırsak, sonuç hüsrandan öte vahim bir hal alır. Demek istediğim, hayalleri varsa Aykut Kocaman'ın Fenerbahçe üzerinde bunu Alex ile yapmalı. Aksi takdir de heykelini dikmeye hazırlandığımız adamın, hüznü ve mutsuzluğu ile o heykel enkazının altında kalır ve Fenerbahçe varolduğu sürece o hüzün, acıya dönüşür. Dediğim gibi; Görüşler ve fikirler farklıdır. Kimine göre Alex'siz olmaz, kimine göre Alex'siz olmak zorundayız. Velhasıl, "Ne Alex, Ne Alex'siz.."

Usain Gold!

Olimpiyat deyince akla atletizm, atletizm deyince de akla erkekler 100 metre gelir. O sihirli 10 saniye benim için olimpiyatın tamamından önemli belki de. Belki de tarihin en önemli 10 metresi koşuldu ve kazanan yine yine yine Bolt oldu. Hem de olimpiyat rekoru ile!

Blake'e elemelerde hem 100de hem de 200de geçilen Bolt sürprize yer vermedi ve yine yürüyerek geçti hepsini. Kazanmayı istediği zaman kimsenin onu geçmesi mümkün değil gibi. Uzun bir süre bu değişmeyecek sanırım. Blake ikinci uzun süre sonra dönen Gatlin'de 3. olarak kürsüyü tamamladı. Bunun üstüne çok söyleyecek sözüm yok ama arşivde bulunsun diye ekliyorum. Bu arada başlığa ilham veren isim de Yusuf Kenan Çalık. Ona da teşekkürler :)

5 Ağustos 2012 Pazar

Yobo Dayı & Topuz

2 yıldır kiralık giydiği formaya tekrar kavuşan Yobo gelir gelmez basına açıklamalarda bulunmuş. Söyledikleri oldukça dikkat çekici.


''Aykut Kocaman'la çalıştığım için kendimi şanslı hissediyorum. Takımda en iyi anlaştığım isim ise Volkan. harika bir insan ve bana yardımcı oluyor. Yeni formalarımıza gelince hepsini çok beğendim. Çubuklu zaten klasiğimiz diğerleri de çok hoş''


''Mehmet Topuz benim için olmazsa olmaz isimler arasında. Onunla özel bir ilişkimiz var. O İngilizce bilmiyor bende Türkçe ama bir şekilde anlaşıyoruz aramızda. Ona, kangal köpeklerini çok sevdiği için ''Kangal'' diyorum. Komik bir ilişkimiz var.''


Harbiden komik ve eğlenceliler. Geçen sezon ''Yabo Dayı ve Mehmet Topuz''un eğlenceli videosunu izlemeyenler youtube'a yazsın yeterli. :)
Kaynak: Sporx