7 Temmuz 2012 Cumartesi

Schweini-Sarah

Sezonu hayal kırıklığıyla noktaladıktan sonra milli takımda yüzü güler dedik ama işler ters gitti ve tam tersi oldu. Almanya ile çıktığı bütün maçlarda (Yunanistan maçı hariç) hayal kırıklığı yarattı ve Panzerlerin neredeyse en zayıf halkasıydı. Nihayet yüzü gülmeye başlamış Schweini'nin. Sarah'ı da almış ve komşunun tatil cenneti Mykonos'a gitmiş. Kısmet olursa bizde bir gün gideceğiz merak etmiyor değilim hani.


Eric “The King” Cantona


Guardiola & Cruyff


Tozlu Raflardan #9 | Cesc Fabregas

Tozlu Raflardan serisi bizim hain evlat Fabregas ile devam ediyor. Sümüklü bir çocuk görüntüsü var bu karede. O günden bu yana gelişen sadece Cesc olmamış. Fotoğrafa bakınca bilgisayarda ki evrimi de görmekte fayda var:)
İkinci karede ilkinin aksine gayet sevimli bir çocuk.  Kısa pantolonu, uzun çorapları ve pantolonun içindeki gömleği ile eski Amerikan ve İngiliz filmlerindeki çocuklar gibi. Sadece bu kareye bakarak ''bizimlasın'' diyebilirim. :)
Üçüncü kareye geçince az önce söylediğim ne varsa geri alasım geliyor. Fabregas'ların koca kafaları  gerçeğiyle tekrar yüz yüze geliyoruz. Bu arada yanındaki kız kardeşi Carlota onu da ekleyelim. Çocukluğunda güzeldin büyüyünce çirkinleştin muhabbeti bu ikili için geçerli değil zira şu anda çocukluklarına göre baya iyiler :)

Wenger'in adam edemediği çocuklar!

Viera ile başladı tüm hikaye ama sonrasında uzunca bir süre ara verildi. Henry'nin gidişi onlar gibi değildi. Başka sıkıntılar vardı ve para kazandırarak gitmesine izin verildi. Giderken de efsane olarak gitti.

Fabregas, bir gün Barcelona'ya döneceğim diyordu ve dönmeliydi de ancak böyle olmamalıydı. Saçma sapan oyunculara milyonlar saçılırken onun fiyatını düşürmek için neler neler yapılmadı. Önce Barcelona başkanı çıktı o bize gelmek istiyor ve eninde sonunda gelecek dedi, ardından Xavi ve İniesagiller gün aşırı basına onunla ilgili konuşmaya başladılar. Arsenal bu ayrılığa daha fazla engel olmasın kavuşalım demeye kadar getirdiler. Onu 15 yaşında alıp parlatan dünyanın en iyilerinden biri yapan takım, aşık ve maşuğun kavumasına bir engel olarak gösterildi. İşi o kadar abarttılar ki Liverpool kalecisi Pepe Reina (La Masia'dan yetişmedir) İspanya'nın şampiyonluk kutlamalarında zorla Barcelona forması giydirmeye kalktı. Bu planlı propaganda sonunda sonuç verdi ve Cesc Barça'ya imzayı attı. Verilen para onun ederinden azdı ama mesele para değildi. Arsenal orta alanda beynini üstelik kaptanını kaybetmişti.

Fabregas'ın gidişi bir son değil başlangıç oldu Arsenal'de. Kontratının bitmesine bir yıl kalan Samir Nasri, Şeyh Mansur'un serveti ile her futbolcuya atlayan Manchester City'nin radarındaydı. Ona önerdikleri para onu cezbetmeye yetti ve gitmek istiyorum ayaklarına yatmaya başladı. Sözleşmesini uzatmayınca ederinden çok daha düşük bir miktara o da Manchester'ın yolunu tuttu. Onu ayrı bir severim zaten!

Gelelim hainler kulübünün son üyesi Van Persie'ye. Cesc ve Nasri'nin ayrılmasından sonra takımın kaptanı oldu ve geçen sezon 30 gol atarak takımını sırtladı. Arsenal taraftarının gözünde en büyük yıldız oydu artık ve bu sezon onun etrafına eklemelerle özlenen şampiyonluk gelecekti. Transfer döneminde Podolski  ve Giroud alındı M'Vila gibi yıldız adaylarında da görüşmelerin son aşamasına gelinmişti. Robin Van Persie bunları yetersiz görmüş olacak ki gelecek planlarım ile Arsenal'in planları uyuşmuyor diye bir bahane öne sürerek takımla sözleşmesini uzatmayacağını açıkladı geçtiğimiz gün. Aslında ayrılmak çok uzun zamandır kafasında vardı ama bu sezon yapılan hamlelerle kesin kalır diyordum. İki sezon önce kontrat uzatma talebini ''2013'e  kadar daha çok var şu an bunu düşünmek istemiyorum, oyuna odaklanalım'' demişti.

Gideceği takım Barcelona veya Real Madrid olsa bir nebze içi rahatlayabilirdi takımın ancak sözleşme uzatmayacağını açıklamasının ardından Manchester City ile görüşmelere başladığı haberi yayılınca ben ve benim gibi Arsenal taraftarlarının ona olan kızgınlığı arttı. Para için gitmek yapabileceği en büyük hainlikti... Bu takımın efsanesi olarak anılmak varken, bu takıma borcunu ödemek varken şu saatten sonra pekte ihtiyacın olmayan parayı seçmek neyin kafası Robin? Bu aptallığının, bu beyinsizliğinin sebebi ne? Daha bir kaç gün önce Arsene Wenger senin için ''Ben ona en zor günlerinde destek oldum, omuz verdim ve şimdi onun bize borcunu ödemmesi gerek'' demişken sen hangi hakla gitmeye kalkarsın. Sen sürekli sakatlanıp koltuk değnekleri ile gezerken Wenger senin yaptığın gibi sırtını çevirse şimdi sıradan bir oyuncu olabilirdin. 30 gol attın ama sen Messi değilsin Robin, sana o golleri attıranları satıp gitmeyi neyle açıklıyorsun? Yazıklar olsun... Bi' siktir git Robin, duman ol, kaybol!

Ha unutmadan şunu da ekleyim kayıtlara geçsin. Gittiğin takımda sakatlanıp sezonun yarısını sakat geçirirsen gram üzülmeyeceğim. Yolun açık olmasın RVP, umarım pişman olursun gittiğine...

Pirlo Reis Tatilde

Kariyerinin sonlarında yeniden bahar yaşayan ve geride kalan sezonda Serie A'da yılın oyuncusu seçildikten sonra Avrupa Futbol Şampiyonası'nda döktüren Pirlo, ailesini de alarak tatile çıkmış. Hakkıdır gözümüz yok ancak saatle denize girmek ne alaka abi onu anlamadım ben. Tamam muhtemelen benim yıllık kazancımdan daha fazladır o saatin değeri ama yine de çıkarıp yengenin çantasına atıverseydin iyi olurdu.

İker & Sara #2

İspanya'da paparizelerin gözde çifti Iker Casillas ve Sara Carbonero yine objektiflere yakalanmış. Sara bu duruma anlamsız bir tepki göstererek muhabirin üstüne yürümüş. Kendisi de bir muhabir olan Sara'nın bu tavrını kınıyor, İspanyol magazincilere Francesco Totti Blog olarak tam destek veriyoruz! :)


Çocuktan Al Formayı!

Manchester City'nin malzeme sağlayıcısı Umbro ilkokulları arası forma tasarım yarışması düzenlemiş ve çocuklarda yeteneklerini göstermiş. Bana göre harika bir tasarım olmuş. Şunu üretsinler hemen alırım ama anlaşılan maksat üretim değilmiş. Çünkü yarışma bundan 6-7 ay evvel yapılmış ve yeni açıklanan Man City formaları yine geçen seneki gibi. Belki gelecek senelerde üretirler kim bilir. Bu arada nette dolanırken bulduğum bu tasarım tutkulutaraftar.com'da idi.

Marsiya ve Manchester City Yeni Sezon Formaları!

Marsilya iki sezondur lig başarılı olamıyor ancak harika formalar çıkarmaya devam ediyor. Adidas geçen sezon da Marsilya için şık bir forma tasarlamıştı. Ben bu sezon ki formayı da çok tuttum. Takım bu formayla ligde neler yapar bilinmez ama yeni bir sayfa açacakları kesin.
Manchester City'nin formasında geçen sezon şampiyon olurken giydiklerinden çok fazla çizgi farkı yok. Manchester City demişken geçen yaz Bodrum'da tanıştığım bir Ciy taraftarının üzerinde takımın seksenlerde giydiği forma vardı. O günlerde şimdikinden bambaşka bir tasarım varmış. Bunda şaşılacak bir şey yokta beni şaşırtan logosu olmuştu. Taraftar eski logolarının bugünkünden çok daha güzel olduğunu söyledi. İngiliz arkadaşın son sözü hepsinden daha anlamlıydı. Parayla gelen başarıyı istemiyoruz. Fuck Şeyh Mansur!

B. Dortmund 2012-2013 Yeni Sezon Formaları

Beni tanıyan takip edenler bilir. Almanya'da Dortmund taraftarıyım ve forma koleksiyonumda onların forması maalesef yok. Bu sezon bu formayı koleksiyona katacağız inşallah. Yeni sezonda formalar oldukça şık. 




İnter yeni sezon formaları

Liverpool yeni sezon formaları

PSG yeni sezon formaları

Real Madrid yeni sezon formaları

Barcelona yeni sezon formaları

Arsenal yeni sezon formaları 

Chelsea yeni sezon formaları

Ajax yeni sezon formaları

5 Temmuz 2012 Perşembe

Dil Önemli!


İnter 2012-2013 Yeni Sezon Formaları

Son bir ayda kalbur üstü takımların neredeyse hepsinin yeni sezon formalarını bloga koydum. Sıradaki takım İnter! İtalya'da tuttuğum takım olduğundan mı bana en iyisi gibi geliyor yoksa gerçekten harika mı karar sizin. Klasik İnter forması her zaman güzel ancak bir iki sezondur kullanılan kırmızı deplasman forması bu yıl çok daha güzel olmuş sanki.
Liverpool yeni sezon formaları

PSG yeni sezon formaları

Real Madrid yeni sezon formaları

Barcelona yeni sezon formaları

Arsenal yeni sezon formaları 

Chelsea yeni sezon formaları

Ajax yeni sezon formaları

Dzeko & Kolarov & Klasnic Tatilde

Fotoğrafta çekinmeden bir kaç metreden denize atlayan arkadaşlar başlıkta  yazdığı gibi Dzeko, Kolarov ve Klasnic. Dün Edin Dzeko fotoğrafları twitter hesabından paylaştı. Buraya koymamın sebebi güzel atlamaları veya tatil fotoğrafı falan değil. Dün bu foto paylaşıldıktan sonra Senad Ok twitter'dan şöyle bir yorum yaptı. 




''20 yıl önce Yugoslavya'da birbirini öldüren Hırvat, Sırp ve Müslümanların torunları birlikte tatil yapıyor..'' Aynen öyle aslında ve 20 yılda çok şey değişiyor hayatta...

Euro 2012'nin Ardından | Almanya

Bir turnuva daha geride kalırken Almanya yine hayal kırıklığı yarattı. Sıradan bir futbol ülkesi için son dört büyük turnuvada üç yarı final, bir final büyük başarı ancak kupalar kazanmaya alışmış Panzerler için tek başarı kriteri şampiyonluk.


İtalya karşısında rüyası sona eren Alman Milli Takımında oyuncuları birer birer değerlendirelim.


Manuel Neuer: Son yıllarda büyük çıkış yapan Neuer, başarılı grafiğini Euro 2012 boyunca da sürdürdü. Grup  maçlarında güçlü rakipler karşısında güzel kurtarışlarla takımının kalesini gole kapatarak iyi performanslar izlettirdi. Ancak Alman defansının neredeyse her maçta gol yeme alışkanlığına da tek başına çare olamadı. Löw'ün gelişi ile sağlam savunma takımından daha hücumcu düzene geçen Panzerler turnuva boyunca oynadığı maçlarda sadece Portekiz karşısında kalesinde gol görmeden maçı tamamladı. Her şeye rağmen Neuer iyi bir oyun çıkardı diyebiliriz.


Jerome Boateng:  Turnuva öncesinde sağ tarafta kim oynasın tartışmaları yapılırken kendine güven açıklamalar yapan Boateng sahaya çıktığı ilk maçta Ronaldo'yu yavaşlatarak sözünün arkasında durdu. Grup aşamasında sürpriz oyunculardan Krohn-Dehli ve yıldızlar Sneijder, Afellay ve Ronaldo karşısında iyi performanslar göstererek Almanya'nın sağ tarafını sağlama aldı. İstikrarlı oyununu İtalya karşısında sürdürememesi belkide Panzerlerin sonu oldu. Cassano, De Rossi ikilisi onun bulunduğu kanattan iki gol yaratırken daha fazla tehlikeyi de Neuer savuşturdu. Bu turnuva bize gösterdi ki Almanların bir tane daha Lahm bulması gerek...

Poldi İmzaladı RVP Gidiyor

Podolski kulüpte bir Alman olunca çok sevinmiş olacak ki Mertesacker formasıyla poz vermiş. O imzayı atıp kariyerinde yeni bir sayfa açarken, Robin Van Persie Arsenal defterini kapattığını açıkladı. Bu yavşaklık üzerine daha fazla konuşmuyor ve Podolski'nin imza görüntülerini paylaşıyorum.

4 Temmuz 2012 Çarşamba

Totti & Messi


Euro 2012'de Maçın Adamları

Euro 2012 İspanya'nın şampiyonluğu ile noktalanınca en değerli oyuncunun da Boğalar'ın kadrosundan seçilmesi kaçınılmazdı elbette ve o isim Andres İniesta oldu. Turnuva boyunca gol atamayan ve tek asist yapan oyuncunun en iyi seçilmesinin sebebi istatistiklere yansımasa da takıma adına etkili oyunu olarak gösterilmiş. Ayrıca finali kazanan İtalya olsa bu ödül Pirlo'ya gidecekmiş. Hatta İtalya farklı kaybetmese ödül yine gök mavi formalı Pirlo'nun olabilirmiş. Xavi neden kazanamadı diyenlere ise cevap hazır o zaten daha önce kazanmıştı!


Turnuvanın en iyileri ise şöyle:


Kaleciler: Gianluigi Buffon (İtalya), Iker Casillas (İspanya), Manuel Neuer (Almanya)
Savunma: Gerard Pique (İspanya), Fabio Coentrao (Portekiz), Philipp Lahm (Almanya), Pepe (Portekiz), Sergio Ramos (İspanya), Jordi Alba (İspanya)
Orta Saha: Daniele De Rossi (İtalya), Steven Gerrard (İngiltere), Xavi (İspanya), Andres Iniesta (İspanya), Sami Khedira (Almanya), Sergio Busquets (İspanya), Mesut Özil (Almanya, Andrea Pirlo (İtalya), Xabi Alonso (İspanya)
Forvetler: Mario Balotelli (İtalya), Cesc Fabregas (İspanya), Cristiano Ronaldo (Portekiz), Zlatan Ibrahimovic (İsveç), David Silva (İspanya)


Ayrıca finale kadar oynanan maçlarda maçın ismi seçilen isimlerde şu fotoda mevcut!

3 Temmuz 2012 Salı

Yeniköy Kasabı

Harbiden benziyor de mi sizin mahallede ki kasaba! Ama bu adamın o kasaptan biraz fazlası var. Avrupa, Dünya ve Şampiyonlar Ligi kupası...


Beşiktaş'a geldiğinde çok büyük hocaydı ama giderken daha büyük olduğunu aldığı tazminatla gördük. Biz onu hep ''Yeniköy Kasabı'' olarak bildik öyle anmaya da devam ediyoruz. Daha  bir kaç gün önce İspanya'nın başında tarih yazan adama büyük hoca diyeniniz kaç kişi? Bahanelerimiz hazır onu övmemek için. Bir kaç tane sayalım hep beraber: ''Takım çok iyi ben olsam bende şampiyon yaparım'', ''Kötü ve sıkıcı futbol oynatıyor, bu takımla daha güzel oynanır'', ''İniesta, Xavi olmasa gruptan bile çıkamazdı''...  Bunların devamını satırlarca yazabilirim ama bunlar şimdilik yeterli.


Peki büyük hoca Del Bosque değilse kim? Hemen aklınıza ilk gelenler: Mourinho, Guardiola, Alex Ferguson vs. Mourinho, Real Madrid'le iki sezondur şampiyonlar ligini kazanamazken bizim kasap Cibeles meydanına iki kez Avrupa'nın en büyük kupasını getirdi desem ikna olmazsınız. Guardiola bu İspanya kadrosunun üstüne Messi, Dani Alves gibi isimlerle kupaları kaldırırken onun elinde bunlar vardı da demezsiniz ama!


Vicente Del Bosque gözünüzde sıradan bir teknik adam değil belki ama bir önceki paragrafta saydığım hocalardan büyük değil hatta onların seviyesinde bile değil. Bunun nedenleri bana göre şunlar. Adam Beşiktaş'a geldi ve ardından çok başarılı bir dönem geçiremedi. Gerçi geçirmek için ne fırsat verildi ne de zaman. Geçirmesi için ona verilen fırsat aldığı milyonlarca euro tazminat oldu. Eh adam hakkını aldı diye ülkece düşman olduk. Hani biz alışkınız ya giderken parasını almayan teknik adam ve futbolculara. Bizim kasap bizden biri olduğunu o zamanda gösterip Beşiktaş'a 2-3 milyonluk alacağını ödemesini yoksa avukatlarının bunu hukuki yollarla alacağını ve zararın daha büyük olacağını söylemişti. Bizim akıllı yöneticiler ne olacak canım söyler söyler gider mantığında olunca Beşiktaş ipe ipe ödedi o parayı. Ha bundan sonra akıllandılar mı peki derseniz Beşiktaş'ın şimdiki haline bakın yeter derim...


Güzel adam bu Del Bosque aslında. Kariyeri boyunca şansı da ona yardım etti ancak hiç bir zaman basına çıkıp sivri demeçler vermedi, sağa sola saldırmadı. Kaybederken hakemlere sallamadı, kazanırken de başkalarını rencide edecek sevinç naraları atmadı. Finalden sonra biz babayız, yenilmeziz, alayına gideriz tarzı açıklamalarını gördünüz mü? Hayır... 


Bizim kasap bundan sonrada kupalar kazanmaya devam edecektir ancak hiç bir zaman dünyanın en büyük hocası ile anılmayacak. Çünkü bunlar için biraz Mourinho gibi cazgır, biraz Sir Alex gibi sivri dilli olmak lazım. 

İker & Sara

Euro 2012 sona erip kutlamalar sona erdikten sonra çiftimiz tatile çıkmış. Hani yakışıyorlar ama kıskanmıyor da değiliz.

Konuk Yazar | Okan Danışman: Biz Borussia’yız!


Son senelerde rekabet duygularimiz cok önüne gecmis olsa bile ülke olarak biz futbolu severiz hemen hemen herkesinde gönül verdigi bir takim vardir. Hatta cogu kisi ülkesindeki takiminin yaninda Avrupa yada Guney Amerika takimlarindan birine sempati duyar. Bende onlardan biriyim icimdeki Fenerbahce askinin yaninda Avrupada sempati duydugum bir takım var; Borussia Dortmund. Hayat şartları beni bu yastan sonra ülkemden ayrılıp Avrupaya yerleşmemi gerektirdi tesadüf herhalde bu da, yaklaşık 5 aydır Dortmund’da yaşıyorum. Şehre geldikten sonra bu güzel takım ile cok daha bilgilenme fırsatı buldum.

Hepimizin bildigi gibi B.Dortmund son iki senenin Bundesliga sampiyonu ve busene kupayida alarak duble yaptilar. Peki kadrosuna baktiginda cok cekici bir durum olmamasına rağmen bu basari nasil oldu? Nereden nereye geldiler?

2002 yılında gelen Bundesliga sampiyonlugundan sonra kulup buyuk bir maddi krize girdi. Büyük düsündüler harcadıkları paralar kulübe fazlasıyla dönecek sandilar fakat yanildilar. Borclar yukseldi, borsaya acilan kulüp yaralari saramadi en sonunda sahip olduklari Westfalen Stadı’nı satmak zorunda kaldilar. Kötü gidis sürdü ve 2005 yilinda iflas bayragi cekildi..

Iste o gun bu futbol sehri futbol takimlari icin ellerini tasin altina soktular. Taraftarlar, sehirdeki firmalar, devlet daireleri takimlari icin “We are Borussia” kampanyasini baslattilar. Sari-Siyah boyali sehir Biz Borussia’yız dedi.. Kulüp krediler cekti kadro daraldi oyuncu maaslari duzenlendi.
Dortmund taraftari, sehri ve kulübü bu durumdan kendi imkanlari ile cikmayi kafalarina koydular, zor sürecte sex-shop firmasından gelen sponsorluk teklifi kabul edilmedi, ezeli rakipleri B.Münih’den gelen yardim teklifi reddedildi. (Bayern Münih'in kulüp başkanı Uli Hoeness kisisel olarak kulup hissesi satin aldi)

Kredilerle sehirdeki bütünlesmeyle yavas yavas toparlanma sürecine başladılar ilk iş olarak stadyumlarının yarisini sonrada hepsini satin aldilar ve bir gelir kapisi actilar. Takim ligde kötü sonuclar aldi bu dönemde fakat buna razıydı yöneticiler ve sehir, öncelikler vardı.

Ellerindeki en büyük güc olan taraftar gücünü kullanmaya basladilar marka degerini artirdilar kombine satışından forma satışından sponsorluk anlaşmalarından iyi gelirler elde ederek düzlüğe çıktılar. Bu sürecte herzaman onlarin yaninda olan taraftari sömürmeyi düşünmediler hala 190-200 Euro civarinda kombine satiyorlar. (Gecen sezon 80.400 seyirci ortalamasi yakalayarak Almanya rekorunu kirdilar.)

Altyapıya dönüldü oyuncu maaşları hep kontrol altına alındı ve bu ekibin son parcasi eklenerek sportif basariyi yakaladılar. Son parçanın ismi Jurgen Klopp’du.. Sonuc olarak sampiyon olamadıkları sezonlarin son maclarinda onlara “Bu sezon için teşekkürler” diyen taraftarlarına son 2 sezonda 3 büyük kupa hediye ettiler.

Seneye ne olur ne olmaz bilinmez ama bu güzel takim kolay kolay yıkılmaz..


Not: Borussia Dortmund 2012/13 sezonu icin kombine satisi yapılamayacağını açıkladı çünkü gecen seneki kombine sahipleri tamamen yenilediler kombinelerini. Bilet alarak gelmek isteyen taraftarlarinida düsündükleri icin kombine satisinida bir noktadan sonra durduruyorlar. Kulup bu sezon yine 54 binin üzerinde kombineli taraftara oynayacak ayrıca bunun haricinde bu sezon kulübe 37.700 kombine basvurusu yapıldı...

Kaynaklar: Bilgiler, B.Dortmund resmi sitesinden, wikipedia sayfasından, Almanyadaki Dortmund yonetim binasindaki verilerden, Bagis Ertenin makalelerinden, twitterdan tanıdığım arkadaşlarımdan, Almanyada konustugum kişilerden alınmıştır)

Okan Danisman

Wenger'den Balotelli Yorumu

Balotelli şimdiye kadar saha dışındaki fevri olaylarıyla gündeme geldi. Ancak unutulmamalı ki o sadece 21 yaşında. Ben hep, Mario’nun bu kadar problemli biri olmasına ve takım içerisinde bu kadar sorun yaratmasına rağmen teknik direktörlerinin ona dair inancını neden kaybetmediğini düşündüm. Bu bize Balotelli’nin kesinlikle kötü bir insan olmadığını ve gerçekten özel bir yeteneğe sahip olduğunun ipuçlarını veriyor. 

Teknik direktörler tüm medya baskısına rağmen seni oynatmaya karar veriyorsa, bu iki şeyi gösterir. Birincisi, muhtemelen o kişi çevresiyle geçinemiyordur ama çok gençtir. Öğrenmesi için onu teşvik etmeniz ve işi zamana bırakmanız gerekir. İkincisi de o kişi harikulade bir yeteneğe sahiptir. Mesela Almanya maçında bunu gördük. İkincisini. Mario’nun kafa golünü izlemekten keyif aldım, yükseldi ve herhangi bir çaba göstermeden topu ağlara gönderdi. Gelen ortayı savunma oyuncusundan önce okudu. Defans topun daha farkına varmamışken Mario yükselmiş ve golü atmayı bekliyordu. Bu, onun oyunu anlayan zeki bir oyuncu olduğunu gösterir.

2 Temmuz 2012 Pazartesi

Azmin ve Başarının İsmi; Meyers – Bailey Leonard Kardeşler

Portland’a yeni bir oyuncu dahil edildiğinde biz Portland taraftarları ilk yaptığımız şey ; Youtube’tan attığı sayılar veya yaptığı güzel hareketleri izleriz veya Twitter’da aktif isek, o oyuncu hakkında arkadaşlarımız ile fikir beyanında bulunuruz. Fakat bu etkinlikler, sadece o oyuncu hakkında küçük ve gereksiz bilgileri öğreniriz. Bizler sadece sahada yaptığı veya yapmasını istediğim konular üzeridne yoğunlaşırız. Oysa gerçek hayat hikayelerini her zaman 2. planda tutar veya hiç haberdar olmayız.
Örneği Portland’ın yıldızı LaMarcus Aldridge’te olduğu gibi. LaMarcus’un annesinin meme kanseri olduğunu öğrendiğimizde, bütün Portland taraftarlarının üzüntüsü Rose Garden’ı sarmıştı ve Portland taraftarı o kötü gününde LaMarcus’a her zaman destek verdi ve moral bulması için sürekli yanında bulundu.
Ve şimdi de takıma yeni dahil olan ve bu sezon NBA Draft’ında 11. pickten Portland’a draft olan Meyers Leonard’ın hayat hikayesi… 6 yaşında babasını kaybetti. Annesi ile erkek kardeşi Bailey ile uzun süre bir motelde elektrik ve su olmadan günlerce yaşamak zorunda kaldılar. Babasının ölümü, hayatının bir anda içinden çıkılmaz girdaba sokmuştu. Erkek kardeşi Bailey ile iki koca erkek yüreği ile annesini koruyacaklardı. Fakat o günler Leonard familyası adına oldukça zor geçti. Yaşadıkları bu zor günler, iki erkek kardeş arasında inanılmaz bir bağ oluşturdu.
Michigan Wolverines oynarken 2 Mart 2012 tarihinde bir maçta yaptığı ; 18 sayı, 6-11 şut isabeti, 6-8 serbest atış ve 9 ribaund ortamaları ile bütün gözleri üzerine çekmeyi başardı. Belki de hayatının dönüm noktası da burası oldu. Portland’a draft olmasa elbetteki başka bir takıma gidecekti fakat bu hayat hikayesi ve kardeşi Bailey ile aralarında bağ, Portland taraftarlarının Meyers Leonard’ı kısa sürede sevmesi için yeterli olacaktır.

Sen Gelme Ulan Ayı!

İspanya saha içinde şampiyonluğu kutlarken Real Madrid'li futbolcular kupayla fotoğraf çekinmek için hazırlık yaparken Javi Martinez birden atlıyor oraya ancak Xabi Alonso tek hamle ile ''Sen gelme ulan ayı'' der gibi uzaklaştırıyor. Cazorla bunu fark edip olayı tatlıya bağlıyor ancak Martinez'in neler düşündüğünü ona sormak lazım:)


Barcelona ile adı anılan ve 40 milyon bonservis istenilen Javi Martinez bundan sonra gidecekse de Real'e gitmez herhalde. Valla üzüldüm çocuğun haline ne deyim. Bu arada Martinez uzaklaştırıldıktan sonra foto başarıyla çekilmiş :)

Mario...


Ödül Sadece Kupa Değil!



Şampiyon Yine, Yeni, Yeniden İspanya...


Bir aylık maraton sona ererken hikaye yine bilindik şekilde sona erdi. İspanya bir kez daha kupayı kucaklayan takım olurken sıkıcı futbollarıyla eleştiri aldılar. Sıkıcı oyun onları finale getirdi evet ama finalde bambaşka bir oyun ortaya koydular. İzlerken sanki Aragones yönetiminde ortalığı kasıp kavurdukları ilk İspanya gibi hayranlıkla izledik. Maceranın sonuna gelirken önümüzdeki hafta şampiyonu, finalist İtalya'yı ve turnuva boyunca takip ettiğim Almanya'yı analiz edip bu şampiyonayı da raflara kaldıracağız. Bu hafta  blogda ağırlıklı olarak Euro 2012 olacak. Tebrikler İspanya, tebrikler Yeniköy Kasabı ve tebrikler Matadorların 23 boğası...

1 Temmuz 2012 Pazar

Mesut, Löw'e Sahip Çıktı!

Euro 2012 yarı finalinde İtalya'ya kaybeden Almanların maestrosu Mesut Özil basına çattı!


Elenmelerinin ardından basında haklarında yapılan eleştirilere şaşırdığını belirten Mesut, "Euro 2012'den elenmemiz üzerine takım ve Joachim Löw hakkındaki eleştirileri anlamıyorum. Bu takım İtalya'ya 2-1 yenilmeden önce 15 maç üstüste kazandı" dedi. Avrupa Futbol Şampiyonası'nda yaşanılan hüsranın ardından bir Alman gazetesine konuşan Real Madrid'li oyuncu  "Tüm bu eleştiriler sadece bir yenilginin ardından geldi. Maçın ilk dakikalarında 3 gol atabilirdik, şimdi bunu teknik direktör mü engelledi" diye konuştu. Mesut eleştiriler karşısında ne kadar şaşkın olduğunu şu sözlerle anlatmaya devam etti. ''Almanya için oynamaya başladığımdan beri çoğunluğu yurt dışından olmak üzere herkes bizi övdü. Şimdi tek maçla her şey değişti mi, her şey yanlış mı?'' diye sordu.


Sadece sonuçlara bakarak bir yere varamayız bu takım üst üste 15 maç kazandı ancak şampiyonluğun gelmesi için bazen de şans lazımdır. Bu takım yarı finale geldi ve bu da bir başarıdır. Eleştirilere katılmıyorum. Elimizden geleni yaptık ve tabii ki bizde şampiyon olmak isterdik ancak bu çok kolay bir şey değil dedi.

İspanya'nın Yenilmez Çocukları

Twitterdan paylaştık bloga da koyalım bulunsun. Bu akşam İtalya karşısında ölümsüzlüğe adım atmak isteyen İspanyol milli takımının altın jenerasyonu bu fotoğraf. Bu çocuklar bu akşamda kazanırsa efsane olacaklar!

Röportaj | Mehmet Topal

Fenerbahçe'nin her transferinde bloga four four two'nun röportajlarını koymak klasik haline gelmeye başladı. Soru cevap tarzındaki bu röportajlar hoşuma gidiyor. Fenerbahçe'nin yeni transferi Mehmet Topal'ı biraz daha yakından tanıyalım. Çubuklu formaya ne getirir ne götürür şeklinde bir yazıda daha sonra gelecek! Not: Röportaj 9 Ekim 2011 tarihli!
Avrupa’daki ilk sezonunu geride bıraktın. Bireysel anlamda hedeflerini gerçekleştirebildin mi?
Benim açımdan oldukça verimli bir sezondu. Takıma yeni katılmama rağmen çabuk uyum sağladım ve 30’a yakın maça çıktım. Yaşadığım sakatlık dışında bu sezonda bir olumsuzluk yaşamadım.

Peki Valencia takım olarak hedeflerine ulaştı mı?
Ligi hedeflediğimiz yerde bitirdik. Şampiyonlar Ligi’nde de gruptan çıkmayı başardık. Yeni oyuncuların bir araya geldiği bir takım için iyi sonuçlar aldık. Hatta ligi ilk haftalarda uzun süre lider götürmüştük. Ama artan maç temposunda formumuzu koruyamadık ve gerilere düştük. Yine de David Villa ve David Silva’nın gidişiyle takımın düşüşe geçeceği yönündeki eleştirileri boşa çıkardık.


İspanyol futbolunda seni çok şaşırtan bir şeyle karşılaştın mı?
En çok şaşırdığım şey taraftarların oyunculara olan bakış açısı oldu. Maçı kazansanız da kaybetseniz de size destek olmayı sürdürüyorlar. Bu oyuncu psikolojisi açısından oldukça önemli bir durum. Oyunculara zarar verecek eleştiriler yapmak yerine “Takım bugün formsuzdu” diyebiliyorlar. Ayrıca La Liga’daki tüm takımların güzel futbol oynama isteği de beni çok etkiledi.


Memleket hasreti gibi bir sorun yaşadın mı?
Ben 12 yaşımdan beri ailemden ayrı yaşıyorum. Bu yüzden aileme karşı olağanüstü bir özlem duymadım. Eşim de yardımcı olduğu için uyum sürecini çabucak atlattım. Takıma adapte olmamı buna borçluyum.


Takımda sana en çok yardımcı olan arkadaşın kimdi?
Aslında herkes benim işimi kolaylaştırmak için çaba gösteriyordu. Ama oda arkadaşım da olan kaleci Cesar’ın tavsiyelerinden çok faydalandım. Onun Villarreal’e gitmesi bir bakıma benim adıma kötü oldu.


Saha dışındaki hayata alışmakta zorlandın mı? Sence İstanbul’da yaşamak mı yoksa Valensiya’da yaşamak mı daha kolay?
Valensiya İstanbul’a oranla çok küçük bir şehir. Dolayısıyla trafik ve altyapı sorunlarını pek yaşamıyorsunuz. İnsanların da rahatlarına çok düşkün olduğunu söyleyebilirim. Siesta’dan vazgeçmemeleri bunun en önemli göstergesi.


Taktiksel anlamda ne gibi farklılıklarla karşılaştın?
Mevkim gereği çok koşan bir oyuncyum. İlk zamanlarımda sahanın her köşesine koşuyordum. Arkadaşlarıma yardım ettiğimi sanıyordum ama teknik direktör beni kibarca uyardı. Sakin olmamı ve gücümü ekonomik kullanmamı söyledi.


La Liga’da seni en çok zorlayan rakibin kim oldu?
Aslında her takımda çok iyi oyuncular var. Çünkü herkes futbolun dinamiklerini çok iyi biliyor ve hızlı oynamaya çalışıyor. Ama özellikle Real Madrid’den Karim Benzema ile Athletic Bilbao’dan Fernando Llorente baş etmesi zor oyuncular. Fizikleri kadar teknikleriyle de ön plana çıktıkları için onları durdurmak için daha fazla efor sarfetmeniz gerekiyor.


Rakiplerin olarak Messi ve Cristiano Ronaldo’yu karşılaştırabilir misin?
Bu soru futbol dünyasını meşgul ediyor ama kesin bir yargıda bulunmak çok zor. Ben ikisine de haksızlık etmek istemem. Çünkü iki oyuncunun da bir açığını bulamadım!