22 Kasım 2011 Salı

OLİMPİYAT TARİHİNDEN İLGİNÇ NOTLAR





MİNDERDE 12 SAAT (1912 STOCKHOLM)

1912 yılındaki Olimpiyat Oyunları'nda enteresan olaylar yaşanıyordu. Yüzmeden güreşe kadar bir dizi hakem komedisi yaşanmıştı. Son olarak güreşte ilginç bir olay yaşandı. O tarihte uygulanan kurallara göre güreş müsabakalarında, taraflardan birinin galip gelebilmesi için rakibini mutlaka tuşlaması gerekiyordu. Bu nedenle birbirine üstünlük sağlayamayan güreşçiler, deyim yerindeyse kaçak güreşiyor, işi uzattıkça uzatıyorlardı. Yine böyle bir yarı finalde, tam dokuz saat güreşen sporcular birbirine üstünlük sağlayamamıştı. Bu durumdan sıkılan hakemler de müsabakayı durdurup her ikisine birer gümüş madalya vermişlerdi. Yine aynı yıl bir başka güreş müsabakasının yarı finali tam 11 saat 40 dakika sürmüş, yarı finalin galibi aşırı yorgunluk nedeniyle ertesi günkü finale çıkamamıştı. Buna rağmen kendisine gümüş madalya verildi.


KAPI YERİNE PENCEREDEN GİRİNCE "HIRSIZ OLDU" (1920 ANVERS)

1920 yılında Anvers'teki oyunlarının bayrak yatışında birincilik ABD takımından Morris kazanmıştı. Birincilik madalyasını alan Morris, kürsüden inip boynunda madalyası ile birlikte soyunma odasına gitti. Ancak kapı kilitli olduğu için odaya pencereden girdi. Bu olaydan kısa bir süre sonra kapı dışarıdan açıldı. İçeri girenler, şampiyon atleti hırsız sanınca olanlar oldu ve Morris, altın madalyasıyla mahkemeye düşen ilk şampiyon oldu.

BARON'DAN VEDA (1924 PARİS)

1924 Paris Olimpiyat Oyunları'nda yaşanan bir minik skandal, modern olimpiyatların kurucusu Baron Pierre de Coubertin'in görevinden ayrılmasına neden oldu. Futbol müsabakalarına katılmak üzere fransa'ya gelen Güney Amerika ekiplerinden Uruguay, Çekoslovakya ve Arjantin Milli Takımları'nda oynayan futbolcuların gizli profesyonel oldukları anlaşılması büyük bir skandala neden oldu. Zamanın amatör sporcu statüsüne ve olimpizm prensiplerine aykırı olan bu durum karşısında modern olimpiyatların kurucusu Baron Pierre de Coubertin, Olimpiyat Komitesi Başkanlığı’ndan ayrıldı.

HASTANELİK EDEN YARIŞ (1928 AMSTERDAM)

Belçika'nın başkenti Amsterdam'ın ev sahipliğini yaptığı 1928 Olimpiyat Oyunları çok güzel başlamıştı. Bu oyunlarda ilk kez açılışta güvercinler uçurulmuş ve yarışlar boyunca olimpiyat stadında meşale yakılşmıştı. Asıl hafızalarda yer eden olay ise bunlar değildi. 22 atletin katıldığı 800 metre bayanlar yarışında mesafe, sporculara çok uzun gelmiş ve yarışçılardan 6'sı mücadeleyi terketmiş, 4 atlet ise hastanelik olmuştu. Birinciliği kazanan Alman Linda Radge ise bu büyük başarının bedelini, sağlığına kavuşmak için aylar süren bir tedavi görerek ödemişti. Bu olayların ardından 800 metre bayanlar yarışı programdan çıkarıldı ve aradan geçen 30 yılın ardından 1958'de yeniden oyunlara dahil edildi.

HEDİYE ALDI YARIŞTAN OLDU (1932 LOS ANGELES)

1932 yılındaki Los Angeles Olimpiyatları'na gelene kadar son üç olimpiyat oyunlarında toplam 10 madalya kazanan Paavo Nurmi, Amerika'da piste çıkamadan evinin yolunu tuttu. Son üç olimpiyatta 1500, 5 bin ve 10 bin metrelerde, toplam 10 madalyayı boynuna takan "Uçan Finli" lakaplı Paavo Nurmi, maraton koşmak için Los Angeles’a gelmişti gelemesine ama hiç akla gelmeyecek bir nedenden dolayı yarışamadı. Kendisine ABD'de çeşitli hediyeler verildiği için Nurmi, oyunların açılışına bir gün kala, profesyonel ilan edildi, piste çıkmasına izin verilmedi.

YILLAR SONRA ORTAYA ÇIKAN GERÇEK (1932 LOS ANGELES)

Polonya doğumlu Stanislawa Walasiewicz'in, 1932 Los Angeles Olimpiyat Oyunları öncesi ABD adına yarışacağı açıklanmış ancak tam her şey hazırlanmak üzereyken, son bir karar değişikliği ile Polonya adına yarışmaya karar vermişti. Polonya'da doğmasına karşın çok küçükken Amerika'ya gelen ve burada yaşayan Stanislawa Walasiewicz, olimpiyat seçmelerinde ve finalde dünya rekorunu egale etmişti. Spor hayatı boyunca pek çok başarıya imza atan Walasiewicz, Kanada'nın Los Angeles Oyunları için yayınladığı raporda "erkekler gibi uzun fulelerle" koşuyor şeklinde tanıtılmıştı. 1980 yılındaki bir süpermarket soygunu sırasında, hırsızlar tarafından öldürülen Walasiewicz'in yapılan otopsisi inanılmaz bir gerçeği ortaya çıkarmıştı. Herkesin uzun yıllar bayan atlet olarak bildiği Walasiewicz, kadın değil erkekti.

HAVUZDA PANİK (1948 LONDRA)

100 metre bayanlar serbest yüzme olimiyat şampiyonu Danimarkalı Greda Andersen, katıldığı 400 metre yarışının sonlarına doğru havuzda bayıldı. Boğulmak üzere olan Andersen’i tribünden atlayan bir bayan seyirci kurtardı.

ÇILGIN ALMAN (1952 HELSİNKİ)

1952 Helsinki Olimpiyatları'nın açılış töreninde, Barbara Rotraut adında bir Alman, şeref tribününden fırlayıp mikrofonu almak istedi. Herkesin şaşkın bakışları arasında etkisiz hale getirilen çılgın Alman'ın daha sonra akli dengesinin yerinde olmadığı anlaşıldı.

ÇIPLAK AYAKLI ŞAMPİYON (1960 ROMA)

Afrikalı Ababe Bikila, ülkesini çeyrek asır önce işgal eden İtalyanlar'dan rövanşı ilginç bir şekilde aldı. Ababe Bikila, çıplak ayakla koştuğu maratonda herkesi geçip bitiş çizgisine gelen ilk atlet oldu. Şampiyon atlet, bu başarısıyla aynı zamanda olimpiyatlarda kendi bayrağı altında koşarak birinci gelen ilk yerli Afrikalı şampiyon olarak da tarihe geçti.

TÜRK BAYRAĞI ÇALINDI (1964 TOKYO)

Japonya'nın başkenti Tokyo'nun ev sahipliğini yaptığı 1964 Olimpiyat Oyunlarında Türk bayrağı çalındı. Olimpiyat köyünde asılı olan bayrağın çalınmasından sonra Japon yetkililer, bayrağın bir Türk hayranı tarafından alınmış olabileceği açıklamasında bulundular. Daha sonra aynı ebatta bir Türk bayrağı bulanamadığı için, büyük ebatta bir Türk bayrağı olimpiyat köyüne çekildi.

KANLI OLİMPİYAT (1972 MÜNİH)

Almanlar'ın ev sahipliğini yaptığı oyunlarda Mark Spitz'in 7 altın madalya kazanması ve bu rekorunun bugüne kadar kıralaması önemli bir sportif başarıydı ama Münih'te hafızalara kazanan olay büyük dramdan başka bir şey değildi. Kendilerine "Kara Eylül" adını veren bir grup gerilla, İsrail'de tutuklu bulunan 200 Filistinli'nin serbest bırakılması için İsrailli sporcuların kaldığı binayı bastı. Bu olayın ardından Alman polisinin, binaya düzenlediği operasyonda oyunlar kana bulandı. Çıkan çatışmada 11’i İsrailli sporcu, 5’i gerilla ve biri de Alman olmak üzere 17 kişi yaşamını yitirmişti. Yaşanan trajedinin ardından oyunlara bir gün ara verilirken, olimpiyat bayrağı da yarıya indirildi.

KARA AFRİKA'DAN BOYKOT (1976 MONTREAL)

1972 Münih Olimpiyatları öncesinde de gerginliğe sebep olan Rodezya krizi, Kanada'nın Montreal kentinde düzenlenen 1976 oyunlarına da damgasını vurdu. Yeni Zelanda'nın Rodezya ile maç yapmasını bahane eden 20 Afrika ülkesi, Yeni Zelanda'nın oyunlardan çıkarılmasını istedi. Ancak Uluslararası Olimpiyat Komitesi(IOC) bu isteğe direndi ve geri adım atmadı. Bunun üzerine bu 20 ülke oyunları boykot etti. 131 ülkenin katıldığı oyunlar, İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth'in yaptığı açılış konuşmasıyla başladı. 14 yaşındaki Romen jimnastikçi, aldığı 10 tam puanla oyunların yıldızlarından birisi oldu.

BİR BOYKOT DAHA (1980 MOSKOVA)

1980 yılındaki oyunlara Moskova ev sahipliği yapıyordu. Oyunlar ilk kez bir kominist ülkede düzenlenecekti ve sporcular bunun tedirginliğini yaşyordu. Sovyetler Birliği'nin verdiği garantilerin ardından, muhtemel kriz önlendi önlenmesine ama Sovyetler'in oyunların başlamasına 1 yıl kala Afganistan'ı işgal etmesi, çok daha büyük bir krize neden oldu. Zamanın ABD Başkanı Carter, tüm dünya ülkelerini Moskova Olimpiyat Oyunları'nı boykot etmeye çağırdı. IOC'nin sporla siyesetin biribirine karıştırılmaması gerektiği yolundaki açıklaması ve Sovyetler Birliği'ne verdiği desteğe karşın Moskova'ya 147 ülkeden sadece 83'ü geldi. Türkiye'de oyunları boykot eden ülkeler arasında yeraldı. Ancak yinede Türkiye'yi temsilen geçen yıl kaybettiğimiz Sinan Erdem ile birlikte Suat Erler, Vehbi Emre ve Ahmet Cömert Türkiye'yi temsilen Moskova'da bulundular. 36 dünya, 74 te olimpiyat rekorunun kırıldığı oyunlarda madalyaların büyük çoğunluğu Rus ve Doğu Alman sporcuların oldu.

OLİMPİYAT ATEŞİ OK İLE YAKILDI


Olimpiyatların vazgeçilmez simgelerinden olan olimpiyat ateşi, açılış töreninde yakılır ve oyunlar boyunca yanar. 1992 Barcelona Olimpiyatları’nda, olimpiyat ateşi, İspanyol okçu Antonio Rebollo'nun, ucu yanan bir ok atışıyla yanmıştı. Sydney 2000'de ise Avustralya’nın Aborjin atleti Cathy Freeman, stadın üzerinden kendisine doğru inen şelalenin altında bulunan platformun içine girmiş ve 3 metre çapındaki olimpiyat ateşini yakmıştı. Freeman’ı dairenin içinde bırakan ateş çemberi daha sonra 5 metre yükselip şelalenin altındaki platforma kilitlenmişti.

TALİHSİZLİĞİN BÖYLESİ

1992 Barcelona Olimpiyat Oyunları'nda Derek Redmond, 400 metre yarışında kendinden emin ve rahat bir tempoda yarışı götürüyordu. Ancak tam yarışın ortasına gelinmişti ki Redmon, bir anda zıplayarak koşmaya başladı. Bir kaç metre daha gidebilen Redmon, acılarına daha fazla dayanamadı ve oracıkta kaldı. Daha sonra adelesinin koptuğu anlaşılan Redmon, yürüyememesine rağmen yarışı terketmemişti. Yanına gelen babasının yardımıyla, 400 metre yarışını tek ayak üzerinde sekerek tamamlayan Redmon, tribünlerdeki sporseverlerin alkışlarıyla teselli bulmuştu

Hiç yorum yok: